Abbas (ra) anlatıyor: "Bir gün Mescid-i Haram'da bulunuyordum. Ebû Cehil de geldi ve:
-Muhammed'i secdede görürsem boynuna basacağım, dedi.
Ben hemen mescidden çıktım. Allah Resulü'nün yanına girdim. Ebû Cehil'in sözlerini ilettim. Resûlullah kızarak (evden) çıktı. Mescide girdi. Kapıdan girmek için o kadar acele etmişti ki duvara çarptı. Ben:
-Bugün kötü bir gün, deyip izarımı giydim, kendisini izeldim.
Resûlullah Kâbe'ye girince: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Ki o, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini o öğretti" mealindeki ayetleri okudu. Ebû Cehil'in durumu ile ilgili olarak (okumamaktan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar. Kendisini (mal sebebiyle) ihtiyaçtan vâreste gördü diye" (el-Alak: 1-7) mealindeki ayetlere gelince birisi, Ebû Cehil'e:
-Ey Ebe'l-Hakem, işte Muhammed dedi.
O da:
-Benim gördüklerimi görmüyor musun? Vallahi göğün ufku üzerime kapandı, dedi.
Peygamber Efendimiz sûrenin sonuna gelince secde etti" (Hayatu's-sahabe, Beyhaki, el-Bidaye'den).
* * *
"Rebia bin Ubeyd ed-Dili (ra) çevresindekilere şöyle demiştir: "Kureyş'in Peygaber Efendimize neler yaptıklarıdan bahsettiğinizi duymuyorum. (Halbuki onlardan çok çekmişti.) En çok rastladığım eziyetleri şu idi: Allah Resûlü'nün evi Ebu Leheb ile Utbe b. Ebi Muayt'ın haneleri arasındaydı. Resûlullah evine döndüğünde kapısının önüne atılmış yeni doğurmuş hayvan dölleri, kan ve çöplerle karşılaşırdı. Bu pislikleri yayının ucuyla kenara iter ve:
-Bu ne kötü komşuluk, ey Kureyş cemaati derdi".
Aişe (ra) anlatıyor: "Bir gün babam bana:
-(Hicret esnasında) mağaraya tırmandığımızda beni ve Peygamber Efendimizi bir görseydin. Allah Resulü'nün ayaklarından kanlar damlıyordu. Benim ayaklarım ise taş gibi olmuştu" .
* * *
Enes (ra) şöyle nakletmiştir: "Uhud savaşında atılan bir taş Peygamber Efendimiz'in rebaiye dişini kırmış, başı da yarılmıştı. Allah Resûlü, yüzünden kanları silerek şöyle diyordu:
Kendilerini Allah'a çağıran Peygamberlerinin başını yarıp, rebaiye dişlerini kıran bir millet nasıl necat bulur?"
* * *
Aişe (ra) şöyle demiştir: (Babam) Ebu Bekir Uhud savaşını şöyle anlatırdı:
... Baktım ki Ebû Ubeyde b. Cerrah (ra) Peygamberimizin yanına vardık ki yan dişleri kırılmış, yüzü yarılmış, parçalanan miğferinin iki halkası elmacığına batmış. Yarası kanamakta olan Resûlullah, Talha'yı kastederek:
-Arkadaşınıza yardım ediniz, buyurdu. Sözüne aldırmadık. Halkaları çıkarmaya yeltendiğimizde:
-Beni bırakmazsan sana hakkımı helâl etmem, diye and verdi.
Ben de Ebû Ubeyde'ye bıraktım. Resûlullah'a ıstırap verir diye Ebû Ubeyde elini halkalara değdirmeden halkanın birini dişleriyle tutup çıkardı. Halkayla birlikte Ebû Ubeyde'nin ön dişlerinden biri de düştü. Ebu Ubeyde'nin yaptığı gibi yapmaya davrandığımda Resûlullah, bırakmadığım taktirde hakkını helâl etmeyeceğine dair yemin etti. Ebû Ubeyde birinci defada yaptığı gibi ikinci halkayı da çıkardı. Bu kez de diğer bir ön dişi düştü. Hakikat Ebû Ubeyde ön dişleri kökünden çıkmış, insanların en güzeli idi. Peygamber Efendimizi tedavi ettikten sonra Talha'ya gittik, çukurlardan birinde idi. Mızrak batması, ok saplanması, süngü darbesi olmak üzere pek çok yara almış, parmağı kopmuştu. Onu da tedavi ettik."
-Muhammed'i secdede görürsem boynuna basacağım, dedi.
Ben hemen mescidden çıktım. Allah Resulü'nün yanına girdim. Ebû Cehil'in sözlerini ilettim. Resûlullah kızarak (evden) çıktı. Mescide girdi. Kapıdan girmek için o kadar acele etmişti ki duvara çarptı. Ben:
-Bugün kötü bir gün, deyip izarımı giydim, kendisini izeldim.
Resûlullah Kâbe'ye girince: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Ki o, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini o öğretti" mealindeki ayetleri okudu. Ebû Cehil'in durumu ile ilgili olarak (okumamaktan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar. Kendisini (mal sebebiyle) ihtiyaçtan vâreste gördü diye" (el-Alak: 1-7) mealindeki ayetlere gelince birisi, Ebû Cehil'e:
-Ey Ebe'l-Hakem, işte Muhammed dedi.
O da:
-Benim gördüklerimi görmüyor musun? Vallahi göğün ufku üzerime kapandı, dedi.
Peygamber Efendimiz sûrenin sonuna gelince secde etti" (Hayatu's-sahabe, Beyhaki, el-Bidaye'den).
* * *
"Rebia bin Ubeyd ed-Dili (ra) çevresindekilere şöyle demiştir: "Kureyş'in Peygaber Efendimize neler yaptıklarıdan bahsettiğinizi duymuyorum. (Halbuki onlardan çok çekmişti.) En çok rastladığım eziyetleri şu idi: Allah Resûlü'nün evi Ebu Leheb ile Utbe b. Ebi Muayt'ın haneleri arasındaydı. Resûlullah evine döndüğünde kapısının önüne atılmış yeni doğurmuş hayvan dölleri, kan ve çöplerle karşılaşırdı. Bu pislikleri yayının ucuyla kenara iter ve:
-Bu ne kötü komşuluk, ey Kureyş cemaati derdi".
Aişe (ra) anlatıyor: "Bir gün babam bana:
-(Hicret esnasında) mağaraya tırmandığımızda beni ve Peygamber Efendimizi bir görseydin. Allah Resulü'nün ayaklarından kanlar damlıyordu. Benim ayaklarım ise taş gibi olmuştu" .
* * *
Enes (ra) şöyle nakletmiştir: "Uhud savaşında atılan bir taş Peygamber Efendimiz'in rebaiye dişini kırmış, başı da yarılmıştı. Allah Resûlü, yüzünden kanları silerek şöyle diyordu:
Kendilerini Allah'a çağıran Peygamberlerinin başını yarıp, rebaiye dişlerini kıran bir millet nasıl necat bulur?"
* * *
Aişe (ra) şöyle demiştir: (Babam) Ebu Bekir Uhud savaşını şöyle anlatırdı:
... Baktım ki Ebû Ubeyde b. Cerrah (ra) Peygamberimizin yanına vardık ki yan dişleri kırılmış, yüzü yarılmış, parçalanan miğferinin iki halkası elmacığına batmış. Yarası kanamakta olan Resûlullah, Talha'yı kastederek:
-Arkadaşınıza yardım ediniz, buyurdu. Sözüne aldırmadık. Halkaları çıkarmaya yeltendiğimizde:
-Beni bırakmazsan sana hakkımı helâl etmem, diye and verdi.
Ben de Ebû Ubeyde'ye bıraktım. Resûlullah'a ıstırap verir diye Ebû Ubeyde elini halkalara değdirmeden halkanın birini dişleriyle tutup çıkardı. Halkayla birlikte Ebû Ubeyde'nin ön dişlerinden biri de düştü. Ebu Ubeyde'nin yaptığı gibi yapmaya davrandığımda Resûlullah, bırakmadığım taktirde hakkını helâl etmeyeceğine dair yemin etti. Ebû Ubeyde birinci defada yaptığı gibi ikinci halkayı da çıkardı. Bu kez de diğer bir ön dişi düştü. Hakikat Ebû Ubeyde ön dişleri kökünden çıkmış, insanların en güzeli idi. Peygamber Efendimizi tedavi ettikten sonra Talha'ya gittik, çukurlardan birinde idi. Mızrak batması, ok saplanması, süngü darbesi olmak üzere pek çok yara almış, parmağı kopmuştu. Onu da tedavi ettik."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Feyyaz İnanç / diğer yazıları
- ‘Işıkları açın’ / 07.05.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021
- Kulluğun gerçek tarifi / 06.05.2021
- Asli ihtiyaçlar / 30.04.2021
- Mecnun’un Leylası / 29.04.2021
- Rahman Suresi-II / 21.04.2021
- Rahman Suresi / 19.04.2021
- 14 Nisan / 15.04.2021
- İmam Muhammed Et-Takî’nin (a.s) Öğütleri / 14.04.2021
- Sağlam kale Ehl-i Beyt / 12.04.2021
- Bizi deryaya salan / 08.04.2021