Olaylı CHP Kurultayı'ndan sonra yaptığımız temel tespit şöyleydi: Bu Kurultay'da Baykal Sarıgül'e karşı değil, ABD ve medyaya karşı önemli bir başarı kazanmış ve dış destekli siyaset dizayn çalışmalarına önemli bir darbe indirilmiştir. Hemen Kurultay sonrası yaptığımız bu değerlendirme, doğal olarak Baykal karşıtı medya tarafından olumlu karşılanmadı fakat bizim gibi düşünenler de- sayıları az da olsa- yok değildi.
Bu Kurultayla, Sarıgül'ü Baykal'ın ifadesiyle "tahrip kalıbı" misali CHP içinde patlamak üzere ayarlayan güçlerin istedikleri birinci sonuç elde edilememiş ancak tümüyle de başarısız olunmamıştı. Yukarıda bahsettiğimiz, uluslar arası siyaset desinatörlerinin aldıkları büyük darbe, Gürcistan ve Ukrayna örnekleriyle kıyaslandığı zaman anlam kazanıyor. Şöyle ki, mezkur iki ülkede muhalefet partileri halkın seçtiği iktidarı alaşağı edip, "turuncu renkli kadife devrimler" adı altında iktidara getirilmişlerdir. Bu tür, ülkenin iktidarını ele geçiren Atlantik ötesi menşeli kadifemsi devrimler ortadayken, Türkiye'de bırakın iktidara yönelik bir sessiz darbeyi, muhalefet için düşünülen bir operasyon dahi başarılamamıştır. Enternasyonal siyaset mühendislerinin aldığı darbenin büyüklüğü işte buradan kaynaklanıyor.
Şimdi gelelim parça tesirli Sarıgül tahrip kalıbının CHP ve Türk siyasetindeki şarapnel parçalarına!
Medyanın büyük umutlar bağladığı ve bu yönde şişirdiği Sarıgül Kurultay'da aşırı saldırgan ve acemi bir tutum sergileyerek o koltuğu kaldıramayacağını cümle aleme gösterdi. Sarıgül üzerinden, kısa vadede bir sonuç alınamayacağı anlaşıldığından medya yol üstünde taktik bir değişikliğe giderek, stepnede tutulan B planını devreye koydu. Madem Sarıgül bu işin altından kalkamadı. O zaman Baykal da kazanmadı. Peki bu Kurultay'dan en kazançlı kim çıktı? AKP!
İşte Kurultay üzerinden yürütülen B planının temel esprisi bu. Aslında A planı ile B planı arasında sonuçları itibariyle pek bir fark yok. İki türlü de üstün Amerikan çıkarları temin edilecekti ve bunun için de AKP'nin at koşturduğu zeminin temiz olması gerekmekteydi. Sarıgül seçilseydi, iktidar muhalefet bir bütün halinde ABD çıkarlarına hizmet edecekti. Sarıgül seçilemedi, şimdi yine AKP için yeni bir "alternatifsizlik balonu" şişirilmeli. Kurultay öncesi Sarıgül'ü alkışlayan ve her türlü desteği veren köşe yazarları şimdi koro halinde AKP'nin alternatifsizliğinden dem vurup, ülkede AKP'ye karşı durabilecek etkili muhalefet kalmadığı yalanını işliyorlar. Kurultay bahanesiyle Erdoğan'a ve partisine methiyeler dizen şakşakçılar, kaypak siyaset zemininde AKP kaydırağının keyfini çıkarmakla meşguller. AKP de bu durumdan şikayetçi olacak değil ya! Onlar da dişlerini göstermeden kahkaha atmaya çalışıyorlar ama nafile. Nasıl düğün bayram ettikleri ve attıkları kahkahalar İstanbul'dan bile duyuluyor!
Başbakan Erdoğan da, CHP kurultayıyla ilgili sorulara "onların iç işi biz karışmayız" yollu açıklamalar yapmak suretiyle "olgun siyasetçi" pozları vermeye çalışsa da, perde arkasında zevkten nasıl dörtköşe olduğu kulaktan kulağa yayılıyor.
CHP Kurultayının AKP'nin Kerkük, Irak, Filistin, Kıbrıs ve AB'ye verilen tavizler sonrasında seçmen nazarında hızla yitirdiği imajını düzeltmek adına bandaj vazifesi görmesi düşünüldü. Gittikçe kan kaybeden AKP'nin bu şekilde kanı durdurulur sanılıyor. O kan kolay kolay durmaz ve Sarıgül bombasından bu şekilde medet umanlar, bakalım Kerkük'te, Musul'da ve Kıbrıs'ta patlayan bombaların şarapnel parçalarından kendilerini nasıl koruyacaklar!
Bu Kurultayla, Sarıgül'ü Baykal'ın ifadesiyle "tahrip kalıbı" misali CHP içinde patlamak üzere ayarlayan güçlerin istedikleri birinci sonuç elde edilememiş ancak tümüyle de başarısız olunmamıştı. Yukarıda bahsettiğimiz, uluslar arası siyaset desinatörlerinin aldıkları büyük darbe, Gürcistan ve Ukrayna örnekleriyle kıyaslandığı zaman anlam kazanıyor. Şöyle ki, mezkur iki ülkede muhalefet partileri halkın seçtiği iktidarı alaşağı edip, "turuncu renkli kadife devrimler" adı altında iktidara getirilmişlerdir. Bu tür, ülkenin iktidarını ele geçiren Atlantik ötesi menşeli kadifemsi devrimler ortadayken, Türkiye'de bırakın iktidara yönelik bir sessiz darbeyi, muhalefet için düşünülen bir operasyon dahi başarılamamıştır. Enternasyonal siyaset mühendislerinin aldığı darbenin büyüklüğü işte buradan kaynaklanıyor.
Şimdi gelelim parça tesirli Sarıgül tahrip kalıbının CHP ve Türk siyasetindeki şarapnel parçalarına!
Medyanın büyük umutlar bağladığı ve bu yönde şişirdiği Sarıgül Kurultay'da aşırı saldırgan ve acemi bir tutum sergileyerek o koltuğu kaldıramayacağını cümle aleme gösterdi. Sarıgül üzerinden, kısa vadede bir sonuç alınamayacağı anlaşıldığından medya yol üstünde taktik bir değişikliğe giderek, stepnede tutulan B planını devreye koydu. Madem Sarıgül bu işin altından kalkamadı. O zaman Baykal da kazanmadı. Peki bu Kurultay'dan en kazançlı kim çıktı? AKP!
İşte Kurultay üzerinden yürütülen B planının temel esprisi bu. Aslında A planı ile B planı arasında sonuçları itibariyle pek bir fark yok. İki türlü de üstün Amerikan çıkarları temin edilecekti ve bunun için de AKP'nin at koşturduğu zeminin temiz olması gerekmekteydi. Sarıgül seçilseydi, iktidar muhalefet bir bütün halinde ABD çıkarlarına hizmet edecekti. Sarıgül seçilemedi, şimdi yine AKP için yeni bir "alternatifsizlik balonu" şişirilmeli. Kurultay öncesi Sarıgül'ü alkışlayan ve her türlü desteği veren köşe yazarları şimdi koro halinde AKP'nin alternatifsizliğinden dem vurup, ülkede AKP'ye karşı durabilecek etkili muhalefet kalmadığı yalanını işliyorlar. Kurultay bahanesiyle Erdoğan'a ve partisine methiyeler dizen şakşakçılar, kaypak siyaset zemininde AKP kaydırağının keyfini çıkarmakla meşguller. AKP de bu durumdan şikayetçi olacak değil ya! Onlar da dişlerini göstermeden kahkaha atmaya çalışıyorlar ama nafile. Nasıl düğün bayram ettikleri ve attıkları kahkahalar İstanbul'dan bile duyuluyor!
Başbakan Erdoğan da, CHP kurultayıyla ilgili sorulara "onların iç işi biz karışmayız" yollu açıklamalar yapmak suretiyle "olgun siyasetçi" pozları vermeye çalışsa da, perde arkasında zevkten nasıl dörtköşe olduğu kulaktan kulağa yayılıyor.
CHP Kurultayının AKP'nin Kerkük, Irak, Filistin, Kıbrıs ve AB'ye verilen tavizler sonrasında seçmen nazarında hızla yitirdiği imajını düzeltmek adına bandaj vazifesi görmesi düşünüldü. Gittikçe kan kaybeden AKP'nin bu şekilde kanı durdurulur sanılıyor. O kan kolay kolay durmaz ve Sarıgül bombasından bu şekilde medet umanlar, bakalım Kerkük'te, Musul'da ve Kıbrıs'ta patlayan bombaların şarapnel parçalarından kendilerini nasıl koruyacaklar!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012