Hükümetten ümidini kesen halk, sorunlarını kendi eliyle çözme arayışına girdi. Dünya tarihinde hiçbir ülkenin halkı, bu konuda bizim halkımız kadar başarı gösterememiştir. Bunun en güzel örneği İstiklal Harbi'dir. Bazı ülkelerin halkı, devamlı sorunlarını çözecek birisi arar. Hiçbir zaman kendi sorunlarını kendi eliyle çözmeye yanaşmaz. Bizim halkımız öyle değildir. Herhangi bir sorunu sahipsiz görünce "iş başa düştü" diyerek, imkanları nisbetinde onu çözmeye çalışır. Bu çok önemli bir meziyettir. Diyebilirim ki bu, Türk milletinin sigortasıdır.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, IMF destekli ekonomik programlar açıklandığında Meltem TV'de yaptığı ardından da Kuvay-ı Milliye'nin ilk mitinginde açıkça halka duyurduğu gerçek şimdi fark edildi. Sayın Baş, TL'nin dolara endekslenmesi ile sadece değer kaybı değil, aynı zamanda üretilen mamüllerin de basit spekülasyonlarla değerini yitirdiğinin altını çizmişti. Dolayısıyla TL'nin doların tasallutundan acilen kurtarılması gerektiğini ısrarla vurgulamıştı.
Geçen haftasonu İzmit'te sanayicilerle buluşan Prof. Dr. Baş, dolarizasyondan kurtulmak için herkesin toplu halde bağırdığı 'amigo yöntemi'nin yeterli olmadığını, bilakis bu noktada reel ve radikal çözümlerle dolara neşter vurulmasının şart olduğunu söyledi. Hükümet ise henüz bu konuda somut bir adım atmış değildir.
"Türk Lirası'na Dönüş Kampanyası'nı sürdüren ve bu kampanyanın, GAP projesi kadar milli ve değerli olduğunu vurgulayan, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün bir haftadan beri şöyle diyor: "Türk Lirası'na itibar kazandırmak ulusal güvenlik kadar önemli bir meseledir". TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu da, "ülkenin krizden kurtulması için döviz ve faizden derhal uzaklaşarak Türk Lirası'na geçmesi gerekir" diyor. Gerçekten söylendiği gibi, Türk Lirası'na yeniden itibar kazandırmak, milli ve tarihi bir görevdir.
Halka, döviz kullandığı için dövizin değerlendiği, Amerikan doları kullanmanın Amerika'ya, mark kullanmanın Almanya'ya faizsiz kredi vermek anlamına geldiği, iyice anlatılmalıdır. Eğer halk, bunu anlar ve gereğini yaparsa, sorun büyük oranda çözülmüş demektir. Bu kampanya, Anadolu'nun işgaline karşı, Anadolu'da başlayan Kuvay-ı Miliye hareketine benzer bir kampanyadır. O zamanki işgal, askeri işgaldi, şimdiki de ekonomiktir. Sadece fark budur. Konu bu şekilde takdim edilirse, kampanya mutlaka büyük rağbet görecektir. Milletimiz, İstiklal Harbi ile ile nasıl mazlum, mağdur ve esir milletlere örnek olmuşsa, bu kampanya ile de ekonomik işgale uğramış milletlere örnek olabilir.
Ekonomik krizin üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, kriz söndürülememiştir. Aksine her geçen gün, krizi derinleşmektedir. Krizi söndürmek için görevlendirilen Kemal Derviş'in elinde, sadre şifa hiç bir formül olmadığı, görevi gelidiği ilk günden itibaren anlaşılmıştır. Bütün söylediklerimizin özeti şu: Piyasa, krizi kendi kendine çözecektir. Hiç kimse kendisine şu soruyu sormuyor; "Piyasa, krizi kendi kendine çözecek idiyse, sana ne gerek vardı?" Kemal Derviş'in bu tezine inanan hükümet, her istediği kanunu çıkarmış ve devletin ekonomiye müdahale araçları birer birer elinden alınmıştır. En son çıkarılan bir kanunla da Merkez Bankası özerkleştirilerek, ekonomi piyasaya, piyasa da dövize teslim edilmiştir.
Alman başbakanlarından Schmidt, "en büyük ekonomik hastalık spekülasyonizmdir" diyor. Kriz denilen hastalığın en iyi teşhisi bu olsa gerek. Dünyada günlük denetimsiz, spekülatif amaçla dolaşan dolar miktarı 2 trilyon dolar civarındadır. Serseri mayın gibi dolaşan bu dolardan, milli piyasasını korumayan ülkelerde, kriz kaçınılmazdır. Şili, 1980'li yılların sonunda kambiyo denetimi rejimini getirerek, bu serseri mayından ülkesini korumuştur. Daha sonra 1997 yılında Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed de aynı yolu izledi. IMF'ye başkaldırı olarak nitelendirilen bu uygulamalar, şimdi bir çok akademisyen ve devlet adamı tarafından takdirle karşılanıyor.
Hükümetimiz, bunu yapmıyor veya yapamıyorsa, Türk halkı olarak ekonomik işgale seyirci mi kalacağız? "Hayır, kalmayacağız" diyorsak, "Türk Lirası'na dönüş Kampanyası" na katılmak ve destek vermek zorundayız.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, IMF destekli ekonomik programlar açıklandığında Meltem TV'de yaptığı ardından da Kuvay-ı Milliye'nin ilk mitinginde açıkça halka duyurduğu gerçek şimdi fark edildi. Sayın Baş, TL'nin dolara endekslenmesi ile sadece değer kaybı değil, aynı zamanda üretilen mamüllerin de basit spekülasyonlarla değerini yitirdiğinin altını çizmişti. Dolayısıyla TL'nin doların tasallutundan acilen kurtarılması gerektiğini ısrarla vurgulamıştı.
Geçen haftasonu İzmit'te sanayicilerle buluşan Prof. Dr. Baş, dolarizasyondan kurtulmak için herkesin toplu halde bağırdığı 'amigo yöntemi'nin yeterli olmadığını, bilakis bu noktada reel ve radikal çözümlerle dolara neşter vurulmasının şart olduğunu söyledi. Hükümet ise henüz bu konuda somut bir adım atmış değildir.
"Türk Lirası'na Dönüş Kampanyası'nı sürdüren ve bu kampanyanın, GAP projesi kadar milli ve değerli olduğunu vurgulayan, Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün bir haftadan beri şöyle diyor: "Türk Lirası'na itibar kazandırmak ulusal güvenlik kadar önemli bir meseledir". TOBB Başkanı Rifat Hısarcıklıoğlu da, "ülkenin krizden kurtulması için döviz ve faizden derhal uzaklaşarak Türk Lirası'na geçmesi gerekir" diyor. Gerçekten söylendiği gibi, Türk Lirası'na yeniden itibar kazandırmak, milli ve tarihi bir görevdir.
Halka, döviz kullandığı için dövizin değerlendiği, Amerikan doları kullanmanın Amerika'ya, mark kullanmanın Almanya'ya faizsiz kredi vermek anlamına geldiği, iyice anlatılmalıdır. Eğer halk, bunu anlar ve gereğini yaparsa, sorun büyük oranda çözülmüş demektir. Bu kampanya, Anadolu'nun işgaline karşı, Anadolu'da başlayan Kuvay-ı Miliye hareketine benzer bir kampanyadır. O zamanki işgal, askeri işgaldi, şimdiki de ekonomiktir. Sadece fark budur. Konu bu şekilde takdim edilirse, kampanya mutlaka büyük rağbet görecektir. Milletimiz, İstiklal Harbi ile ile nasıl mazlum, mağdur ve esir milletlere örnek olmuşsa, bu kampanya ile de ekonomik işgale uğramış milletlere örnek olabilir.
Ekonomik krizin üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, kriz söndürülememiştir. Aksine her geçen gün, krizi derinleşmektedir. Krizi söndürmek için görevlendirilen Kemal Derviş'in elinde, sadre şifa hiç bir formül olmadığı, görevi gelidiği ilk günden itibaren anlaşılmıştır. Bütün söylediklerimizin özeti şu: Piyasa, krizi kendi kendine çözecektir. Hiç kimse kendisine şu soruyu sormuyor; "Piyasa, krizi kendi kendine çözecek idiyse, sana ne gerek vardı?" Kemal Derviş'in bu tezine inanan hükümet, her istediği kanunu çıkarmış ve devletin ekonomiye müdahale araçları birer birer elinden alınmıştır. En son çıkarılan bir kanunla da Merkez Bankası özerkleştirilerek, ekonomi piyasaya, piyasa da dövize teslim edilmiştir.
Alman başbakanlarından Schmidt, "en büyük ekonomik hastalık spekülasyonizmdir" diyor. Kriz denilen hastalığın en iyi teşhisi bu olsa gerek. Dünyada günlük denetimsiz, spekülatif amaçla dolaşan dolar miktarı 2 trilyon dolar civarındadır. Serseri mayın gibi dolaşan bu dolardan, milli piyasasını korumayan ülkelerde, kriz kaçınılmazdır. Şili, 1980'li yılların sonunda kambiyo denetimi rejimini getirerek, bu serseri mayından ülkesini korumuştur. Daha sonra 1997 yılında Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed de aynı yolu izledi. IMF'ye başkaldırı olarak nitelendirilen bu uygulamalar, şimdi bir çok akademisyen ve devlet adamı tarafından takdirle karşılanıyor.
Hükümetimiz, bunu yapmıyor veya yapamıyorsa, Türk halkı olarak ekonomik işgale seyirci mi kalacağız? "Hayır, kalmayacağız" diyorsak, "Türk Lirası'na dönüş Kampanyası" na katılmak ve destek vermek zorundayız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018