Ülkemizde geçtiğimiz pazar günü gerçekleştirilen yerel seçimler, aynen 14-28 Mayıs seçimleri gibi halkımıza dayatılan iki seçenek tiyatrosuna göre şekillendi.
Genel seçimlerde yanlış aday ve yanlış masa kurgusu sebebiyle muhalefet, cumhurbaşkanlığını altın tepside AKP iktidarına sunmuştu. Yerel seçimlerde ise, genel seçimlerden bugüne iktidarın ekonomide gösterdiği kötü performans sandığa yansıdı bu sefer tepki oyları iki seçenekten biri olan ana muhalefete kaydı.
Öyle ki, AKP 20 yıldır yönettiği, kaleleri olarak kabul ettiği Adıyaman, Bursa, Afyonkarahisar, Denizli, Kırıkkale ve Kilis gibi illeri CHP'ye kaptırdı.
En son 1977 yılında Bülent Ecevit liderliğinde birinci olma fırsatı yakalayan CHP, bunca yıldan sonra ilk kez AKP'yi de sollayarak birinci parti konumuna yükseldi.
Seçim sonuçlarını Ankara'daki AKP Genel Merkezi'nden geleneksel balkon konuşması ile değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerel seçimlerde istedikleri neticeye ulaşamadıklarını belirterek şunları söyledi:
"14-28 Mayıs seçimlerindeki seçim zaferimizin ardından yerel seçimlerden istediğimiz sonucu alamadık. Her olanda bir hayır vardır. 31 Mart sonuçlarını açık yüreklilikle değerlendirecek özeleştirimizi cesaretle yapacağız; sandık sonuçları ülkemiz genelinde irtifa kaybı yaşadığımızı gösteriyor. Bu gerilemenin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız."
Sandıktan çıkan sonucu genel olarak değerlendirirsek; seçmenin, çözüm odaklı bir tercihten ziyade, hükümetin başta ekonomide olmak üzere tüm alanlarda gösterdiği başarısızlıklara bir tepki şeklinde tercihte bulunduğunu görüyoruz.
Vatandaş, iktidara sandıkta bir tepki göstermek istedi ve bunu iktidara en yakın oya sahip ana muhalefetle yapmak istedi. Vatandaşların CHP'yi tercihi; belediyecilikte çok iyi oldukları için, problemleri AKP'den daha iyi çözdüğü için değil elbette, tamamen iktidarı cezalandırmak amacıylaydı.
Emekli maaşlarının 10 bin lira ile açlık sınırının yarısı kadar bir meblağda tutulması sandığa tepki olarak yansıdı.
Yine açlık sınırı düzeyinde olan 17 bin liralık asgari ücrete iktidar tarafından ara bir zam yapılmayacağı ilan edilmesi sandığa bir tepki olarak yansıdı.
Deprem sorununa çözüm üretememesi, deprem bölgelerine gerekli hizmeti vermemesi, İstanbul'un deprem gerçeğine göre hareket etmemesi sandığa tepki olarak yansıdı. Ve daha birçok tepki gerekçesi sıralayabiliriz.
Ama tekrar altını çizelim, tepki gösterdikleri bu ve benzeri konularda CHP'nin çözümü olduğu için, CHP daha iyisini yapacağı için CHP'yi tercih etmediler, bilakis CHP'ye giden oylar tamamen tepki oylarıydı.
Mantık şuydu; bunları bir değiştirelim, kim gelirse gelsin, sonra bakarız. Ama şunu düşünmediler, seçtiklerimiz de bir çözüme sahip değilse, kritik seviyelere ulaşmış olan sorunların çözümü için bir 5 yıl daha kaybetmiş olmuyor muyuz?
Seçmen bunu hesap etmedi, sadece tepki gösterdi. Seçmen eğer çözümden yana tercihini kullansaydı, tepkisini dahi çözüm odaklı ortaya koysaydı, önünde alternatifsiz tek seçenek vardı; o da Bağımsız Türkiye Partisi (BTP).
Ama böyle olmadı, seçmen yine iki seçenek tiyatrosunun bir tuzağı olarak birinci seçeneğe tepkisini ikinci seçeneğe oy vererek gösterdi. Halbuki hem birinci seçeneğe, hizmet etmediği için tepki göstermeliydi; hem de ikinci seçeneğe, hizmet etmeyen iktidarı 20 yıldır 52'ye 48 düzeniyle iktidarda tutana tepki göstermeliydi.
Vatandaş bu tuzağa tekrar tekrar düşmesine rağmen BTP ve BTP'nin genç lideri Hüseyin Baş umudunu asla kaybetmedi. Resmi olmayan sonuçlar açıklandıktan sonra sosyal medya hesabından paylaşım yapan BTP lideri Hüseyin Baş, "Ne kavgamız biter ne sevdamız. Herkese teşekkürler" ifadelerini kullandı.
BTP lideri Baş, oyunu kullandıktan sonra basına yaptığı açıklamada da şunları söylemişti:
"Ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyoruz. Kıyasıya bir yarış sürdü. Ben başta bütün adaylarımız olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında bizi temsil etmeye çalışan, sahada gayret gösteren, gecesini gündüzüne katan, geceleri direk tepelerinde bayrak asan, hakikaten çok büyük fedakârlıklarla bu seçim sürecini yürütmeye çalışan, hem Ramazan gününde hem kış şartlarında soğuklarda ıslanarak, üşüyerek zor ayakta durarak çalışmalarını sürdüren bütün teşkilat mensuplarımıza, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, çocuğuyla hepsine teşekkür ediyorum, minnettarım."
"Biz ülkemiz için gayret ettik. Ülkemizin yarınları için emek sarf ettik. Bu emeklerimizin karşılığının takdiri milletimize ait. Milletimiz ne takdir ederse, sonuç ne olursa olsun biz sonuca razıyız ve bu sonuçtan mutlu olacağız. Hiçbir şekilde mutsuzluk, umutsuzluk bizim için geçerli değildir. Çünkü biz yarınlar için siyasetimizi yaptığımızı hep söyledik. Yarınlarda da bu siyasete devam edeceğiz."
Şu bir gerçek ki; ülkemize gerçek manada çözüm, iki seçeneğin dışına çıkıp, çözüm odaklı bir bakış açısıyla tercihlerimizi kullandığımızda gelecek.
İnşallah ülke olarak daha fazla zaman kaybetmeyiz.
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024