Bu yazı kaleme alınırken henüz Yargıtay'daki DEHAP ile ilgili dava sonuçlanmamıştı.
Eğer karar onaylanırsa DEHAP'ın 3 Kasım genel seçimlerine evrakta sahtekarlık yaparak haksız yere iştirak etmiş olduğu hükme bağlanacak.
Bu durumda 3 Kasım seçimleri hakkında nihai kararı Yüksek Seçim Kurulu verecek.
YSK Başkanı Tufan Algan'ın konu ile ilgili yaptığı açıklamalara bakılırsa işin hukuki boyutu bir çok hukuk uzmanının ifade ettiği gibi seçimlerin iptalini gerektiriyor.
Ancak Algan, iptalin hükümetin ve hatta Meclis'in 3 Kasım'dan bu yana yok hükümünde sayılmasını gerektireceğinden büyük kaosa yol açacağını ifade ederek bunu göze alamayız demeye getiriyor.
Bir nevi ihsas-ı reyde bulunuyor.
Ancak son günlerde Ankara'da esen rüzgar, olayın skandal boyutlarda hukuk ihlalleriyle malul olması nedeniyle YSK'nın seçimleri iptale mecbur kalacağı yönünde.
Gerçekten de seçimlerle ilgili perdeler aralandıkça skandalın DEHAP olayından ibaret olmadığını görüyoruz.
Birinci skandal hukuk ihlali; DEHAP olayı.
Bu konuda YSK'dan çok Yargıtay'ın ihmali söz konusu.
Yargıtay, gerekli incelemeleri yapmadan DEHAP'ın verdiği bilgilerle yetinerek seçime girebileceği kararını vererek YSK'ya bildiriyor. Ardından Emniyet'ten gelen bilgiler üzerine Yargıtay Başsavcılığı geri adım atarak YSK'ya DEHAP'ın seçime giremeyeceği yazısını gönderiyor.
Ancak YSK oy pusulalarını bastığı gerekçesiyle ikinci başvuruyu işleme koymuyor.
Yargıtay şimdi DEHAP'ın evrakta sahtekarlık yoluyla haksız yere seçime girdiğine karar vermek üzere.
Yargıtay ve YSK'nın seçimlere gölge düşüren ikinci skandalı Genç Parti ve Cem Uzan ile ilgili.
Cem Uzan'ın ele geçirdiği Yeniden Doğuş Partisi'nin Genç Parti'ye dönüşmesi sürecinde yapılan sahtekarlıklara Yargıtay göz yummuş, YSK da seçime sokmuş. Ama şimdi gerçeğin perdesi aralandıkça Genç Parti'nin de tıpkı DEHAP gibi hileyle seçime girdiği anlaşılıyor.
Benzer bir hukuk ihlali de AKP ile ilgili.
AKP'nin yasaklı Genel Başkanının ismini, YSK'nın oy pusulasına yazması, yasaklı, seçime giremeyin bir Genel Başkanın dolaylı yoldan seçime sokulmasıydı.
O dönemde bir çok hukukçu çarpıklığı dile getirmişti ama nafile.
Sonuç olarak 21. yüzyılda Türkiye adil, dürüst bir seçim yapamayan ülke durumuna düşürüldü.
Özellikle politize olan hukuk mercilerinin şaibeli uygulamaları ile.
Gelinen nokta ise; aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık cinsinden açmaz.
Seçimlerin iptalinin ekonomik ve siyasi hasarı olabilir ancak Irak'a asker gönderme referandumuna dönüşürse milletimizin geleceği açısından kimbilir belki de hayırlı olur.
Eğer karar onaylanırsa DEHAP'ın 3 Kasım genel seçimlerine evrakta sahtekarlık yaparak haksız yere iştirak etmiş olduğu hükme bağlanacak.
Bu durumda 3 Kasım seçimleri hakkında nihai kararı Yüksek Seçim Kurulu verecek.
YSK Başkanı Tufan Algan'ın konu ile ilgili yaptığı açıklamalara bakılırsa işin hukuki boyutu bir çok hukuk uzmanının ifade ettiği gibi seçimlerin iptalini gerektiriyor.
Ancak Algan, iptalin hükümetin ve hatta Meclis'in 3 Kasım'dan bu yana yok hükümünde sayılmasını gerektireceğinden büyük kaosa yol açacağını ifade ederek bunu göze alamayız demeye getiriyor.
Bir nevi ihsas-ı reyde bulunuyor.
Ancak son günlerde Ankara'da esen rüzgar, olayın skandal boyutlarda hukuk ihlalleriyle malul olması nedeniyle YSK'nın seçimleri iptale mecbur kalacağı yönünde.
Gerçekten de seçimlerle ilgili perdeler aralandıkça skandalın DEHAP olayından ibaret olmadığını görüyoruz.
Birinci skandal hukuk ihlali; DEHAP olayı.
Bu konuda YSK'dan çok Yargıtay'ın ihmali söz konusu.
Yargıtay, gerekli incelemeleri yapmadan DEHAP'ın verdiği bilgilerle yetinerek seçime girebileceği kararını vererek YSK'ya bildiriyor. Ardından Emniyet'ten gelen bilgiler üzerine Yargıtay Başsavcılığı geri adım atarak YSK'ya DEHAP'ın seçime giremeyeceği yazısını gönderiyor.
Ancak YSK oy pusulalarını bastığı gerekçesiyle ikinci başvuruyu işleme koymuyor.
Yargıtay şimdi DEHAP'ın evrakta sahtekarlık yoluyla haksız yere seçime girdiğine karar vermek üzere.
Yargıtay ve YSK'nın seçimlere gölge düşüren ikinci skandalı Genç Parti ve Cem Uzan ile ilgili.
Cem Uzan'ın ele geçirdiği Yeniden Doğuş Partisi'nin Genç Parti'ye dönüşmesi sürecinde yapılan sahtekarlıklara Yargıtay göz yummuş, YSK da seçime sokmuş. Ama şimdi gerçeğin perdesi aralandıkça Genç Parti'nin de tıpkı DEHAP gibi hileyle seçime girdiği anlaşılıyor.
Benzer bir hukuk ihlali de AKP ile ilgili.
AKP'nin yasaklı Genel Başkanının ismini, YSK'nın oy pusulasına yazması, yasaklı, seçime giremeyin bir Genel Başkanın dolaylı yoldan seçime sokulmasıydı.
O dönemde bir çok hukukçu çarpıklığı dile getirmişti ama nafile.
Sonuç olarak 21. yüzyılda Türkiye adil, dürüst bir seçim yapamayan ülke durumuna düşürüldü.
Özellikle politize olan hukuk mercilerinin şaibeli uygulamaları ile.
Gelinen nokta ise; aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık cinsinden açmaz.
Seçimlerin iptalinin ekonomik ve siyasi hasarı olabilir ancak Irak'a asker gönderme referandumuna dönüşürse milletimizin geleceği açısından kimbilir belki de hayırlı olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014