Çok güzel bir ölçümüz var; "Beraatı zimmet asıldır". Ne demek bu söz; aksi ispat edilmediği sürece, kişi suçsuzdur. Kurumlar da suçsuzdur. Öyleyse devlet-millet kaynaşmasının temeli de bu ölçüye oturmaktadır. Devlet halkını, halk da devletini kabullenecek, bir ve beraber olacaklardır.
Yıllardan beri bu temel tespit etrafında çok söz söylendiği halde, icraatta ciddi bir seviye yakalanamadı. İnsanların bir kısmı vergi kaçırmaya teşebbüs etti. Dürüst ve açık gönüllü insanlar da zarar gördü. Cezaya çarptırıldılar, önleri kesildi, moralleri bozuldu.
Dünkü makalemizde İstanbul Meltem Okullarını konu alan bir sıkıntıyı dile getirmiştim. Pek çok vatandaşımız telefon ederek, faks çekerek durumu irdelediler ve uygulamaya karşı çıktıklarını ifade ettiler.
Hepsinin ittifak ettiği nokta "olmaz böyle şey, hiç kimse devlet erkini kullanıp insan hak ve hürriyetlerine engel olmamalıdır, olamamalıdır".
Evet, biz de aynı kanaatteyiz, hiç kimse devlet erkini kullanıp, insan hak ve hürriyetlerine engel olmamalıdır, olamamalıdır.
Bu konuda öncelikle ilk muhatap olunacak şahıs sayın Milli Eğitim Bakanı'dır. Şimdi sayın Bostancıoğlu'na soruyoruz; Metin bey! Bir derslik daha yapabilmek için onca çaba gösterdiğinizi biliyoruz. İstanbul'un göbeğinde yapılan bu haksızlık karşısında ne yapıyorsunuz? Müsteşarınız sn. Cordan olayların merkezinde olan bir insandır. Görevi değişse de olayları en yakın bilen ve de yorumlayan bir bürokrattır. Siz sonuçta okul kapatan bir bakan mı olarak tarihe geçmek istiyorsunuz?
Beyler artık açık konuşma zamanı gelmiştir. İnsanları ve kurumları engelleyenler hem hukuk önünde ve hem de kamu vicdanında mahkum olacaklardır.
İlgililerden isteğimiz, haksızlık karşısında susmamaları, yanlışı bir an önce düzeltmeleridir. Zira bizim örfümüz, inancımız, yasalarımız hep imardan yanadır. İfsat ve imha lügatimizde yoktur.
AB'ye şirin görünmek için Anayasa başta olmak üzere herşey değiştirilmeye girişilmiş, pek çok değişiklik gerçekleştirilmiştir.
Fakat kendi insanımıza karşı girişilen böyle haksız tavırlar, doğrusu çifte standart oluşturuyor.
Bu sefer insan soruyor; acaba değiştirilen bu yasalar sadece yabancılara mı uygulanacak? Bizim insanımız bu haklara, bu hoşgörüye layık değil mi?
Evet iyi düşünmek gerekir, doğru cevap gerekir. Aksi halde bu işin faturası bu millete, bu devlete çıkacaktır.
Olaylara iyimser bakmaktan başka bir seçeneğimiz olamaz. Zira bu vatan bizim, bu insanlar bizimdir. Ancak her devirde Kabil rolünü ve ahlâkını yüklenmek isteyenler olabilir. Yapılan bu haksız engellemeleri "devlet"e mal etmek de doğru değildir.
Öyleyse hem idarenin ve hem de hukukun, durumu iyice inceleyip, kasıtlı, ön yargılı oyunları ortaya çıkarması gerekir. Bir an önce haklılar haklarına kavuşmalı, itibarları iade edilmelidir. Haksızlıklar da gereken cezayı almalı ve müstahak oldukları müeyyidelere çarptırılmalıdır. Devletten beklenen budur.
Yıllardan beri bu temel tespit etrafında çok söz söylendiği halde, icraatta ciddi bir seviye yakalanamadı. İnsanların bir kısmı vergi kaçırmaya teşebbüs etti. Dürüst ve açık gönüllü insanlar da zarar gördü. Cezaya çarptırıldılar, önleri kesildi, moralleri bozuldu.
Dünkü makalemizde İstanbul Meltem Okullarını konu alan bir sıkıntıyı dile getirmiştim. Pek çok vatandaşımız telefon ederek, faks çekerek durumu irdelediler ve uygulamaya karşı çıktıklarını ifade ettiler.
Hepsinin ittifak ettiği nokta "olmaz böyle şey, hiç kimse devlet erkini kullanıp insan hak ve hürriyetlerine engel olmamalıdır, olamamalıdır".
Evet, biz de aynı kanaatteyiz, hiç kimse devlet erkini kullanıp, insan hak ve hürriyetlerine engel olmamalıdır, olamamalıdır.
Bu konuda öncelikle ilk muhatap olunacak şahıs sayın Milli Eğitim Bakanı'dır. Şimdi sayın Bostancıoğlu'na soruyoruz; Metin bey! Bir derslik daha yapabilmek için onca çaba gösterdiğinizi biliyoruz. İstanbul'un göbeğinde yapılan bu haksızlık karşısında ne yapıyorsunuz? Müsteşarınız sn. Cordan olayların merkezinde olan bir insandır. Görevi değişse de olayları en yakın bilen ve de yorumlayan bir bürokrattır. Siz sonuçta okul kapatan bir bakan mı olarak tarihe geçmek istiyorsunuz?
Beyler artık açık konuşma zamanı gelmiştir. İnsanları ve kurumları engelleyenler hem hukuk önünde ve hem de kamu vicdanında mahkum olacaklardır.
İlgililerden isteğimiz, haksızlık karşısında susmamaları, yanlışı bir an önce düzeltmeleridir. Zira bizim örfümüz, inancımız, yasalarımız hep imardan yanadır. İfsat ve imha lügatimizde yoktur.
AB'ye şirin görünmek için Anayasa başta olmak üzere herşey değiştirilmeye girişilmiş, pek çok değişiklik gerçekleştirilmiştir.
Fakat kendi insanımıza karşı girişilen böyle haksız tavırlar, doğrusu çifte standart oluşturuyor.
Bu sefer insan soruyor; acaba değiştirilen bu yasalar sadece yabancılara mı uygulanacak? Bizim insanımız bu haklara, bu hoşgörüye layık değil mi?
Evet iyi düşünmek gerekir, doğru cevap gerekir. Aksi halde bu işin faturası bu millete, bu devlete çıkacaktır.
Olaylara iyimser bakmaktan başka bir seçeneğimiz olamaz. Zira bu vatan bizim, bu insanlar bizimdir. Ancak her devirde Kabil rolünü ve ahlâkını yüklenmek isteyenler olabilir. Yapılan bu haksız engellemeleri "devlet"e mal etmek de doğru değildir.
Öyleyse hem idarenin ve hem de hukukun, durumu iyice inceleyip, kasıtlı, ön yargılı oyunları ortaya çıkarması gerekir. Bir an önce haklılar haklarına kavuşmalı, itibarları iade edilmelidir. Haksızlıklar da gereken cezayı almalı ve müstahak oldukları müeyyidelere çarptırılmalıdır. Devletten beklenen budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002