Bir malı, emek ve sermaye harcayarak üretmek, sonra da onu kasten zayi etmek veya zayi olmasına göz yummak, insanlık dışı bir davranıştır. Ne yazık ki, bu davranış, dünyanın her ülkesinde sergilenmektedir. Birleşmiş Milletler, Gıda ve Tarım Organizasyonu'nun (FAO) bir raporuna göre, "her yıl, insan tüketimi için üretilen gıdanın üçte biri ziyan edilmektedir." Sadece Avustralya'da her yıl 5,2 milyar dolar değerinde yiyecek heba edilmektedir. "Amerikan Çölü: Amerika Yiyeceğinin Yaklaşık Yarısını Nasıl Ziyan Ediyor?" adlı kitabın yazarı Jonathan Bloom şöyle diyor: "Tüketim için üretilen yiyeceğin yüzde 40'tan fazlası Amerikalılar tarafından ziyan ediliyor. Ziyan edilen yiyeceğin bedeli yıllık 100 milyar doların üzerindedir." (Bkz. Michael Laitman, Yeni Dünya Rehberi, s. 102). Daha da kötüsü, yiyeceğe sahip olanlarla olmayanlar arasındaki uçurum her geçen gün genişlemektedir. Söz konusu uçurum, sadece ülkeler arasında değil, ülkeler içerisinde de mevcuttur.Bir yanda aç insanların olması, öte yanda üretilen gıdaların ziyan edilmesi, sosyal bir paradokstur. Bu, insanların ortak sorumluluk taşımadığını gösteren en açık ve en net göstergedir. Ortak sorumluluk taşınsaydı, böyle bir paradoks ortaya çıkmazdı. Elde edilen verilere göre, dünyada aşağı yukarı bir milyar insan kötü beslenmekte ve dünya genelinde yaklaşık 1,4 milyar insan da günde 2 dolardan daha az gelirle yaşamaktadır.Bu paradoks ve gerçekler, ister istemez insanın aklına şu soruyu getirmektedir: Açlık sıkıntısı çeken ülkelere fazla yiyecekler niçin dağıtılmaz? Bunun sebebi şudur: Fiyatlar düşer, kâr azalır. Kâr düşmesin diye insanların açlık çekmesine ve hatta açlıktan ölmesine aldırış edilmiyor. Böyle bir düşünce insanlıkla bağdaşır mı? Üretilen yiyecekler ziyan edilmese, bozulmaları önlense ve doğru bir şekilde ihtiyaç sahiplerine dağıtılsa, ne olur? Bu, herkes için daha yararlı olmaz mı? Böyle yapılmadığındandır ki, dünyada huzursuzluk ve sosyal adalet arayışları artmıştır. Bir başka deyişle, eşitsizlik arttığı oranda sosyal adalet talepleri de artmaktadır. Aslında sosyal adalet talebi yiyecek ihtiyacının karşılanmasıyla sınırlı olmamalıdır. Sosyal adalet, toplumun tüm kesimlerini ve onların tüm meşru taleplerini içermelidir. Gilles Perrault, özellikle yoksulların ve açların sosyal adalet talepleri karşılanmazsa, bunların birleşerek bir güç oluşturacaklarını ve haklarını alacaklarını iddia eder ve şöyle der: "O eller ki, her gün yüzlercesi açlıktan ölen Üçüncü Dünya çocuklarının mecalsiz elleri. O eller ki, yöneticilerinin çaldığı dış borçları, faizleriyle birlikte ödeyen eti gitmiş kemiği kalmış eller. O eller ki, zenginliklerin kıyısında her gün biraz daha çoğalan dışlanmışların titreyen elleri. O eller ki, akıl almaz güçlükle ve henüz birleşememiş eller. Ama bu, bir gün birleşemeyecekler demek değil. Ve o gün geldiğinde taşıdıkları meşale tüm dünyayı aydınlatacaktır." (Bkz. Jean Ziegler, Dünyanın Yeni Sahipleri, s. 324). Böyle bir günün gelmesini, açlık çekenler çok beklediler. Ama maalesef, o gün bir türlü gelmedi. Dahası, o güne kavuşmak için halklar ayaklandılar, sokaklara döküldüler, fakat yine olmadı. Demek ki, istenilene nasıl ve hangi yolla ulaşılacağını bilmek gerekiyor. Bunu bilmeyenler ve başaramayanlar, sonunda "sosyal adalet seraptır" demeye başladılar. Hayır, sosyal adaleti gerçekleştirmek mümkündür. Bunu öğrenmek isteyenler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Sosyal Devlet-Milli Devlet' tezine baksınlar. O tezde, yol haritası açık seçik gösterilmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018