Öyle bir kaynak ki ne sonu var ne de sınırı.
Öyle bir kaynak ki ne ham maddesi tükeniyor ne de sermayesi.
Öyle bir kaynak ki ne kullanma diyeni var ne de yaklaşma diyeni.
Tahmin ettiğiniz üzere bu kaynak cehalet.
Yüce Yaratıcının insanlık alemine gönderdiği son mesajın "oku" emri ile başlamasının hikmetini daha iyi kavramamız gereken günlerden geçiyoruz.
Okumanın, öğrenmenin zıddı olan cehaletin başımıza ne belalar, ne musibetler açtığını acı acı tecrübe ettiğimiz zaman dilimlerinden geçiyoruz. Cehalet bataklığında üreyen taassubun, basiretsizliğin, idrak ve iz'ansızlığın hem milletin başına hem de devletin başına ne gaileler açtığını bizzat yaşayarak öğrendiğimiz haftaları ve ayları idrak ediyoruz.
Hayat kitabımız, bütün bir insanlığı kuşatarak ve şefkatle kucaklayarak; "Ey insanlar! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü hastalıklar için bir şifa ve O'na inanan herkes için hidayet ve rahmet olan Kur'ân, sizlere gelmiş bulunuyor."(yunus:57) buyurduğu halde, bu eşsiz kaynaktan istifade etmenin tek yolunun bizzat okumak, anlayarak okumak olduğu bilindiği halde "oku" emri hep başkalarına havale edildiği için el yordamı ile yaşamaya devam ediyoruz.
Başkasının yemesi ile asla doymadığımız, başkasının su içmesi ile suya kanmadığımız bir hakikat iken, hayat kitabımızın "oku" emrini başkalarına havale ederek onun rehberliğinden, onun şifa kaynağından istifade edeceğimizi zannettik ve yıllarımız bu zan ile heba oldu gitti.
Hayat kitabının "oku" emrini kulak ardı ettik, başkalarına havale ettik, başkaları bizim yerimize de okusunlar dedik ve bir dönüp baktık ki "oku" emrini havale ettiğimiz çevreler canımıza okumaya başlamışlar farkına bile varamamışız.
Devletin ve milletin karşı karşıya kaldığı musibet sonucu anlaşıldı ki, Kerim Kitabın "oku" emrini başkalarına havale eden kitleler, şu ilahi fermanın hilafına nice günahlar, nice fısk ve fücur ile sevinir ve övünür hale gelmişler:
"De ki: "Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle, evet sadece bununla sevinin! Çünkü bu, insanların dünya malı olarak topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır." (Yunus: 58).
Kitaba inandıklarını iddia eden kitleler, sadece Allah'ın lütuf ve rahmeti ile sevinmeleri gerektiğini kitaptan kendileri okumadıkları için, akla hayale gelemeyecek iftiralarla, kumpaslarla, fitne ve fesatlarla, kul hakkına tecavüzlerle, şehir eşkıyalıkları ile sevinir ve övünür hale gelmişler.
Hayat kitabının "oku" emrini başkalarına havale eden kitleler, akıl ve vicdanlarını kiraya veren kitleler, "hizmet" iddiasında oldukları halde şeytana ve şeytanı şebekelere hizmet ettiklerini fark edememişler ve ömürlerini batıl yollarda heba etmişlerdir.
Sonuç itibariyle şer odakları ısrarla okumayan bir toplumun cehaletinden faydalanarak hem o cahillerin başına hem de onları kullanarak bütün bir toplumun başına çoraplar örmeyi ve uçurumdan uçuruma yuvarlamayı başarmışlardır.
Şer odaklarının beslendikleri kaynak olan cehalet bataklığı kurutulmadıkça, toplum Kur'ani bilgi ve bilinçle donatılmadıkça diğer bütün tedbirler ne yazık ki sonuçsuz kalacaktır.
Öyle bir kaynak ki ne ham maddesi tükeniyor ne de sermayesi.
Öyle bir kaynak ki ne kullanma diyeni var ne de yaklaşma diyeni.
Tahmin ettiğiniz üzere bu kaynak cehalet.
Yüce Yaratıcının insanlık alemine gönderdiği son mesajın "oku" emri ile başlamasının hikmetini daha iyi kavramamız gereken günlerden geçiyoruz.
Okumanın, öğrenmenin zıddı olan cehaletin başımıza ne belalar, ne musibetler açtığını acı acı tecrübe ettiğimiz zaman dilimlerinden geçiyoruz. Cehalet bataklığında üreyen taassubun, basiretsizliğin, idrak ve iz'ansızlığın hem milletin başına hem de devletin başına ne gaileler açtığını bizzat yaşayarak öğrendiğimiz haftaları ve ayları idrak ediyoruz.
Hayat kitabımız, bütün bir insanlığı kuşatarak ve şefkatle kucaklayarak; "Ey insanlar! İşte Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olabilecek her türlü hastalıklar için bir şifa ve O'na inanan herkes için hidayet ve rahmet olan Kur'ân, sizlere gelmiş bulunuyor."(yunus:57) buyurduğu halde, bu eşsiz kaynaktan istifade etmenin tek yolunun bizzat okumak, anlayarak okumak olduğu bilindiği halde "oku" emri hep başkalarına havale edildiği için el yordamı ile yaşamaya devam ediyoruz.
Başkasının yemesi ile asla doymadığımız, başkasının su içmesi ile suya kanmadığımız bir hakikat iken, hayat kitabımızın "oku" emrini başkalarına havale ederek onun rehberliğinden, onun şifa kaynağından istifade edeceğimizi zannettik ve yıllarımız bu zan ile heba oldu gitti.
Hayat kitabının "oku" emrini kulak ardı ettik, başkalarına havale ettik, başkaları bizim yerimize de okusunlar dedik ve bir dönüp baktık ki "oku" emrini havale ettiğimiz çevreler canımıza okumaya başlamışlar farkına bile varamamışız.
Devletin ve milletin karşı karşıya kaldığı musibet sonucu anlaşıldı ki, Kerim Kitabın "oku" emrini başkalarına havale eden kitleler, şu ilahi fermanın hilafına nice günahlar, nice fısk ve fücur ile sevinir ve övünür hale gelmişler:
"De ki: "Allah'ın lütfuyla, rahmetiyle, evet sadece bununla sevinin! Çünkü bu, insanların dünya malı olarak topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır." (Yunus: 58).
Kitaba inandıklarını iddia eden kitleler, sadece Allah'ın lütuf ve rahmeti ile sevinmeleri gerektiğini kitaptan kendileri okumadıkları için, akla hayale gelemeyecek iftiralarla, kumpaslarla, fitne ve fesatlarla, kul hakkına tecavüzlerle, şehir eşkıyalıkları ile sevinir ve övünür hale gelmişler.
Hayat kitabının "oku" emrini başkalarına havale eden kitleler, akıl ve vicdanlarını kiraya veren kitleler, "hizmet" iddiasında oldukları halde şeytana ve şeytanı şebekelere hizmet ettiklerini fark edememişler ve ömürlerini batıl yollarda heba etmişlerdir.
Sonuç itibariyle şer odakları ısrarla okumayan bir toplumun cehaletinden faydalanarak hem o cahillerin başına hem de onları kullanarak bütün bir toplumun başına çoraplar örmeyi ve uçurumdan uçuruma yuvarlamayı başarmışlardır.
Şer odaklarının beslendikleri kaynak olan cehalet bataklığı kurutulmadıkça, toplum Kur'ani bilgi ve bilinçle donatılmadıkça diğer bütün tedbirler ne yazık ki sonuçsuz kalacaktır.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Hangi hakla ve ne yüzle? / 13.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025
- Farklı bir ses farklı bir soluk / 08.01.2025
- Sebep ne ki, kimine bin kimine de bir verile? / 07.01.2025
- Hayret! Bunca minareye kılıf mı yetişir? / 06.01.2025
- 2025 geldi hoş geldi / 02.01.2025
- Cümle yolsuzluğu yol eylemişler / 01.01.2025
- Bin yalanın ardından… / 13.01.2025
- Gözleri yaş dolu yaşlı insanlar / 12.01.2025
- OĞUL / 11.01.2025
- Aile yılı mı dediniz? Eyvahlar olsun! / 10.01.2025
- Farklı bir ses farklı bir soluk / 08.01.2025
- Sebep ne ki, kimine bin kimine de bir verile? / 07.01.2025
- Hayret! Bunca minareye kılıf mı yetişir? / 06.01.2025
- 2025 geldi hoş geldi / 02.01.2025
- Cümle yolsuzluğu yol eylemişler / 01.01.2025