Geçtiğimiz Pazar günü başlayıp 3 gün süren İcmal Gençlik Yaz Kampı hem akıl olarak hem de gönül olarak doyduğumuz muhteşem bir organizasyon oldu. Gençlik şöleni, söz ve düğün merasimleri, değerli birçok akademisyenin katıldığı, 3 oturumdan oluşan ve yaklaşık 8 saat süren sempozyum, plaket töreni ve İcmal Gençliğinin mimarı Prof. Dr. Haydar Baş'ın her cümlesi ölçü ve tarihi tespit dolu kapanış konuşması?
Türkiye'nin 81 ilinden gelen İcmal Gençliği, Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Arap'ıyla tek bilek tek yürek oldu ve bir Türk milleti örneğini canlı olarak, pratik olarak gösterdi.
Sempozyumun ve Sayın Baş'ın kapanış konuşmasının ana gündemi elbette ki Cumhuriyetimizin kurucusu, tam bağımsızlığı bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürk'tü?
Atatürk; yıkılmış, darmadağın olmuş, toprakları işgal edilmiş olan bir milletin içinden çıkan ve de yok oluşa tek başına dur diyerek milli mücadeleyi başlatan, milleti yeniden toparlayıp tek bilek tek yürek yapan, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak tüm dünyaya bunu kabul ettiren liderin adıdır. Yani Anadolu coğrafyasında bizler hala yaşayabiliyor, karnımızı doyurabiliyor, ibadetlerimizi yapabiliyor, ezan sesi duyabiliyor ve namusumuzu koruyabiliyorsak bunu Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz.
Prof. Dr. Baş, yıllardır, Atatürk'e yapılan iftiraların İngiliz ve Yunan istihbaratı kaynaklı olduğunu ve de amaçlarının bizim millet olmamızı sağlayan, bize vatanımızı yeniden kazandıran, bağımsız bir devlet armağan eden lider Atatürk'le Türk milletini karşı karşıya getirmek olduğunu belirtmektedir. Bunu da maalesef hep din üzerinden yaptılar. Hoca görünümlü yerli işbirlikçilerini, ajanlarını kullanarak Atatürk'ü, annesini ve babasını karalamaya çalıştılar; Atatürk'e "dinsiz" iftirası attılar.
Atatürk konusunda ciddi araştırmaları olan rahmetli Attila İlhan, Prof. Dr. Baş'a, "Hocam, bugün bilinen Atatürk, İnönü'nün Atatürk'üdür, gerçek Atatürk ise çok farklıdır, dindardır" ifadelerini söyledikten sonra, Sayın Baş kolları sıvadı ve gerçek Atatürk'ü araştırmaya başladı.
Gerçi Sayın İlhan bu cümleleri ifade etmeden önce de Prof. Dr. Baş, Atatürk'ün liderliğini, başarılarını, onun ve ailesinin hakkında söylenenlerin iftira olduğunu anlatıyordu. Hatta 2000'li yılların başında, özel bir ortamda, "Atatürk öyle bir güçlü devlet kurdu ki, 80 yıldır onu yıkmaya çalışıyorlar ama başaramıyorlar" demişti.
Bugüne kadar gerçek Atatürk'ü hiç kimse Prof. Dr. Baş ve kadrosu gibi ortaya koyamadı. Biliyorsunuz ki Prof. Dr. Baş hangi mesele hakkında kolları sıvıyor ve işin içine giriyorsa, bilinmeyen ve de gizlenmeye çalışılan birçok hakikati açığa çıkartıyor ve bunun belgelerini de ortaya koyuyor.
Sayın Baş'ın belgelerle ortaya çıkardığı gerçeklere bilimsel olarak itiraz edemeyenler, bir cevap üretemeyenler, yine Atatürk'e yıllardır yaptıkları gibi iftira yöntemine başvuruyorlar. Ama bu iftiralar nasıl Atatürk'te tutmadıysa, Prof. Dr. Haydar Baş'ta da asla tutmadı ve de tutmayacak. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz.
İngiliz ve Yunan istihbaratı adına birileri Atatürk'e iftira etmeye devam ettikçe, Prof. Dr. Baş da Atatürk hakkındaki gerçeklerin bir adım ötesini belgelerle ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Baş, önce Atatürk'ün Türk milleti için birlik unsuru olduğunu belirtti. Ardından dindar ve hafız olduğunu açıkladı. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerini Hacı Bektaş dergahında attığını canlı tanıklarıyla ortaya koydu.
İstiklal mücadelesi gibi bir mücadeleyi ancak ve ancak Ehl-i Beyt soyundan bir şahsiyetin ortaya koyabileceğini belirtti. Atatürk'ün hem anne tarafından hem de baba tarafından Ehl-i Beyt soyundan olduğunu "seyyit" olduğunu belgelerle ortaya çıkardı. Balkanları ve Anadolu'yu Atatürk'ün dedelerinin Müslüman Türk yaptığını belirtti.
Ve son olarak Atatürk'ün sadece bir komutan, sadece bir lider, bir devlet başkanı değil, aynı zamanda bir "maneviyat büyüğü" olduğunu da ortaya çıkardı. "İcmal Kampımız hayırlı olsun" başlıklı makalesinde ve de İcmal Yaz Kampının kapanış konuşmasında Sayın Baş, şu gerçekleri ifade etti:
"Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1911'deAbdülkerim Paşa'ya Gelibolu'dan gönderdiği mektupta, 'Seni gören, seni seven, senin mucizat-ı meveddetini müşahade eden? Selanik Meydan Dedesi bu fakir Kemal?' diyerek kendisini Selanik Meydan Dedesi olarak tanıtmıştır. Atatürk kendi için 'kutbu'l-aktab' derdi. Yani tasavvuftaki en büyük irşad makamındaydı."
Zaten böyle bir maneviyatı olmasa, üzerinde manevi bir el olmasa attığı her adımda hiç bu kadar başarılı olabilir miydi, aldığı her kararda haklı çıkabilir miydi? Bu kadar basiret ve feraset ancak maneviyat büyüklerinde vardır.
Prof. Dr. Baş, "Atatürk'ün üzerinde İmam Ali Efendimizin eli vardı" demektedir. Bugün şu bir gerçek ki, bu el Prof. Dr. Haydar Baş'ın üzerindedir. Prof. Dr. Baş gerçeğini, Atatürk'te olduğu gibi 100 yıl sonra değil, bugün anlayalım ki, zifiri karanlık bir kuyuda daha fazla debelenip durmayalım.
Türkiye'nin 81 ilinden gelen İcmal Gençliği, Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Arap'ıyla tek bilek tek yürek oldu ve bir Türk milleti örneğini canlı olarak, pratik olarak gösterdi.
Sempozyumun ve Sayın Baş'ın kapanış konuşmasının ana gündemi elbette ki Cumhuriyetimizin kurucusu, tam bağımsızlığı bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürk'tü?
Atatürk; yıkılmış, darmadağın olmuş, toprakları işgal edilmiş olan bir milletin içinden çıkan ve de yok oluşa tek başına dur diyerek milli mücadeleyi başlatan, milleti yeniden toparlayıp tek bilek tek yürek yapan, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarak tüm dünyaya bunu kabul ettiren liderin adıdır. Yani Anadolu coğrafyasında bizler hala yaşayabiliyor, karnımızı doyurabiliyor, ibadetlerimizi yapabiliyor, ezan sesi duyabiliyor ve namusumuzu koruyabiliyorsak bunu Mustafa Kemal Atatürk'e borçluyuz.
Prof. Dr. Baş, yıllardır, Atatürk'e yapılan iftiraların İngiliz ve Yunan istihbaratı kaynaklı olduğunu ve de amaçlarının bizim millet olmamızı sağlayan, bize vatanımızı yeniden kazandıran, bağımsız bir devlet armağan eden lider Atatürk'le Türk milletini karşı karşıya getirmek olduğunu belirtmektedir. Bunu da maalesef hep din üzerinden yaptılar. Hoca görünümlü yerli işbirlikçilerini, ajanlarını kullanarak Atatürk'ü, annesini ve babasını karalamaya çalıştılar; Atatürk'e "dinsiz" iftirası attılar.
Atatürk konusunda ciddi araştırmaları olan rahmetli Attila İlhan, Prof. Dr. Baş'a, "Hocam, bugün bilinen Atatürk, İnönü'nün Atatürk'üdür, gerçek Atatürk ise çok farklıdır, dindardır" ifadelerini söyledikten sonra, Sayın Baş kolları sıvadı ve gerçek Atatürk'ü araştırmaya başladı.
Gerçi Sayın İlhan bu cümleleri ifade etmeden önce de Prof. Dr. Baş, Atatürk'ün liderliğini, başarılarını, onun ve ailesinin hakkında söylenenlerin iftira olduğunu anlatıyordu. Hatta 2000'li yılların başında, özel bir ortamda, "Atatürk öyle bir güçlü devlet kurdu ki, 80 yıldır onu yıkmaya çalışıyorlar ama başaramıyorlar" demişti.
Bugüne kadar gerçek Atatürk'ü hiç kimse Prof. Dr. Baş ve kadrosu gibi ortaya koyamadı. Biliyorsunuz ki Prof. Dr. Baş hangi mesele hakkında kolları sıvıyor ve işin içine giriyorsa, bilinmeyen ve de gizlenmeye çalışılan birçok hakikati açığa çıkartıyor ve bunun belgelerini de ortaya koyuyor.
Sayın Baş'ın belgelerle ortaya çıkardığı gerçeklere bilimsel olarak itiraz edemeyenler, bir cevap üretemeyenler, yine Atatürk'e yıllardır yaptıkları gibi iftira yöntemine başvuruyorlar. Ama bu iftiralar nasıl Atatürk'te tutmadıysa, Prof. Dr. Haydar Baş'ta da asla tutmadı ve de tutmayacak. Çünkü güneş balçıkla sıvanmaz.
İngiliz ve Yunan istihbaratı adına birileri Atatürk'e iftira etmeye devam ettikçe, Prof. Dr. Baş da Atatürk hakkındaki gerçeklerin bir adım ötesini belgelerle ortaya koyuyor.
Prof. Dr. Baş, önce Atatürk'ün Türk milleti için birlik unsuru olduğunu belirtti. Ardından dindar ve hafız olduğunu açıkladı. Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerini Hacı Bektaş dergahında attığını canlı tanıklarıyla ortaya koydu.
İstiklal mücadelesi gibi bir mücadeleyi ancak ve ancak Ehl-i Beyt soyundan bir şahsiyetin ortaya koyabileceğini belirtti. Atatürk'ün hem anne tarafından hem de baba tarafından Ehl-i Beyt soyundan olduğunu "seyyit" olduğunu belgelerle ortaya çıkardı. Balkanları ve Anadolu'yu Atatürk'ün dedelerinin Müslüman Türk yaptığını belirtti.
Ve son olarak Atatürk'ün sadece bir komutan, sadece bir lider, bir devlet başkanı değil, aynı zamanda bir "maneviyat büyüğü" olduğunu da ortaya çıkardı. "İcmal Kampımız hayırlı olsun" başlıklı makalesinde ve de İcmal Yaz Kampının kapanış konuşmasında Sayın Baş, şu gerçekleri ifade etti:
"Mustafa Kemal, 18 Mayıs 1911'deAbdülkerim Paşa'ya Gelibolu'dan gönderdiği mektupta, 'Seni gören, seni seven, senin mucizat-ı meveddetini müşahade eden? Selanik Meydan Dedesi bu fakir Kemal?' diyerek kendisini Selanik Meydan Dedesi olarak tanıtmıştır. Atatürk kendi için 'kutbu'l-aktab' derdi. Yani tasavvuftaki en büyük irşad makamındaydı."
Zaten böyle bir maneviyatı olmasa, üzerinde manevi bir el olmasa attığı her adımda hiç bu kadar başarılı olabilir miydi, aldığı her kararda haklı çıkabilir miydi? Bu kadar basiret ve feraset ancak maneviyat büyüklerinde vardır.
Prof. Dr. Baş, "Atatürk'ün üzerinde İmam Ali Efendimizin eli vardı" demektedir. Bugün şu bir gerçek ki, bu el Prof. Dr. Haydar Baş'ın üzerindedir. Prof. Dr. Baş gerçeğini, Atatürk'te olduğu gibi 100 yıl sonra değil, bugün anlayalım ki, zifiri karanlık bir kuyuda daha fazla debelenip durmayalım.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğin merkezi: Ehl-i Beyt / 23.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024
- ‘Bugün ithal ettiğin et, yarını yok eder’ / 22.11.2024
- ABD’nin ‘balistik füze’ kararı ne anlama geliyor? / 20.11.2024
- Sıkıştıkça laikliğe saldırıyorlar! / 19.11.2024
- Daron Acemoğlu’nun zamanlaması manidar! / 16.11.2024
- Kötü ekonomi, ölümcül sonuçlar doğuruyor / 15.11.2024
- İşsiz, çalışan ve emekli, hepsi mağdur / 13.11.2024
- Beklenen enflasyona göre belirlemek büyük adaletsizlik! / 12.11.2024
- Atatürk, son anlarında çokça 'Allah' demiştir / 09.11.2024
- Trump’ın dönüşü, dünyayı ve Türkiye’yi nasıl etkiler? / 08.11.2024