Resûlullah'a yalan isnat eden lanetliktir
Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra bugüne kadar bütün ashabın seçimiyle velayete ulaşan biri var mıdır? Eğer hayır derseniz bütün halkın Peygamber (s.a.a)'den sonra dalalete uğradığını savunmuş olursunuz. Ama eğer evet derseniz, ümmeti yalanlamış ve inkâr edilmesi mümkün olmayan bir şeyi bâtıl etmiş olursunuz
29.08.2017 00:00:00
(dünden devam?)
Şeyh Saduk, Uyun-u Ahbari'r-Rıza isimli eserinde şöyle anlatıyor:
Memun: "Müslümanlar, halk ve şehirler kimindir?"
Onlar; "Allah-u Teala'nındır" dediler.
Memun: "Öyleyse Allah-u Teala kullarına, şehirlerine ve diğer şeylere vekil karar vermeye onlardan daha layıktır. Zira ümmet, bir kimsenin bir başkasının mülkünde zarara sebebiyet vermesi halinde zamin olduğunu icma ile kabul etmiştir. Öyleyse ona başkasının yerinde tasarruf etme hakkı düşmüyor. Eğer bunu yaparsa borçlu ve zamindir.
Söyler misiniz; Peygamber (s.a.a) vefat ettiğinde kendisine bir halife bıraktı mı, yoksa bırakmadı mı?"
Onlar, "hayır bırakmadı" dediler:
Memun: "Acaba bu şekilde yapılması hidayet miydi yoksa dalalet miydi?"
Onlar, "hidayet idi" dediler.
Memun: "Öyleyse halk hidayet peşinde gitmeli, bâtılı terk etmeli ve dalaletten uzaklaşmalıdır" dedi.
Onlar: "Evet halk böyle de yaptı" dediler.
Memun: "Öyleyse Peygamber'in kendisi tayin etmediği halde neden halk onlardan sonra halife tayin etti. Peygamber (s.a.a)'in fiil ve amelini terk etmenin kendisi dalalettir ve hidayetin zıddının yine hidayet olması imkânsızdır. Eğer tayin etmemek hidayet ise neden Ebu Bekir'i seçtiler, halbuki Peygamber (s.a.a) onu bu iş için karar vermemişti? Ve neden Ömer kendisinden sonra, Ebu Bekir yapmadığı halde işi Müslümanlar arasında bir şûra'ya bıraktı. Size göre Peygamber halife tayin etmedi, Ebu Bekir kendisine halife tayin etti, Ömer ise Peygamber'in halife karar vermeyi terk etmesi gibi terk etmedi ve tıpkı Ebu Bekir gibi de yapmadı, üçüncü bir manada bunu gerçekleştirdi. Bu üç kısımdan hangisinin doğru olduğunu bana söyler misiniz? Eğer Peygamber'in yaptığını doğru bulursanız Ebu Bekir'in yaptığının yanlış olduğunu ve diğer sözlerinde yanlış olduğunu kabullenmelisiniz ve bunların hangisi doğrudur. Acaba Peygamber (s.a.a)'in yaptıkları mı (ki size göre halife bırakmadı) yoksa halife tayin eden taifenin yaptıkları mı doğrudur? Acaba hilafetin Resul tarafından terk edilmesi ve başkaları tarafından da tayin edilmesi her ikisi de hidayet olabilir mi? Ve hidayet, hidayetin zıddı da olabilir mi? Öyleyse dalalet nerededir? Söyler misiniz; Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra bugüne kadar bütün ashabın seçimiyle velayete ulaşan biri var mıdır? Eğer hayır derseniz bütün halkın Peygamber (s.a.a)'den sonra dalalete uğradığını savunmuş olursunuz. Ama eğer evet derseniz, ümmeti yalanlamış ve inkâr edilmesi mümkün olmayan bir şeyi bâtıl etmiş olursunuz. Söyler misiniz; Allah'ın şu buyruğu, 'Söyle, gökte ve yerde olanlar kimindir, de ki Allah'ındır' doğru mudur yoksa yalan mıdır?"
Onlar, "Doğrudur" dediler.
Memun: "Acaba Allah'ın dışındakiler, onları yarattığı ve sahibi olduğu halde Allah'tan değil mi?"
Onlar, "Evet" dediler.
Memun: "Bu sözünüzün bâtıllığı şuradadır ki; kendinize halife seçip ona itaat etmeyi vacip bildiniz ve onu Resûlullah (s.a.a)'in halifesi olarak adlandırdınız. Sizler kendiniz onu halife seçiyor ve sinirlendiğiniz vakit azlediyorsunuz. Ayrıca isteğiniz dışında hareket ettiği zaman ve azledilmeyi reddettiğinde onu öldürüyorsunuz, yazıklar olsun size! Allah'a yalan iftira etmeyiniz, zira yarın kıyamette Allah'ın huzuruna çıktığınızda bunun akıbetini göreceksiniz ve Resûlullah (s.a.a) ile görüştüğünüzde O'na bilerek yalan isnat etmiş olursunuz. Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Bana bilerek yalan isnat eden kimse kıyamet günü ateşte yerini hazırlasın."
Ravi şöyle diyor: "Sonra hepimiz dağıldık ve Memun ölünceye kadar da böyle bir toplantı yapılmadı." OKAN EGESEL
Şeyh Saduk, Uyun-u Ahbari'r-Rıza isimli eserinde şöyle anlatıyor:
Memun: "Müslümanlar, halk ve şehirler kimindir?"
Onlar; "Allah-u Teala'nındır" dediler.
Memun: "Öyleyse Allah-u Teala kullarına, şehirlerine ve diğer şeylere vekil karar vermeye onlardan daha layıktır. Zira ümmet, bir kimsenin bir başkasının mülkünde zarara sebebiyet vermesi halinde zamin olduğunu icma ile kabul etmiştir. Öyleyse ona başkasının yerinde tasarruf etme hakkı düşmüyor. Eğer bunu yaparsa borçlu ve zamindir.
Söyler misiniz; Peygamber (s.a.a) vefat ettiğinde kendisine bir halife bıraktı mı, yoksa bırakmadı mı?"
Onlar, "hayır bırakmadı" dediler:
Memun: "Acaba bu şekilde yapılması hidayet miydi yoksa dalalet miydi?"
Onlar, "hidayet idi" dediler.
Memun: "Öyleyse halk hidayet peşinde gitmeli, bâtılı terk etmeli ve dalaletten uzaklaşmalıdır" dedi.
Onlar: "Evet halk böyle de yaptı" dediler.
Memun: "Öyleyse Peygamber'in kendisi tayin etmediği halde neden halk onlardan sonra halife tayin etti. Peygamber (s.a.a)'in fiil ve amelini terk etmenin kendisi dalalettir ve hidayetin zıddının yine hidayet olması imkânsızdır. Eğer tayin etmemek hidayet ise neden Ebu Bekir'i seçtiler, halbuki Peygamber (s.a.a) onu bu iş için karar vermemişti? Ve neden Ömer kendisinden sonra, Ebu Bekir yapmadığı halde işi Müslümanlar arasında bir şûra'ya bıraktı. Size göre Peygamber halife tayin etmedi, Ebu Bekir kendisine halife tayin etti, Ömer ise Peygamber'in halife karar vermeyi terk etmesi gibi terk etmedi ve tıpkı Ebu Bekir gibi de yapmadı, üçüncü bir manada bunu gerçekleştirdi. Bu üç kısımdan hangisinin doğru olduğunu bana söyler misiniz? Eğer Peygamber'in yaptığını doğru bulursanız Ebu Bekir'in yaptığının yanlış olduğunu ve diğer sözlerinde yanlış olduğunu kabullenmelisiniz ve bunların hangisi doğrudur. Acaba Peygamber (s.a.a)'in yaptıkları mı (ki size göre halife bırakmadı) yoksa halife tayin eden taifenin yaptıkları mı doğrudur? Acaba hilafetin Resul tarafından terk edilmesi ve başkaları tarafından da tayin edilmesi her ikisi de hidayet olabilir mi? Ve hidayet, hidayetin zıddı da olabilir mi? Öyleyse dalalet nerededir? Söyler misiniz; Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra bugüne kadar bütün ashabın seçimiyle velayete ulaşan biri var mıdır? Eğer hayır derseniz bütün halkın Peygamber (s.a.a)'den sonra dalalete uğradığını savunmuş olursunuz. Ama eğer evet derseniz, ümmeti yalanlamış ve inkâr edilmesi mümkün olmayan bir şeyi bâtıl etmiş olursunuz. Söyler misiniz; Allah'ın şu buyruğu, 'Söyle, gökte ve yerde olanlar kimindir, de ki Allah'ındır' doğru mudur yoksa yalan mıdır?"
Onlar, "Doğrudur" dediler.
Memun: "Acaba Allah'ın dışındakiler, onları yarattığı ve sahibi olduğu halde Allah'tan değil mi?"
Onlar, "Evet" dediler.
Memun: "Bu sözünüzün bâtıllığı şuradadır ki; kendinize halife seçip ona itaat etmeyi vacip bildiniz ve onu Resûlullah (s.a.a)'in halifesi olarak adlandırdınız. Sizler kendiniz onu halife seçiyor ve sinirlendiğiniz vakit azlediyorsunuz. Ayrıca isteğiniz dışında hareket ettiği zaman ve azledilmeyi reddettiğinde onu öldürüyorsunuz, yazıklar olsun size! Allah'a yalan iftira etmeyiniz, zira yarın kıyamette Allah'ın huzuruna çıktığınızda bunun akıbetini göreceksiniz ve Resûlullah (s.a.a) ile görüştüğünüzde O'na bilerek yalan isnat etmiş olursunuz. Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: Bana bilerek yalan isnat eden kimse kıyamet günü ateşte yerini hazırlasın."
Ravi şöyle diyor: "Sonra hepimiz dağıldık ve Memun ölünceye kadar da böyle bir toplantı yapılmadı." OKAN EGESEL
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.