Değerli kardeşlerim;
Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan'ın iftari ile sahuru ile, bize takdim ettiği yepyeni günlük programı ile elde edeceğimiz zindelik çevremizde olup bitenleri doğru tahlil etmemize vesile olmalıdır.
Şüheda ecdadımızın bizlere emanet ettikleri cennet vatanımızın her köşesinde kilise evler adı ile açılan fitne ve fesat ocakları bu aziz milletin gençliğini ifrad etmeye devam ediyor. Mevcut hükümetin, tam teslimiyetçi politikası yüzünden, istilacıların arzuları ve bin yıllık planları doğrultusunda yaptığı yeni düzenlemeler yüzünden, şehit kanları ile alınan bu vatan toprakları, yeşile boyanmış kağıt parçaları mukabilinde ezeli düşmanlarımıza peşkeş çekilmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, ilköğretim çağındaki çocuklarımızın okuyacağı ders kitaplarında yüce kitabımızın tahribatı ve tahrifatı yoluna gidilmiş, Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde, Avrupalının hoşlanmayacağı kelime ve cümleler, ayetlerden cımbızla çıkarılmıştır.
Kur'an ayı olan bu mübarek ay, kitabımız üzerinde oynanan oyunları farketmemize bir kapı olsun, bir vesile olsun. Her akşam yatsıdan sonra okuduğumuz, dinlediğimiz "Amenerrasülü'nün son cümlesi olan ".... alel kavmil kafirin" cımbızla çıkarılmış, noktalarla, gösterilmiştir.
"Sen bizim Mevlamızsın. Kafir kavimlere karşı bize yardım et" şeklinde olması gereken meal, çocuklarımıza dağıtılan ders kitaplarında aynen şöyle yer almıştır: "Sen bizim mevlamızsın... bize yardım et."
Değerli kardeşlerim!
Allah'ın kitabıyla, müttekiler için hidayet rehberi olan son kitap Kur'anla kim, hangi yetki ile oynamaktadır? Hangi hakla oynamıştır? Elbette müslümanlar olarak tepkimizi koymazsak, yarın daha büyük tahribat, ve tahrifatlarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Bizim çocuklarımızın genç dimağları, tertemiz zihinleri kimsenin babasının çiftliği değildir. Hükümet olmak, Milli Eğitim Bakanı olmak, hiç kimseye, bu milletin çocuklarına zihinlerine hurafeler aşılama hakkını vermez, vermemelidir. Allah'ın ayetlerini paramparça etme hakkını ve selahiyetini vermez, vermemelidir.
Her akşam kürsülere çıkan vaiz efendiler, teravih kılmak için camilere cem olmuş bulunan müminlere bu hakikatleri, bu tahrifatları, bu tahribatları anlatmayacaklarsa, Kur'an ayında, Kur'anı dava etmeyeceklerse ne yapacaklardır? Hangi hakikati ne zaman dile getireceklerdir?
Onbir ayın sultanı mübarek Ramazan'ın iftari ile sahuru ile, bize takdim ettiği yepyeni günlük programı ile elde edeceğimiz zindelik çevremizde olup bitenleri doğru tahlil etmemize vesile olmalıdır.
Şüheda ecdadımızın bizlere emanet ettikleri cennet vatanımızın her köşesinde kilise evler adı ile açılan fitne ve fesat ocakları bu aziz milletin gençliğini ifrad etmeye devam ediyor. Mevcut hükümetin, tam teslimiyetçi politikası yüzünden, istilacıların arzuları ve bin yıllık planları doğrultusunda yaptığı yeni düzenlemeler yüzünden, şehit kanları ile alınan bu vatan toprakları, yeşile boyanmış kağıt parçaları mukabilinde ezeli düşmanlarımıza peşkeş çekilmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, ilköğretim çağındaki çocuklarımızın okuyacağı ders kitaplarında yüce kitabımızın tahribatı ve tahrifatı yoluna gidilmiş, Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesinde, Avrupalının hoşlanmayacağı kelime ve cümleler, ayetlerden cımbızla çıkarılmıştır.
Kur'an ayı olan bu mübarek ay, kitabımız üzerinde oynanan oyunları farketmemize bir kapı olsun, bir vesile olsun. Her akşam yatsıdan sonra okuduğumuz, dinlediğimiz "Amenerrasülü'nün son cümlesi olan ".... alel kavmil kafirin" cımbızla çıkarılmış, noktalarla, gösterilmiştir.
"Sen bizim Mevlamızsın. Kafir kavimlere karşı bize yardım et" şeklinde olması gereken meal, çocuklarımıza dağıtılan ders kitaplarında aynen şöyle yer almıştır: "Sen bizim mevlamızsın... bize yardım et."
Değerli kardeşlerim!
Allah'ın kitabıyla, müttekiler için hidayet rehberi olan son kitap Kur'anla kim, hangi yetki ile oynamaktadır? Hangi hakla oynamıştır? Elbette müslümanlar olarak tepkimizi koymazsak, yarın daha büyük tahribat, ve tahrifatlarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Bizim çocuklarımızın genç dimağları, tertemiz zihinleri kimsenin babasının çiftliği değildir. Hükümet olmak, Milli Eğitim Bakanı olmak, hiç kimseye, bu milletin çocuklarına zihinlerine hurafeler aşılama hakkını vermez, vermemelidir. Allah'ın ayetlerini paramparça etme hakkını ve selahiyetini vermez, vermemelidir.
Her akşam kürsülere çıkan vaiz efendiler, teravih kılmak için camilere cem olmuş bulunan müminlere bu hakikatleri, bu tahrifatları, bu tahribatları anlatmayacaklarsa, Kur'an ayında, Kur'anı dava etmeyeceklerse ne yapacaklardır? Hangi hakikati ne zaman dile getireceklerdir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Çocukluğumuzun ramazanları / 07.03.2025
- Tuttuğumuz oruç bizi tutamıyorsa… / 06.03.2025