Önce Trabzon'da, arkasından İstanbul ve geçtiğimiz hafta Başkentte, milyonlarca vatandaşımızın Kuvayı Milliye ruhu ile şahlanışı, mandacıların fena halde keyfini kaçırdı.
Yüzbinlerin caddeleri Türk bayrakları ile donatarak gelincik tarlasına çevirmesinden kim rahatsız olabilir?
Elbette kökü, kökeni, kimliği ile millete ve devlete yabancı olanlar...
Çünkü bayrak devletleşen bir milletin bağımsızlık sembolüdür.
Öyleyse, tam bağımsızlık, ulusal egemenlik konusunda milletin duygularına tercüman olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmalarından rahatsız olanlar, millete egemenliği çok gören, bu büyük milletin bağımsızlığını azınlık kompleksi ile hazmedemeyen mütarekeciler olacaktır.
Nitekim de öyle oldu. Mitinge katılamayan milyonlar, Meltem TV ekranlarında izledikleri o güzel manzara karşısında, "bizim şehrimizde ne zaman olacak " diye sorarken, millete yabancılaşan medya meydanları bayram yerine çeviren bu milli heyecanı devekuşu misali görmezlikten geldi.
Kimileri bir adım öteye giderek kara çalmaya yeltendi. Gerçekten bu mitingler devam etmeli ki, bir turnusol gibi, kimin nerede durduğu, kimden yana olduğu, kiminle işbirliği halinde olduğunu milletimiz net olarak görsün.
Türkiye'nin içinde bulunduğu nazik ortamda saflar iyice netleşmeye başladı. O klasik sağ-sol, laik-antilaik, ayırımının yerini mandacılar ve Kuvayı Milliyeciler ayırımı aldı.
Sözümona en dincisinden en dinsizine mütarekeci medya yüzbinlerin Türk bayrağını dalgalandırmasından fena halde rahatsız.
Bu güzel manzaradan arkasına aldığı Amerikalı ortağı ile medya tekelini eline geçiren mütareke medyasının keyfinin kaçmasından daha tabii bir şey olamaz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, "Asıl soykırımı yapan atalarımızın engin müsamahasını istismar eden Ermeniler ve onları kullanan emperyalist güçlerdir" sözleri elbette ki bu patronları ve onları kullanan bazı figürleri rahatsız edecektir.
Ermeni iş konseyleri ile kırıştıran, Ermenilerin soykırıma tabi tutulduğunu iddia eden azınlık ruhlu kalemlere gazete ve dergi sayfalarını açan mütareke artıklarının Prof. Dr. Haydar Baş'ın Kuvayı Milliye'yi yeniden şahlandırmasından paniklemeleri doğal.
Ancak bizi şaşırtan Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında yüzbinleri karalama görevinin neden Emin Çölaşan'a verildiği...
"Amerika'nın her istediğini 'ya SS1 ya SS2' formülü ile yerine getirmemiz gerekir" diyen Çölaşan'ın plaza arkadaşı mandacı kalemler dururken neden bu kirli kalemin Çölaşan'ın eline tutuşturulduğunu merak ediyorum.
Demek ki u güne kadar "bölücülük, misyonerlik, egemenliğin devri, bağımsızlık" konularında Cumhurbaşkanı'nı dahi suçlayacak kadar suret-i haktan görünmeye çalışan Çölaşan'ın maskesini düşürmek bize nasip oldu.
Demek ki Çölaşan bu güne kadar vatan, millet, devlet, Atatürk diyerek takiyye yapıyormuş.Zaten ancak takiyye yapanlar yansıtma psikolojisi içinde önüne geleni takiyyecilikle suçlar. Çölaşan da bunu yapmaya kalktı.Çünkü asıl takıyyecinin kendisi olduğu bu mitingler sayesinde ortaya çıktı.
Herhalde onu kullananlar Çölaşan'ın zaaflarını iyi biliyor? İşte Çölaşan'ın zaafları...
İşte Çölaşan'ın zaafları:Görmeden, incelemeden, araştırmadan sipariş usulü yazı yazma yeteneği...
Ve Patron'un ricasını kıramayacak kadar medar-ı maişet motoruna düşkünlüğü...
Aksi halde bunca yalanı üst üste dizip yazı diye yutturamazdı.
Öyle olmasa milyonların Tandoğan'daki coşkusuna kör ve sağır kalan Çölaşan'ın belediye otobüsüne asılan pankarta kafayı takması ve bir bez afişten hareketle yazı döktürmesi mümkün olur muydu?
Soyadından esinlenerek Prof. Dr. Haydar Baş'a tarikat isnad eden Çölaşan aynı mantıkla kendisine hangi tarikatı yakıştırıyor acaba? Aşaniye mi yoksa Barlas'ın yakıştırdığı Ajan'iye tarikatı mı?
Hoş ikisi de aynı kapıya çıkıyor ya..
Haddini aşanların, ülke sınırlarını aşan ihanet odakları ile bağlantısını anlatıyor. Bu sınırı aşan tarikat sakın ola eski patronunun Masonluk tarikatı olmasın. Yoksa bir önceki patronunun tarikatından mı? Hanı şu aile fotoğrafındaki meşhur isim, Çağlariye tarikatı olmasın.
Haydar Baş'ın kime dost, kime düşman olduğunu merak ediyorsanız onu milyonlar karşısında dinleyerek anlayabilirsiniz. Tabi gözleriniz kamaşmazsa...
Haydar Baş Bey, Türkiye'ye yönelik emeller besleyenlerin amansız düşmanıdır. Onlarla işbirliği içinde olan bedhahlara sadece acır. Bu manada eminim size de acıyor.
Eğer acınacak olmasaydınız milyonlarca insanı "Bağımsız, egemen" bir Türkiye fikri etrafında,Türk bayrağının gölgesinde buluşturan Haydar Baş'a kara çalmak yerine patronunuzun bölücülüğüne çanak tutan C(IA)NN MANŞET'lerine , Güneydoğu bölgemizi Kürdistan diye isimlendirerek bölücülere takdim eden haritalarına dikkat çekerdiniz. Ama bu cesaret ister, en önemlisi samimiyet ister.
Yalan yanış bilgilerle valiliği yönlendirmeniz yok mu? Yine Barlas'ı haklı çıkartacak bir misyon adamı olduğunuzu gösteriyor, maalesef.
Hele bir de Melih Gökçek'in ilanlara karşılık aldığı ücreti belgeleyen faturayı bir zahmet fakslamasını istemeniz yok mu?
Bu ne samimiyet dedirtecek cinsten. Yoksa her gün köşede Melih'e yer vermeniz liseli aşıkların muzip atışmalarından mı ibaret.
Yüzbinlerin caddeleri Türk bayrakları ile donatarak gelincik tarlasına çevirmesinden kim rahatsız olabilir?
Elbette kökü, kökeni, kimliği ile millete ve devlete yabancı olanlar...
Çünkü bayrak devletleşen bir milletin bağımsızlık sembolüdür.
Öyleyse, tam bağımsızlık, ulusal egemenlik konusunda milletin duygularına tercüman olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmalarından rahatsız olanlar, millete egemenliği çok gören, bu büyük milletin bağımsızlığını azınlık kompleksi ile hazmedemeyen mütarekeciler olacaktır.
Nitekim de öyle oldu. Mitinge katılamayan milyonlar, Meltem TV ekranlarında izledikleri o güzel manzara karşısında, "bizim şehrimizde ne zaman olacak " diye sorarken, millete yabancılaşan medya meydanları bayram yerine çeviren bu milli heyecanı devekuşu misali görmezlikten geldi.
Kimileri bir adım öteye giderek kara çalmaya yeltendi. Gerçekten bu mitingler devam etmeli ki, bir turnusol gibi, kimin nerede durduğu, kimden yana olduğu, kiminle işbirliği halinde olduğunu milletimiz net olarak görsün.
Türkiye'nin içinde bulunduğu nazik ortamda saflar iyice netleşmeye başladı. O klasik sağ-sol, laik-antilaik, ayırımının yerini mandacılar ve Kuvayı Milliyeciler ayırımı aldı.
Sözümona en dincisinden en dinsizine mütarekeci medya yüzbinlerin Türk bayrağını dalgalandırmasından fena halde rahatsız.
Bu güzel manzaradan arkasına aldığı Amerikalı ortağı ile medya tekelini eline geçiren mütareke medyasının keyfinin kaçmasından daha tabii bir şey olamaz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, "Asıl soykırımı yapan atalarımızın engin müsamahasını istismar eden Ermeniler ve onları kullanan emperyalist güçlerdir" sözleri elbette ki bu patronları ve onları kullanan bazı figürleri rahatsız edecektir.
Ermeni iş konseyleri ile kırıştıran, Ermenilerin soykırıma tabi tutulduğunu iddia eden azınlık ruhlu kalemlere gazete ve dergi sayfalarını açan mütareke artıklarının Prof. Dr. Haydar Baş'ın Kuvayı Milliye'yi yeniden şahlandırmasından paniklemeleri doğal.
Ancak bizi şaşırtan Prof. Dr. Haydar Baş'ın şahsında yüzbinleri karalama görevinin neden Emin Çölaşan'a verildiği...
"Amerika'nın her istediğini 'ya SS1 ya SS2' formülü ile yerine getirmemiz gerekir" diyen Çölaşan'ın plaza arkadaşı mandacı kalemler dururken neden bu kirli kalemin Çölaşan'ın eline tutuşturulduğunu merak ediyorum.
Demek ki u güne kadar "bölücülük, misyonerlik, egemenliğin devri, bağımsızlık" konularında Cumhurbaşkanı'nı dahi suçlayacak kadar suret-i haktan görünmeye çalışan Çölaşan'ın maskesini düşürmek bize nasip oldu.
Demek ki Çölaşan bu güne kadar vatan, millet, devlet, Atatürk diyerek takiyye yapıyormuş.Zaten ancak takiyye yapanlar yansıtma psikolojisi içinde önüne geleni takiyyecilikle suçlar. Çölaşan da bunu yapmaya kalktı.Çünkü asıl takıyyecinin kendisi olduğu bu mitingler sayesinde ortaya çıktı.
Herhalde onu kullananlar Çölaşan'ın zaaflarını iyi biliyor? İşte Çölaşan'ın zaafları...
İşte Çölaşan'ın zaafları:Görmeden, incelemeden, araştırmadan sipariş usulü yazı yazma yeteneği...
Ve Patron'un ricasını kıramayacak kadar medar-ı maişet motoruna düşkünlüğü...
Aksi halde bunca yalanı üst üste dizip yazı diye yutturamazdı.
Öyle olmasa milyonların Tandoğan'daki coşkusuna kör ve sağır kalan Çölaşan'ın belediye otobüsüne asılan pankarta kafayı takması ve bir bez afişten hareketle yazı döktürmesi mümkün olur muydu?
Soyadından esinlenerek Prof. Dr. Haydar Baş'a tarikat isnad eden Çölaşan aynı mantıkla kendisine hangi tarikatı yakıştırıyor acaba? Aşaniye mi yoksa Barlas'ın yakıştırdığı Ajan'iye tarikatı mı?
Hoş ikisi de aynı kapıya çıkıyor ya..
Haddini aşanların, ülke sınırlarını aşan ihanet odakları ile bağlantısını anlatıyor. Bu sınırı aşan tarikat sakın ola eski patronunun Masonluk tarikatı olmasın. Yoksa bir önceki patronunun tarikatından mı? Hanı şu aile fotoğrafındaki meşhur isim, Çağlariye tarikatı olmasın.
Haydar Baş'ın kime dost, kime düşman olduğunu merak ediyorsanız onu milyonlar karşısında dinleyerek anlayabilirsiniz. Tabi gözleriniz kamaşmazsa...
Haydar Baş Bey, Türkiye'ye yönelik emeller besleyenlerin amansız düşmanıdır. Onlarla işbirliği içinde olan bedhahlara sadece acır. Bu manada eminim size de acıyor.
Eğer acınacak olmasaydınız milyonlarca insanı "Bağımsız, egemen" bir Türkiye fikri etrafında,Türk bayrağının gölgesinde buluşturan Haydar Baş'a kara çalmak yerine patronunuzun bölücülüğüne çanak tutan C(IA)NN MANŞET'lerine , Güneydoğu bölgemizi Kürdistan diye isimlendirerek bölücülere takdim eden haritalarına dikkat çekerdiniz. Ama bu cesaret ister, en önemlisi samimiyet ister.
Yalan yanış bilgilerle valiliği yönlendirmeniz yok mu? Yine Barlas'ı haklı çıkartacak bir misyon adamı olduğunuzu gösteriyor, maalesef.
Hele bir de Melih Gökçek'in ilanlara karşılık aldığı ücreti belgeleyen faturayı bir zahmet fakslamasını istemeniz yok mu?
Bu ne samimiyet dedirtecek cinsten. Yoksa her gün köşede Melih'e yer vermeniz liseli aşıkların muzip atışmalarından mı ibaret.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014