Yakın bir zaman öncesine kadar küresel yatırım şirketleri (risk sermayesi), sağlanan finansmanın büyüklüğü yönünden %95 gibi büyük bir oranda ABD merkezli teknoloji odaklı yeni girişimlere (startup şirketlerine) destek vermekteydi. Başka bir deyimle küresel sermaye 2000'li yıllara kadar Silikon Vadisi üzerinden dünyaya açılan şirketleri ön planda tutmakta ve yatırımlarını ABD merkezli genişletmekteydi.
Risk sermayesi (venture capital) şirketlerinin para ve finansman akışına ait istatistikleri takip eden Pitchbook verilerine göre artık durum oldukça farklı. Yüz binden fazla yeni yatırımın takip edildiği verilerin son güncellemelerine göre dünya çapındaki teknoloji odaklı yeni yatırımların artık ancak yarısından biraz fazlası ABD içindeki yeni şirketlere aktarılmakta ve görünen o ki mevcut gidişata göre birkaç yıl içerisinde yarının da altına inmesi kesin gibi.
Raporu incelediğimizde dikkatimizi çeken ilk nokta aslında ABD merkezli teknoloji şirketlerine yatırımların artmaya devam ettiği lakin yukarıdaki cümlelerimizle tutarlı diğer bir sonuç ise dünyanın diğer bölgelerindeki şirketlere olan yatırımların ise adeta artan bir ivme ile çok daha hızlanmış olması. ABD yatırımları yüzde 160 oranında artarken aynı dönemde örneğin; Çin yatırımları yüzde 375 oranında artış göstermiş durumda. Hindistan, Singapur, Japonya, İsveç, Kanada, İngiltere merkezli şirketlere de büyük paylar ayrılmış görünüyor.
Şehir bazında ise San Francisco listedeki liderliğini korumakla birlikte 2. sırada Hangzhaou (Çin) yer almakta. Jakarta (Endonezya), Sofya (Bulgaristan), Dubai (BAE), Nairobi (Kenya), Manila (Filipinler), Yeni Delhi (Hindistan), Prag (Çekya), Kuala Lumpur (Malezya), Bratislava (Slovakya) listenin üst sıralarında yer alan şehirlerden.
Değişimin altında ise yeni cazibe merkezlerinin araştırma ve geliştirme için avantajlı ortamlar sunması, orta ve uzun vadeli teşvik imkanları, yetenekli işgücünün ülke içinde istihdama kazandırılmasına yönelik tedbirleri ile birlikte aynı zamanda ABD'nin yeni küresel politikalarının dünya üzerinde oluşturduğu kaygılar yatmakta.
Dünya hızla değişiyor ve II. Dünya Savaşı'ndan bu yana süregelen dünya üzerindeki ABD ağırlığı yavaş yavaş azalıyor.
18 Mayıs 2019 tarihli ve 'Tahvil ve dolar stokları Çin'in yeni silahı (mı?)' başlıklı yazımızda küresel ticaret savaşlarının taraflarını anlatmıştık.
10 Mayıs 2019 tarihli ve 'Çin'in hızla büyüyen denizaltı filosu' başlıklı yazımızda Büyük Okyanus donanmalarındaki değişimi ele almıştık.
12 Ocak 2019 tarihli ve 'Dünya Merkez Bankaları neden altına koşuyor?' başlıklı yazımızda merkez bankalarındaki değişime vurgu yapmıştık.
18 Ekim 2018 tarihli ve 'Fransa, Rusya, Çin ve Hindistan'dan 'anti-Dolar' hamleleri' başlıklı yazımızda yaklaşan merkez bankası savaşlarına değinmiştik.
Velhasıl, gerek askeri alandaki gerekse merkez bankalarının para politikalarındaki değişimler dünyanın yeni bir rotaya girdiğine dair ilk işaretleri sunarken bunlara şimdi de risk sermayesi yatırım fonlarının ABD dışı yeni hedefleri de (yatırımları da) eklendi.
Görünen tabloda dünya yepyeni bir çizgiye doğru ilerlerken tüm yöneticilerimize çok geç olmadan hatta ivedilikle 'Milli Ekonomi Modeli'nden destek almalarını ve modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş ile bir araya gelmelerini şiddetle tavsiye ediyorum.
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020