Ülkemizin İmdadına Bir Şehit Torunu Yetişti
Vatanımızın her karış kanı şühedanın kanı ile yoğrulmuştur.
Milli şairimiz Mehmet Akif'in; 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan, şüheda!' dediği gibi; yaşadığımız bu topraklar, şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Ve bu topraklar, ancak bu sayede 'vatan' olmuştur.
Ne mutlu o aziz şehitlerimize ki, onlar peygamberlikten sonra en yüce makama ulaşmışlardır. Ve şairin ifadesiyle
"Ey şehit oğlu şehit! İsteme benden makber/ Sana âğuşunu açmış, duruyor Peygamber!" (M. Akif Ersoy) şiiriyle Allah Resulünün kucağını açmış olduğu halde onları beklediğini ifade etmektedir.
İşte vatan toprakları şehitlerimizin canı; gazilerimizin kanı ile bugünlere geldi.
Fakat ne yazıktır ki memleketimiz yıllardan beri kötü yönetilmesi sonucunda bugün ciddi anlamda sosyal, siyasal ve ekonomik problemlerle karşılaşmıştır.
İşte böyle bir zaman diliminde milletimizin imdadına yine bir şehit torunu yetişmiştir. Bu şehit torunu Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bağımsız Türkiye Partisinin düzenlemiş olduğu "Şehitleri anma ve Katılım gecesinde salonu dolduran binlerce seçkin zevat ve Meltem TV. Ekranlarında programı izleyen milyonlar hep aynı kanaati paylaşıyorlardı.
Prof. Dr. Haydar Baş Ülkemiz
İçin Garantördür
Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıldan beri asker sivil yakınlaşması; devlet ile milletin kucaklaşması için gayret sarf etmektedir.
15 sene evvel, Berlin'deki verdiği konferansta "AB bizi almayacaktır". "Biz biz kaldığımız müddetçe bizi AB'ye almazlar" demiştir. Bugün gelişmeler hocamızı haklı çıkartmıştır. AB ülkemizin bölünmesi parçalanması için her türlü yola başvurmaktadır. Ve bütün bu gelişmelere rağmen 2010 yılına kadar bizi aday ülke olarak bile kabul etmemektedir.
10 sene evvel körfez savaşı esnasında, yapılan savaşın Türkiye'ye yönelik olduğunu ekonomik olarak ciddi darbe alınacağını, güneydoğu topraklarımızda toprak bütünlüğümüzün tehdit edileceğini ve referanduma gidilmek isteneceğini ifade etmektedir.
Bütün bu gelişmelerden sonra siyasal olarak vatanımız bölünme noktasına gelmiştir.
Karadeniz'de Rum Pontus çalışmaları devam etmektedir.
AB katılım ortaklığı anlaşmasına göre; Güneydoğuda Bağımsız Kürdistan için 2004 referanduma yapılacaktır. Kıbrıs'ın temsili Rumlara verilmek istenmekte; askerimiz işgalci, Kıbrıslı Türkler azınlık olarak kabul edilmek istenmektedir.
Ege kıta sahanlığı 2004 Lahey adalet divanında ülkemiz aleyhine çözülmek istenmektedir.
İstanbul sur içinde Ortodoks-Rum ekümenik çalışmaları devam etmektedir.
Doğuda Ermenilere toprak verilmesi istenmektedir.
Vatanın kalan yerlerinde ise egemenliğin devri söz konusu edilmektedir.
Ekonomik konularda da hocamızın hayati tespitleri vardır.
Hiç Şaşmayan Ekonomik Görüşler
2,5 yıl önce ülkemizdeki enflasyonun sebebinin talepten kaynaklanmadığını maliyetten kaynaklandığını teşhis etmişlerdi.
Ülkemizde yaşanan tablonun enflasyon değil, stagflasyon olduğunu ifade etmişlerdi.
Dalgalı kurun milleti sömüreceğini; devletin geleceğini ipotek altına alacağının altını çizmişlerdi.
Daha birçok tespitine rağmen özellikle hocamızın düşünce ve görüşleri yok sayılıp, görmemezlikten gelinmiş ve gösterilmemeye, duyurulmamaya çalışılmıştır.
Fakat tarihi gelişmeler ve ekonomik göstergeler hep Prof. Dr. Haydar Baş Beyi haklı çıkartmıştır.
Enflasyona yanlış teşhis getiren hükümet ve Derviş başarılı olamamıştır. IMF'nin güdümünde giden hükümet ve bürokratları, milletin Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ekonomi ile ilgili görüşlerine halkın ilgisi artınca hocamızın açıklmasının üzerinden 2.5 sene geçtikten sonra çark etmek zorunda kalmıştır. "İMF şefi Juha Kahkonen başkanlığındaki heyet, Maliye, Hazine, Merkez Bankası ve DPT bürokratları ile buluşarak enflasyondaki yükselmenin kur artışından kaynaklandığını, talep değil, maliyet enflasyonu olduğunu görüş birliği ile kabul ederek basına açıkladılar." (Milliyet-6/11/2001)
Hocamızın stagflasyon teşhisinden ancak 5 ay sonra; 300 bin işyeri kapandıktan, 1,5 milyon insan işsizler ordusuna katıldıktan sonra, bu teşhis farkedilmiştir.
Taklitlerden Kaçınınız!
Ancak şunun bilinmesinde fayda vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ekonomik tezi tam bilinip uygulanmadığı takdirde sonuç alınması mümkün değildir.
Hatırlanacağı üzere 7. Nisan 2001 de Trabzon'da yapılan mitingde "beni dinlesinler 24 saatte ülkemizi ekonomik badireden kurtarırım" demişlerdi. Bunu söylemekle bırakmayıp bizzat nasıl yapacağını da ifade etmişlerdi. Tehlikeye düşen bağımsızlığımızı elde etmek ve korumak için millet liderini bulmuştur. Bu lider milletiyle barışık olmanın; onun örfünü, kültürünü, adetini, geleneğini yaşamanın yanında aynı zamanda ekonomiyi de çok iyi bilmektedir.
O halde millet olarak gece ayı görüp aya; gündüz güneşi görüp güneşe tapmayacağız. İnsanları sevebiliriz; ancak gelinen nokta itibarıyla görüş ve düşüncelere, projelere önem verilmesi gerekmektedir.
Yapılan bu etkinlik ile de milletimiz bugün ülke olarak Prof. Dr. Haydar Baş Beye sarılmanın; onun görüş ve düşüncelerini iktidar edecek olan Bağımsız Türkiye Partisine destek vermenin günü geldiğini haykırarak ifade etmiştir. Partiye bu gecede katılan yüzlerce insan bir anlamda ülkenin mozaiğini temsil ediyordu. Kadınıyla erkeğiyle; akademisyeni ile esnafı ile sanayicisi ile tam bir gönül ve akıl birliği vardı.
Yarınki yazımızda katılımlar ile ilgili detay bilgiler vermek üzere -Bağımsız bir Türkiye- diliyorum.
Vatanımızın her karış kanı şühedanın kanı ile yoğrulmuştur.
Milli şairimiz Mehmet Akif'in; 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan, şüheda!' dediği gibi; yaşadığımız bu topraklar, şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Ve bu topraklar, ancak bu sayede 'vatan' olmuştur.
Ne mutlu o aziz şehitlerimize ki, onlar peygamberlikten sonra en yüce makama ulaşmışlardır. Ve şairin ifadesiyle
"Ey şehit oğlu şehit! İsteme benden makber/ Sana âğuşunu açmış, duruyor Peygamber!" (M. Akif Ersoy) şiiriyle Allah Resulünün kucağını açmış olduğu halde onları beklediğini ifade etmektedir.
İşte vatan toprakları şehitlerimizin canı; gazilerimizin kanı ile bugünlere geldi.
Fakat ne yazıktır ki memleketimiz yıllardan beri kötü yönetilmesi sonucunda bugün ciddi anlamda sosyal, siyasal ve ekonomik problemlerle karşılaşmıştır.
İşte böyle bir zaman diliminde milletimizin imdadına yine bir şehit torunu yetişmiştir. Bu şehit torunu Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bağımsız Türkiye Partisinin düzenlemiş olduğu "Şehitleri anma ve Katılım gecesinde salonu dolduran binlerce seçkin zevat ve Meltem TV. Ekranlarında programı izleyen milyonlar hep aynı kanaati paylaşıyorlardı.
Prof. Dr. Haydar Baş Ülkemiz
İçin Garantördür
Prof. Dr. Haydar Baş 20 yıldan beri asker sivil yakınlaşması; devlet ile milletin kucaklaşması için gayret sarf etmektedir.
15 sene evvel, Berlin'deki verdiği konferansta "AB bizi almayacaktır". "Biz biz kaldığımız müddetçe bizi AB'ye almazlar" demiştir. Bugün gelişmeler hocamızı haklı çıkartmıştır. AB ülkemizin bölünmesi parçalanması için her türlü yola başvurmaktadır. Ve bütün bu gelişmelere rağmen 2010 yılına kadar bizi aday ülke olarak bile kabul etmemektedir.
10 sene evvel körfez savaşı esnasında, yapılan savaşın Türkiye'ye yönelik olduğunu ekonomik olarak ciddi darbe alınacağını, güneydoğu topraklarımızda toprak bütünlüğümüzün tehdit edileceğini ve referanduma gidilmek isteneceğini ifade etmektedir.
Bütün bu gelişmelerden sonra siyasal olarak vatanımız bölünme noktasına gelmiştir.
Karadeniz'de Rum Pontus çalışmaları devam etmektedir.
AB katılım ortaklığı anlaşmasına göre; Güneydoğuda Bağımsız Kürdistan için 2004 referanduma yapılacaktır. Kıbrıs'ın temsili Rumlara verilmek istenmekte; askerimiz işgalci, Kıbrıslı Türkler azınlık olarak kabul edilmek istenmektedir.
Ege kıta sahanlığı 2004 Lahey adalet divanında ülkemiz aleyhine çözülmek istenmektedir.
İstanbul sur içinde Ortodoks-Rum ekümenik çalışmaları devam etmektedir.
Doğuda Ermenilere toprak verilmesi istenmektedir.
Vatanın kalan yerlerinde ise egemenliğin devri söz konusu edilmektedir.
Ekonomik konularda da hocamızın hayati tespitleri vardır.
Hiç Şaşmayan Ekonomik Görüşler
2,5 yıl önce ülkemizdeki enflasyonun sebebinin talepten kaynaklanmadığını maliyetten kaynaklandığını teşhis etmişlerdi.
Ülkemizde yaşanan tablonun enflasyon değil, stagflasyon olduğunu ifade etmişlerdi.
Dalgalı kurun milleti sömüreceğini; devletin geleceğini ipotek altına alacağının altını çizmişlerdi.
Daha birçok tespitine rağmen özellikle hocamızın düşünce ve görüşleri yok sayılıp, görmemezlikten gelinmiş ve gösterilmemeye, duyurulmamaya çalışılmıştır.
Fakat tarihi gelişmeler ve ekonomik göstergeler hep Prof. Dr. Haydar Baş Beyi haklı çıkartmıştır.
Enflasyona yanlış teşhis getiren hükümet ve Derviş başarılı olamamıştır. IMF'nin güdümünde giden hükümet ve bürokratları, milletin Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ekonomi ile ilgili görüşlerine halkın ilgisi artınca hocamızın açıklmasının üzerinden 2.5 sene geçtikten sonra çark etmek zorunda kalmıştır. "İMF şefi Juha Kahkonen başkanlığındaki heyet, Maliye, Hazine, Merkez Bankası ve DPT bürokratları ile buluşarak enflasyondaki yükselmenin kur artışından kaynaklandığını, talep değil, maliyet enflasyonu olduğunu görüş birliği ile kabul ederek basına açıkladılar." (Milliyet-6/11/2001)
Hocamızın stagflasyon teşhisinden ancak 5 ay sonra; 300 bin işyeri kapandıktan, 1,5 milyon insan işsizler ordusuna katıldıktan sonra, bu teşhis farkedilmiştir.
Taklitlerden Kaçınınız!
Ancak şunun bilinmesinde fayda vardır. Prof. Dr. Haydar Baş Beyin ekonomik tezi tam bilinip uygulanmadığı takdirde sonuç alınması mümkün değildir.
Hatırlanacağı üzere 7. Nisan 2001 de Trabzon'da yapılan mitingde "beni dinlesinler 24 saatte ülkemizi ekonomik badireden kurtarırım" demişlerdi. Bunu söylemekle bırakmayıp bizzat nasıl yapacağını da ifade etmişlerdi. Tehlikeye düşen bağımsızlığımızı elde etmek ve korumak için millet liderini bulmuştur. Bu lider milletiyle barışık olmanın; onun örfünü, kültürünü, adetini, geleneğini yaşamanın yanında aynı zamanda ekonomiyi de çok iyi bilmektedir.
O halde millet olarak gece ayı görüp aya; gündüz güneşi görüp güneşe tapmayacağız. İnsanları sevebiliriz; ancak gelinen nokta itibarıyla görüş ve düşüncelere, projelere önem verilmesi gerekmektedir.
Yapılan bu etkinlik ile de milletimiz bugün ülke olarak Prof. Dr. Haydar Baş Beye sarılmanın; onun görüş ve düşüncelerini iktidar edecek olan Bağımsız Türkiye Partisine destek vermenin günü geldiğini haykırarak ifade etmiştir. Partiye bu gecede katılan yüzlerce insan bir anlamda ülkenin mozaiğini temsil ediyordu. Kadınıyla erkeğiyle; akademisyeni ile esnafı ile sanayicisi ile tam bir gönül ve akıl birliği vardı.
Yarınki yazımızda katılımlar ile ilgili detay bilgiler vermek üzere -Bağımsız bir Türkiye- diliyorum.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Algı yönetimi ve Atatürk devrimlerine yönelik tartışmalar / 22.11.2024
- Bakan Tekin’in maksadı üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? / 20.11.2024
- 2025'te asgari ücrette artış ne kadar olacak? / 14.11.2024
- Atatürk millete harç oldu / 13.11.2024
- Ülkemizdeki siyasi manipülasyonlar / 06.11.2024
- Egemenlik de, sorumluluk da milletindir / 31.10.2024
- Cumhuriyet mi esaret mi? / 30.10.2024
- Devletimizin bekasına yönelik dini ve milli istismar cihetli saldırılar / 24.10.2024
- FETÖ tehdidi ve emperyalist güçlerin planları / 23.10.2024
- "Ey Türk gençliği birinci vazifen..." / 17.10.2024
- Bakan Tekin’in maksadı üzüm yemek mi bağcı dövmek mi? / 20.11.2024
- 2025'te asgari ücrette artış ne kadar olacak? / 14.11.2024
- Atatürk millete harç oldu / 13.11.2024
- Ülkemizdeki siyasi manipülasyonlar / 06.11.2024
- Egemenlik de, sorumluluk da milletindir / 31.10.2024
- Cumhuriyet mi esaret mi? / 30.10.2024
- Devletimizin bekasına yönelik dini ve milli istismar cihetli saldırılar / 24.10.2024
- FETÖ tehdidi ve emperyalist güçlerin planları / 23.10.2024
- "Ey Türk gençliği birinci vazifen..." / 17.10.2024