Lafın gelişi (!) Türkiye'nin düz olduğu günlerde (3 Aralık 2014) Putin yarım günlük bir Türkiye ziyareti gerçekleştirdi. Medyaya yansıdığı kadarı ile konuşulan konular hem iki ülke, hem de bölgemiz açısından hayati öneme sahipti.
Neler konuşulduğuna geçmeden önce yine lafın gelişi Türkiye'nin düz olduğu günleri kısaca bir hatırlayalım! IŞİD vahşeti hala ülkemize ulaşmamıştı. Canlı bomba filan haberleri yoktu. Doğu'da terörhendek kazıyor, bomba düzenekleri planlıyordu. FETÖ'nün tankları da uykudaydı. Gündem 17-25 Aralık ve HDP'nin haddini aşan açıklamalarıyla meşguldü.
Dışarı da ise ABD ve Batı, Ukrayna'da ateşe benzin döküyordu. Irak ve Suriye'de vahşet devam ediyordu. Mısır'daki kaos ortamı da ateşliydi. Siyasetçilerimiz bu vahşet ve kaos ortamlarına ısrarla taraf olma gayretine girmişlerdi. İsrail ile dostluk ilan edilmemiş, sadece laf dalaşı yapılıyordu.
İşte kısaca özetlediğim bu ortamda Putin, ülkemize günlük bir ziyarette bulundu. Bu ziyaret hem iki ülke, hem bölge, hem de dünyadaki güç dengeleri açısından çok önemliydi.
Neden mi? Bu sorunun cevabını o gün, Rutin'in ziyaretinin köşesinde değerlendiren Prof. Dr. Haydar Baş'tan alalım;
"? Değişen dünya dengelerinde ABD ve AB'nin tavırları, sadece çizdikleri sınırlar içinde bir özgürlük tanımakta. Buna göre demokrasi tarifi yaparken en başta ifade edilen koşul olan bağımsız seçimler, onların iradelerine göre sonuçlanmazsa demokratik dahi sayılmıyor.
Rusya'nın ve Batı'nın karşı karşıya geldiği iki konu Suriye ve Ukrayna'da karşıt görüşler böyle ortaya çıkmıştır.
Suriye'de, AB'li gözetmenler denetiminde gerçekleşen özgür seçimlerde ikinci kez seçilen Esad, ya da Ukrayna'dan seçimle ayrılan Donetsk ve Lugansk bölgelerinin Rusya'ya bağlanma iradesi göstermesi, Rusya için demokratik, Batı için değildir.
Maalesef bu konulara Türkiye'nin bakış açısı da hiçbir menfaati olmamasına karşın aynen AB gibidir.
Bu sebeple Erdoğan'la gerçekleştirilen basın toplantısında Erdoğan, Batı ile aynı istikamette görüşler beyan ederken; Putin, Esad'ın yönetime devam edip etmeyeceği konusundaki kararın Suriye halkına bırakılması gerektiğini ifade etti.
2013 Şubat'ından beri bize ait olan Mili Ekonomi Modeli'ni (MEM) Meclisinde yani Duma'da kanunlaştırarak uygulayan Rusya Lideri'nin açıklamalarında bizim için önemli olan nokta Türkiye'ye yaptığı 'milli paralar ile ticaret' konusundaki tavsiyelerdir.
Zira doları, dünya parası yapma projesi, kapitalizmin özüdür.
Milli paralar ile ticaret ise Milli Ekonomi Modeli'ne aittir.
Rusya'nın bu konudaki ilk adımı bendeniz ile Putin'in danışmanlarından Victor Minin arasında bundan altı sene evvel geçen bir konuşmaya dayanmaktadır.
ABD'nin çökeceği yönündeki Rus tezine karşılık ben, "Hayır ABD batmaz, batan kapitalist sistemdir. ABD'yi bitirmek istiyorsanız doları devreden çıkarın ve dünya ticaretinde milli paralarınızı kullanın. Birleşik Devletlerin çökmesinin yolu budur" tavsiyesinde bulunmuştum.
Bu görüşmeden bir hafta gibi kısa bir süre sonra Rusya, Çin ile ilk defa 'milli paralar üzerinden ticaret' konusunda anlaşmayı imzaladılar.
Bugün MEM Bloku olarak adlandırılan Hindistan, Brezilya, Çin, Güney Afrika ve Şangay Beşlisi içinde yer alan Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan ile Rusya arasındaki ticarette milli paralar kullanılmaya başlamıştır.
Ukrayna krizinden sonra AB'nin uyguladığı ve Rusya'ya 100 milyar dolara mal olan yaptırımlardan bu ülkenin etkilenmemesi, esasen Rusya'nın uyguladığı MEM ile kapitalizmin karşısında kendi kurallarını koymasından ve milli parasını konvertibl yapma yolundaki gayreti sebebiyledir.
Bugün Rusya ne enerjide, ne doğalgazda, ne petrolde Batı pazarına muhtaçtır.
MEM ile ayakları üzerinde duran bir ekonomi dengesine ulaşmıştır ve Müslüman Türk dünyasında, Çin'de, kendine yeni pazarlar bulmaktadır.
Ne hazin tecellidir ki, Rus Lider bir Türk'e ait olan MEM ile büyürken ve Batı'ya kafa tutarken; adeta Batı ile aynı görüş açısını paylaşan Erdoğan'a, Türkiye'de MEM'i dış ticaret kurallarını tavsiye etmiştir.
Yıllardır yaptığımız MEM ikazlarına karşı kör-sağır-dilsiz olan siyaset inşallah Moskova'dan gelen tavsiyeyi dinler."
Evet, son iki yılda ABD ve AB yanlısı duruş ve politikalarla geldiğimiz durum ortada ve yarın Sayın Erdoğan, Rusya devlet başkanı ile görüşecek. Umarım ki, Sayın Erdoğan! Prof. Dr. Haydar Baş'ın önerilerini dikkate alır, Sayın Putin'in attığı adımlara karşılık verir ve ülkemizi emperyalistlerin sömürgesinden kurtarmak için çok büyük bir adımı atar.
Neler konuşulduğuna geçmeden önce yine lafın gelişi Türkiye'nin düz olduğu günleri kısaca bir hatırlayalım! IŞİD vahşeti hala ülkemize ulaşmamıştı. Canlı bomba filan haberleri yoktu. Doğu'da terörhendek kazıyor, bomba düzenekleri planlıyordu. FETÖ'nün tankları da uykudaydı. Gündem 17-25 Aralık ve HDP'nin haddini aşan açıklamalarıyla meşguldü.
Dışarı da ise ABD ve Batı, Ukrayna'da ateşe benzin döküyordu. Irak ve Suriye'de vahşet devam ediyordu. Mısır'daki kaos ortamı da ateşliydi. Siyasetçilerimiz bu vahşet ve kaos ortamlarına ısrarla taraf olma gayretine girmişlerdi. İsrail ile dostluk ilan edilmemiş, sadece laf dalaşı yapılıyordu.
İşte kısaca özetlediğim bu ortamda Putin, ülkemize günlük bir ziyarette bulundu. Bu ziyaret hem iki ülke, hem bölge, hem de dünyadaki güç dengeleri açısından çok önemliydi.
Neden mi? Bu sorunun cevabını o gün, Rutin'in ziyaretinin köşesinde değerlendiren Prof. Dr. Haydar Baş'tan alalım;
"? Değişen dünya dengelerinde ABD ve AB'nin tavırları, sadece çizdikleri sınırlar içinde bir özgürlük tanımakta. Buna göre demokrasi tarifi yaparken en başta ifade edilen koşul olan bağımsız seçimler, onların iradelerine göre sonuçlanmazsa demokratik dahi sayılmıyor.
Rusya'nın ve Batı'nın karşı karşıya geldiği iki konu Suriye ve Ukrayna'da karşıt görüşler böyle ortaya çıkmıştır.
Suriye'de, AB'li gözetmenler denetiminde gerçekleşen özgür seçimlerde ikinci kez seçilen Esad, ya da Ukrayna'dan seçimle ayrılan Donetsk ve Lugansk bölgelerinin Rusya'ya bağlanma iradesi göstermesi, Rusya için demokratik, Batı için değildir.
Maalesef bu konulara Türkiye'nin bakış açısı da hiçbir menfaati olmamasına karşın aynen AB gibidir.
Bu sebeple Erdoğan'la gerçekleştirilen basın toplantısında Erdoğan, Batı ile aynı istikamette görüşler beyan ederken; Putin, Esad'ın yönetime devam edip etmeyeceği konusundaki kararın Suriye halkına bırakılması gerektiğini ifade etti.
2013 Şubat'ından beri bize ait olan Mili Ekonomi Modeli'ni (MEM) Meclisinde yani Duma'da kanunlaştırarak uygulayan Rusya Lideri'nin açıklamalarında bizim için önemli olan nokta Türkiye'ye yaptığı 'milli paralar ile ticaret' konusundaki tavsiyelerdir.
Zira doları, dünya parası yapma projesi, kapitalizmin özüdür.
Milli paralar ile ticaret ise Milli Ekonomi Modeli'ne aittir.
Rusya'nın bu konudaki ilk adımı bendeniz ile Putin'in danışmanlarından Victor Minin arasında bundan altı sene evvel geçen bir konuşmaya dayanmaktadır.
ABD'nin çökeceği yönündeki Rus tezine karşılık ben, "Hayır ABD batmaz, batan kapitalist sistemdir. ABD'yi bitirmek istiyorsanız doları devreden çıkarın ve dünya ticaretinde milli paralarınızı kullanın. Birleşik Devletlerin çökmesinin yolu budur" tavsiyesinde bulunmuştum.
Bu görüşmeden bir hafta gibi kısa bir süre sonra Rusya, Çin ile ilk defa 'milli paralar üzerinden ticaret' konusunda anlaşmayı imzaladılar.
Bugün MEM Bloku olarak adlandırılan Hindistan, Brezilya, Çin, Güney Afrika ve Şangay Beşlisi içinde yer alan Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan ile Rusya arasındaki ticarette milli paralar kullanılmaya başlamıştır.
Ukrayna krizinden sonra AB'nin uyguladığı ve Rusya'ya 100 milyar dolara mal olan yaptırımlardan bu ülkenin etkilenmemesi, esasen Rusya'nın uyguladığı MEM ile kapitalizmin karşısında kendi kurallarını koymasından ve milli parasını konvertibl yapma yolundaki gayreti sebebiyledir.
Bugün Rusya ne enerjide, ne doğalgazda, ne petrolde Batı pazarına muhtaçtır.
MEM ile ayakları üzerinde duran bir ekonomi dengesine ulaşmıştır ve Müslüman Türk dünyasında, Çin'de, kendine yeni pazarlar bulmaktadır.
Ne hazin tecellidir ki, Rus Lider bir Türk'e ait olan MEM ile büyürken ve Batı'ya kafa tutarken; adeta Batı ile aynı görüş açısını paylaşan Erdoğan'a, Türkiye'de MEM'i dış ticaret kurallarını tavsiye etmiştir.
Yıllardır yaptığımız MEM ikazlarına karşı kör-sağır-dilsiz olan siyaset inşallah Moskova'dan gelen tavsiyeyi dinler."
Evet, son iki yılda ABD ve AB yanlısı duruş ve politikalarla geldiğimiz durum ortada ve yarın Sayın Erdoğan, Rusya devlet başkanı ile görüşecek. Umarım ki, Sayın Erdoğan! Prof. Dr. Haydar Baş'ın önerilerini dikkate alır, Sayın Putin'in attığı adımlara karşılık verir ve ülkemizi emperyalistlerin sömürgesinden kurtarmak için çok büyük bir adımı atar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025