Şirketler ayakta kalmakta zorlanıyor
TÜRKONFED Başkanı Süleyman Sönmez, belirsizliğin ve finansmana erişim sorunlarının yatırımları olumsuz etkilediğini dile getirerek, "Son bir yılda birçok sektörde konkordato ve iflas sayısındaki artışı da gözlemliyoruz. Bu yılın ilk 10 ayında, 2020 yılına kıyasla iflas karar sayısı üç kat, 2022 yılına kıyasla ise dört kat artış gösterdi" dedi.
09.12.2023 10:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
FOTO ALTI: Süleyman Sönmez (sağda)
Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından iş dünyasının rekabet gücüyle ilgili en güncel gündem maddelerinin tartışılması amacıyla düzenlenen Rekabet Kongresi İstanbul'da gerçekleştirildi. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun (TÜRKONFED) desteğiyle bu yıl 15'incisi gerçekleştirilen kongrenin ana teması 'İkinci Yüzyılın Sektörleri' olurken, gelişen teknolojiler ve jeopolitik konjonktür doğrultusunda önümüzdeki yüzyılın en rağbet görecek sektörleri, ulusal ve uluslararası uzmanlar, iş insanları, sivil toplum ve kamu temsilcileri tarafından ele alındı.
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, kongredeki konuşmasına "Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 'en büyük eserim' dediği Cumhuriyetimizi ve kurucu değerlerimizi, gelecek yüzyılımıza da aynı kararlılıkla taşımanın heyecanını yaşıyoruz. Cumhuriyetimiz, bir yönetim biçiminin ötesinde, temelinde, zamanın ruhunu yakalama ve onu şekillendirme devrimidir" ifadeleriyle başladı.
Miras kalan 4 ana sorun
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında vereceğimiz mücadelenin ilk yüzyılımızdakinden daha kolay olmadığına işaret eden Sönmez, şunları söyledi: "Çünkü değişimin hızı, özellikle pandemi ve sonrasındaki süreçte gerçekten de baş döndürüyor. Jeopolitik gelişmeler ise Türkiye'yi ilk asrında, bölgesinin bir barış ve istikrar adası haline getiren 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesine dört elle sarılmamızı gerektiriyor. Cumhuriyetimizin 100. yılına, önceki seneden devraldığımız, 'üretim maliyetleri ve tedarik', 'yüksek enflasyon ve satın alma gücü', 'savaşın ihracat pazarlarına etkisi' ile 'finansmana erişim ve kur artışı' gibi dört temel sorunla başladık. Deprem felaketi ve seçim sürecinin yarattığı ekonomik türbülansı da eklediğimizde 2023, ülkemiz için insan ve çevre dostu ekonomi hayaline giden yolumuzda pek de parlak bir yıl olmadı. Aslında geride bıraktığımız seçimlerin ardından, son iki yıldır uygulanan ancak pek de makul olmayan iktisat politikaları terk edildi ve ortodoks politikalara dönüşü temsil eden pek çok önemli adım atıldı. Ancak tüm bu önlemlerin palyatif bir kimlikten sıyrılıp, kalıcı etki yaratması için daha kararlı adımlar atmamız gerekiyor. Rasyonel politikalara dönüşle başlayan dengelenme arayışlarında, Merkez Bankası'nın faiz artışları, makro-ihtiyati tedbirler, finansal regülasyonların sadeleştirilmesi, ihracat odaklı ek tedbirler, özellikle risk primimizde düşüş yaratsa da alınan önlemler, belirsizliklerimizi maalesef azaltmadı. Dünyada resesyon riskiyle dış talepte daralmaya ve ekonomimizde yaşadığımız yapısal sorunlara rağmen sanayicilerimiz ve iş dünyamızla rekabetçiliğimizi korumak için büyük bir uğraş veriyoruz."
Belirsizlik ve finansman eksikliği yatırımları vuruyor
Son bir yılda 50'ye yakın ilde iş dünyası ve sanayicilerle bir araya geldiklerine işaret eden Sönmez, sözlerine şöyle devam etti: "Ekonomik zorluklara rağmen büyük bir yatırım iştahına şahit oldum. Bu motivasyonun yatırıma dönüşmesinde en önemli engelin de ekonomideki belirsiz atmosfer ve finansmana erişim olduğunu gözlemledim. Bu durumu Finansmana Erişim Anketimizin 3. Çeyrek Sonuçları'nda da görüyoruz. Her 10 işletmeden 7'si, finansmana erişimin genel olarak zorlaştığını söylerken, yalnızca 3'ü geçmiş döneme göre değişmediğini belirtiyor. Krediye erişimde sorun yaşamadığını belirtenlerin oranı ise sadece yüzde 14... Kısa vade yani 1-12 ay kredi dağılımı yaklaşık yüzde 67 iken, beş yıl vade kredi dağılımı yüzde 4'te kalıyor. Beş yıl üstünde ise hiçbir sanayicimizin kredi kullanamadığını görüyoruz. Son bir yılda birçok sektörde konkordato ve iflas sayısındaki artışı da gözlemliyoruz. Bu yılın ilk 10 ayında, 2020 yılına kıyasla iflas karar sayısı üç kat, 2022 yılına kıyasla ise dört kat artış gösterdi. Artan işletme sermayesi ihtiyacı, ham maddeden enerjiye ciddi maliyet artışları ve yüksek enflasyon altında, KOBİ kredilerindeki artış hızının, neredeyse sıfır noktasına yaklaşması, üretim çarklarının devamlılığı açısından ciddi bir risk teşkil ediyor. Ülkemizin, ikinci yüzyılın gerektirdiği, teknoloji ve verimlilik temelli, yüksek katma değerli üretimi gerçekleştirecek, iyi eğitilmiş iş gücünde geriye düşmemesi gerekiyor. Küresel rekabetçilikte gerek sektörel gerekse de iş gücü kapasitemiz açısından istediğimiz sıçramayı yapabilmemiz için ikiz dönüşüm kaldıracını daha etkili kullanmalıyız. Yüksek teknoloji kullanımı, yüksek katma değerli üretim ve markalı ihracat ile dış ticaret açığımızı azaltmak, son 100 yıldır dünya ekonomisinden aldığımız yüzde 1'lik payı artırmak, yüksek teknoloji ihracatında yüzde 3'lük barajı aşmak elimizde... Büyümeyi destekleyen iç talep ve yüzde 80'i aşan ara malı ithalatına bağımlı ihracat yapımızın değişmesi gerekiyor."
Türkiye'de asgari ücretli oranı yüksek!
Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 7'lik bir asgari ücretli oranı olduğuna işaret eden Sönmez, "Ülkemizde kabaca her iki çalışandan biri asgari ücretle geçiniyor. Yaşanan refah kaybının yanı sıra son iki yıldır enflasyon-ücret sarmalına girmemiz de ne çalışanlarımız ne de iş dünyamız için fayda sağlıyor. Alım gücünün maaş ile değil, katma değer ile arttığı bir ekonominin asgari ücret sorunu da yoktur. Yüksek katma değer üretemediğimiz her süreç, maalesef bizi asgari ücrete mecbur bırakıyor. Burada esas sorun verimlilik düzeyimizdedir. Verimlilik yaratmanın yolu, yüksek katma değerli üretimden geçmektedir. Yeni yüzyılımızda gerek sektörel gerekse ekonomide bu farkı yaratacak katalizör ise KOBİ'lerimizdir" şeklinde konuştu.