Soykırıma karşı laf ile mücadele

Haçlı-Siyonist katliamları artarak devam ediyor. Arap dünyasını yönetenler tam bir alçaklık sergiliyor. 

Diğer ifade ile Allah'tan (c.c) değil Haçlı-Siyonist güçlerden korktuklarını hal ile dil ile ikrar ettiler. Umarım Arap toplumları bir an önce ayıkır ve İsrail'den önce İsrail'e kul olan zengin devlet başkanlarına, şeyhlerine, yöneticilerine gerekli ayarı verir.

İran'ın nasıl bir azciyet içerisinde olduğunu, İran'ı yönetenlerin aynen ülkemizi yönetenler gibi lafın ötesinde bir güçleri olmadığı bizzat Haçlı-Siyonist güçler ispatladı.

Ülkemize dönelim. Şimdi Erdoğan başta olmak üzere hükümet, muhalefet, medya İsrail'i lanetlemeye, ABD'yi, AB'yi soykırıma destek ve de suç ortalığı olmakla suçlamaya ve bu suçlamalarını vurgulu cümlelerle yapmaya devam ediyorlar. 

Yani BTP lideri Hüseyin Baş'ın bu soykırımın daha ilk günlerinde dediği gibi 'gereğini yapmak yerine ya laf yapıyorlar ya da miting'. 

2 milyar nüfuslu İslam coğrafyasının ortasındaki 9 milyon nüfuslu İsrail son vahşetini 7 Ekim 2023'te başlattı ve arttırarak devam ediyor. 

Biz, 7 Ekim'de değil en başından beri emperyalistlerin (Yahudi ve Hıristiyanların) İslam dünyası üzerindeki hedeflerini, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın önderliğinde hem NAS ile hem tarihi gerçekler ile dile getirdik, iktidarı, muhalefeti ve de milletimizi ayıktırma gayretinde olduk. Hiç kimse dinlemedi. Gittiler, onlarla dost oldular. 

Biz, 'İsrail bir din devletidir. Bu vahşetlerinin temelinde inançları vardır. Hıristiyan batı ve ABD yine inançlarından ötürü bu vahşete destek veriyorlar' dedik.

Başta Erdoğan olmak üzere ülkemizdeki siyasiler, 'barıştan, iki devletli çözümden' bahsettiler. 

Bizzat ABD Başkanı, ABD Dışişleri Bakanı, ABD, NATO, Avrupa Parlamentosu başkanları, 'İsrail'i asla yalnız bırakmayacaklarını, kendilerinin Siyonist olduğunu, Yahudi olduğunu'  açıkladıklarında bizler, 'bakın, bunlar bizi teyit ediyor. Sizde, inancınızı ortaya koyun' dedik.

Sayın Erdoğan, batılıların, 'ben Yahudi olarak buradayım, ben Siyonist'im' çıkışlarına, 'bu tip söylemlerin tehlikeli olduğunu, kaçınmak gerektiğini' vurguluyordu.

Bizler, Yüce Allah'ın hükümlerini, Sevgili Peygamberimizin duruşunu (sünnetini) hatırlatarak, 'onlarla dost olmayın, izzet ve şerefi onların yanında aramayın, onların dinine girmedikçe onları razı edemezsiniz' dedik. 

Yine dinlemediler. AB nihai hedef, ABD ile kadim dost olmaya devam ettiler. 

Şimdi Sayın Erdoğan ve kurmayları, alçak Netenyahu'nun ABD kongresinde ayakta alkışlanmasına tepki gösteriyorlar.

Oysa ortada inançlarının gereğini yerine getiren bir güruh ile inançlarını gereğini yerine getirmeyen bir güruh var. 

Erdoğan bilmiyor muydu?

1948'de İsrail kurulduğunda dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, İncil'in kehanetinin gerçekleştiğini vurgulayıp 'İsrail'i üzeceğime politik hayatıma son vermeyi tercih ederim' diyordu.

Kudüs'ten başlayarak akan kanın uzunluğu 200 mil olacak

ABD Başkanı Ronald Reagan, 1980'de Vaiz Jim Bakker'le yaptığı bir söyleşide; "Düşünün bir kere! En az 200 milyon Doğulu asker ve bir ondan fazla da Batılı... Yeniden dirilmiş Roma İmparatorluğu (Batı Avrupa)! 

İsa Mesih, kendi şehri Kudüs'ü harap edenlere vuracak. Daha sonra Megiddo (Armagedon) vadisinde toplanmış ordularla savaşacak. 

Kudüs'ten başlayarak akan kanın 200 mil uzunluğunda ve atların başı seviyesinde olacak olması kimseyi şaşırtmasın. Bütün vadi savaş araçları, hayvanlar, insan gövdeleri ve kanla dolacak." (Hallsell, 2003: 33). 

İsrail devletinin Kutsal Kitap'ta belirlenmiş sınırları

Yahudi din adamlarının İsrail devletinin Kutsal Kitap'ta belirlenmiş sınırlarının hangi bölgeleri kapsayacağı konusundaki en geniş yorumu şöyledir: "Doğu'da Ürdün, Suudi Arabistan'ın büyük bir bölümü, Kuveyt, Fırat Havzası ve Irak'ın bir kısmı, Güney'de Sina Yarımadası, Kahire ve Mısır'ın bir bölümü, Batı'da Kıbrıs, Kuzey'de ise Lübnan, Suriye ile Van Gölü'ne kadar uzanan Türkiye topraklarının bir kısmı vardır. Söz konusu bu sınırlar İsrail'deki ulusalcı ve dinî çevrelerde oldukça popülerdir" (Shahak, 2004: 31). (Geniş bilgi için bknz Hıristiyan Fundamentalizmi ve Ortadoğu'da Tanrıyı Kıyamete Zorlama Stratejisi Ensar Çetin)

Son haçlı seferinin adı BOP'tur 

Ortadoğu'da yaşanan vahşet, bu vahşetin sahipleri tarafından bizzat "haçlı seferi" olarak adlandırılmıştır. 

BOP nedir? Bu sorunun cevabını bizzat projenin sahibi ABD'nin o dönemki Dışişleri Bakanı vermişti; "Fas'tan Basra körfezine kadar (Türkiye dahil) Ortadoğu'da bulunan 22 devletin rejim, sınır ve haritaları değiştirilmesidir"

BOP'un eş başkanı kimdir?

"Amerika'nın düşündüğü Büyük Ortadoğu Projesi var ya… Diyarbakır işte bu proje içinde bir yıldız, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım." (15 Şubat 2004, Kanal D, Teke Tek Programı) 18.02.2004. Hürriyet Gazetesi, sayfa: 20.

"ABD'nin düşündüğü BOP var ya! İşte onun eş başkanlarından biri biziz". Evet, Sayın Erdoğan tam 38 yerde bu açıklamayı yapmıştı ve konuda hala aksi yönde bir açıklama yapmamıştır. 

Bir zamanlar Erdoğan'ın Dışişleri bakanı olan Abdullah Gül'de projeye sahiplenerek şöyle diyordu; "Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye'nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek." (6.3.2006)

Bugün sözde İsrail'e en büyük tepkiyi veren Sayın Erdoğan, kadrosu ve partisi bu hakikatleri bilmiyor muydu?

Emin olun çok iyi biliyorlardı. Son 22 yılda İslam coğrafyası ve Filistin'de yaşanan bu vahşetten emin olun Erdoğan'da, batı hayranı tüm siyasilere de ve de oylarıyla bu siyasileri ayakta tutan insanlarımıza da çok büyük pay çıkacaktır.

Biz, bu zulüm karşısında üzgünüz. Ama vicdanımız rahat. Çünkü zulüm sahiplerini hiç sevmedik, hiç beraber olmak istemedik. Dostluğu ise aklımızdan bile geçirmedik.