Medine'den mektup
Her renk ve her milletten Allah Resûlünün dostları... Dilleri farklı farklı olduğu için sözler gönül dili ile söylenir. Farklı lisanlar bire iner. Bu, erenler dili. Hak dostlarının dili. Kısaca Peygamber dili, yani gönül dilidir
Ramazan-ı Şerif'te umre maksadıyla mukaddes beldede bir süre kalmış, Medine'de misafir olmuştuk. Bu sırada bize gönülden yazan, selâm ve sevgiler gönderen kardeşlerimize cevabî mektubumuzdur:
Burası Peygamber şehri Medine!
Bütün güzelliklerin düğümlenip sonsuza açıldığı kapı. Ölümsüzlüğün sırrını tadanlarla, ölümsüz yaşayan Peygamber ve de ashabının misafirlerini ağırladığı yer. Buranın çok, ama pekçok güzellikleri var. Özetleyecek olursak; güzelliklerin herbiri bir numûne halinde burada mevcut. Onun için buranın anlatılması zor, belki de imkânsız. Durum böyle olsa da; biz bir iftar sofrasından bahsetsek, bu sofranın güzelliğini idrakten, diğer anlatılamayan güzellikler biraz da olsa yaşanır zannındayım.
İftar vakti yaklaşınca, yerli ve taşradan gelen mü'minler kâinatın Fahr-i Ebedîsinin hazırladığı iftar sofrasında hazır olmak için fevc fevc yola düşerler. Tâ ki, Mescid-i Nebî'nin içi dışı tıklım tıklım dolmuştur. İğne atsan yere düşmez derler ya, işte o şekilde. Ziyafet hazırdır. Başta Peygamberin her ümmetine ikram ettiği bir aşk yumağı, bir sevgi, bir heyecan, bir sevda dolaşır gönüllerde. Sofranın her iftar vakti asıl gıdası bu...
Her renk ve her milletten Allah Resûlünün dostları... Dilleri farklı farklı olduğu için sözler gönül dili ile söylenir. Farklı lisanlar bire iner. Bu, erenler dili. Hak dostlarının dili. Kısaca Peygamber dili, yani gönül dilidir. Bu dili bilen her mü'min nereli olursa olsun, hemen anlaşır, dost olur, gözler birbirine bakar, maksatlar ifade edilir, gönüllerdeki hak sevgisi birbirine cömertçe ikrâm edilir. Derken vakit girer. Zemzem ve birkaç huma asıl gıdayı perdeler. Bilmeyenler zannederler ki, bizi su ve hurma doyurdu. Zannederim, bir çoğu Hak muhabbeti ile doyduğunun farkında. Namaz ile bu sofranın talısı yenilir. Artık zaman içinde zamanı delenler burada Peygamberle iftar ederler.
İşte sevgili dostlar; şimdi biz, geleli buradayız. Bu güzelliklerden sadece iftar güzelliğini anlatmakla güzellikleri hatırlattık. Firkata kadar buradayız. O'nunlayız, Ashabı ileyiz, gönül yolcuları ileyiz. Gelince daha geniş konuşuruz.
Hakk'a emanet olun.
Bayram Yazıları
Bir ben var, benden içeri
Bu hafta yazıma bayram dileklerimle başlamak istiyorum. Bu dilek ve duaları kaleme alırken henüz bayrama ulaşmış değiliz. Fakat haftasonu yayınlanacağı için, Yüce Rabbim'den bizleri sağlık, afiyet ve huzur dolu nice bayramlara ulaştırmasını niyaz ediyorum. Her nerede olursa olsun bu mübarek günlere ulaşan Müslüman kardeşlerime; yapılan haksızlıkları, eziyet ve zulümlerin artık bitmesini diliyor, şu duada bulunuyorum: "Rabbimiz, bizi, inkâr edenlerle deneme, bizi bağışla" (1).
İnsanoğlu duygularıyla yaşar, heyecanlarıyla varolur. Ümitleriyle hayata bağlanır. Sevinçlerini üzüntülerini paylaşabilirse mutlu olur. Bu nedenle duygularını harekete geçirecek, ruhuna etki eden herşey onun için vazgeçilmezdir.
Bazen bu duygular o kadar ağır olur ki, içimizi döküp biraz olsun ferahlamaya beyitler yazarız. Bazen de o kadar hafiftir ki; kanatsız uçtuğumuzu zanneder, kendimizi tutamaz bir şarkı mırıldanırız içimizden.
Gün olur bir ağaç diker, bahçedeki çiçeklerle uğraşır, ruhumuza baharı yaşatırız. Gün olur penceremizin kenarına uğrayan yaralı bir kuşun kanadını tedavi etmeye çalışır, parlayan gözlerine bakarak ona bir avuç buğday sunarız. Bir sokak kedisine bir parça yemek ve yumuşacık tüylerinde ellerimizi gezdirerek bir yudum da olsa sevgimizi akıtırız. Susamış bir köpeğin belki avuçlarımızla susuzluğunu gidermeye çalışır, ruhumuza enerji katarız.
Bir gece semaya bakıp ayın önünden perde perde geçmekte olan bulutların şekil ve şemallerinden etkilenir, yaşadığımıza seviniriz. Bir dağın başındaki duamanları izlerken, kuşları zirvede yaptıkları dansa hayran kalırız.
Bir hastayı, yaşlıyı ya da bir cami veya türbeyi ziyaret edip, yorulsakta iç huzuruyla dolup taşarız.
Bugün gibi bir bayram gününde manevi heyecanlarımızla birlikte büyüklerimizin ellerini öpüp, hayır dualarını alıp, ruhumuzu tazeleriz. Çünkü biz insanız ve herbirimiz bir ruh taşıyoruz.
Benim burada yazıya döktüğüm-dökemediğim, bu ve benzeri ruhumuzu etkileyen yüzlerce belki de sizlerin binlerce örnekleri vardır. İşte tam bu noktada elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz, ve vücudumuzdan ayrı olarak varlığını kabul ettiğimiz ruh; Allah'ın (cc) varlığına bir delildir. "Ruh Rabb'imin işlerindendir. Ve bize ancak az bir bilgi verilmiştir" (2).
Dahası Yüce Allah'ın "Göklerde ve yerde nice ayetleri vardır" (3). O'nun (cc) varlığına, birliğine, ilmine, kudretine ve hikmetinin kemâline delalet eden, gerek insanın kendinde, gerekse dış dünyada, göklerde ve yerde deliller vardır. İnsanoğlu işte bu delillerle mutmain olup terakki edecek, hem de ahirette inananlardan olduğu için mutlu olacaktır.
İnsanlığımızı ve inanmışlığımızı bu mübarek bayram gününde hatırlatır, önümüzdeki günlerde ve her zaman, ruhları güzel yönde etkileyen duygularımıza çekilesi zor yükler yüklemeyen, fıtratımıza uygun işler yapmamızı temenni ederim.
1. Mümtehine: 5
2. İsra: 85
3. Yusuf: 105
Hümeyra Ezergül
Bugün bayram günü
Uyandım bir sabah bayram var diye
Uyandım ki, ufak pembe giyinmiş
Bayram ötelerden gelen hediye
Canım ve cananım bayram sabahı.
(Süleyman Koç)
Bayramınız mübarek olsun... Eski, mesut senelerin Ramazanlarının son haftalarını, arefe gününü düşününüz efendim: Akşamlara dek devam eden bir alış-veriş galeyanı... Kalabalıktan çarşılarda yürüyememe, bir hengame, bir koşuşturma, bir sirkülasyon, bolluk ve bereket... Ya şimdi!.. Ne çarşılarda faaliyet, ne şekercilerde hareket, ne terzi dükkanlarında heyecan, hiç, hiç bir tarafta bir hazırlık görülmüyor. Herkes düşürüldüğü sefalet içinde boynu bükük... Ne giden Ramazan'ın farkında, ne gelen bayramın!..
Ama yine siz siz olun kaybetmeyin neşenizi, sevinç ve mutluluğunuzu. Bu ülkeyi bu hale getirenler utansın. Mırıldanın türkünüzü. Çünkü Türkiye'nin ufkunu açacak, onu bölgesinde baş ve lider yapacak görüş, düşünce, plan ve programıyla 2. Kuvayı Milliyeciler meydanlarda artık.
Bugün bayram günü,
Çalsın hep sazlar.
Durmasın hiç, güm güm vursun davullar...
Söylesin diller
Coşsun gönüller
Türkümüz okunsun
Oynasın eller...
Türkiyem yarim benim
Türkiyem canım benim
Türkiyem kanım benim
Sevdalımsın Türkiyem.
(Özhan Eren)
Şu mübarek cennet vatan ülkeye aşık olmak, sevdalanmak ne büyük nasiptir değil mi efendim? Müslüman bir memlekette, Müslüman bir anne ve babadan dünyaya gelmek en büyük nasip değil midir? Ve bundandır ki bir ömür boyu Allah'a hamd etme makamında olmalıyız.
İşte bayram bu ulvi düşüncelerin daha bir cûşa geldiği zaman dilimleri... Aynı zamanda oruçlarla ruhunu terbiye, zekâtlarla tezkiye eden, namaz miracıyla yüksek değerlere ulaşma çabası yaşayan mü'minlerin; kişinin aslına dönüş yolunda mesafe alışından kaynaklanan rahatlık duygusunu, huzuru ve mutluluğunu da gösterir.
Huzurlu ve mutlu nice bayramlar efendim...
Adem Birinci
Bayram Sofrası
AYVA TATLISI
(4 Kişilik)
Malzeme : 2 ad. Ekmek ayvası, 350 gr. Toz şeker, 4 bardak su, 2 gr. Vişne şurubu, 100 gr. Kaymak, 25 gr. çekilmiş Yeşil fıstık, 2 ad. Karanfil, 2 ad. Elma (rendelenmiş)
Tarif : Ayvalar sayulup, ortadan ikiye bölünür. Bir tencerede biraz su içine yarım limon suyu sıkılarak ayvalar içine atılır (kararmaması için).Ayvalar tepsiye dizilir. Su şeker, vişne şurubu, karanfil ilave edilir. Hafif kaynadıktan sonra, ayvaların ortasına rende elma konup fırına verilir. Soğuduktan sonra kaymak ve yeşil fıstık ile servis edilir.
Her renk ve her milletten Allah Resûlünün dostları... Dilleri farklı farklı olduğu için sözler gönül dili ile söylenir. Farklı lisanlar bire iner. Bu, erenler dili. Hak dostlarının dili. Kısaca Peygamber dili, yani gönül dilidir
Ramazan-ı Şerif'te umre maksadıyla mukaddes beldede bir süre kalmış, Medine'de misafir olmuştuk. Bu sırada bize gönülden yazan, selâm ve sevgiler gönderen kardeşlerimize cevabî mektubumuzdur:
Burası Peygamber şehri Medine!
Bütün güzelliklerin düğümlenip sonsuza açıldığı kapı. Ölümsüzlüğün sırrını tadanlarla, ölümsüz yaşayan Peygamber ve de ashabının misafirlerini ağırladığı yer. Buranın çok, ama pekçok güzellikleri var. Özetleyecek olursak; güzelliklerin herbiri bir numûne halinde burada mevcut. Onun için buranın anlatılması zor, belki de imkânsız. Durum böyle olsa da; biz bir iftar sofrasından bahsetsek, bu sofranın güzelliğini idrakten, diğer anlatılamayan güzellikler biraz da olsa yaşanır zannındayım.
İftar vakti yaklaşınca, yerli ve taşradan gelen mü'minler kâinatın Fahr-i Ebedîsinin hazırladığı iftar sofrasında hazır olmak için fevc fevc yola düşerler. Tâ ki, Mescid-i Nebî'nin içi dışı tıklım tıklım dolmuştur. İğne atsan yere düşmez derler ya, işte o şekilde. Ziyafet hazırdır. Başta Peygamberin her ümmetine ikram ettiği bir aşk yumağı, bir sevgi, bir heyecan, bir sevda dolaşır gönüllerde. Sofranın her iftar vakti asıl gıdası bu...
Her renk ve her milletten Allah Resûlünün dostları... Dilleri farklı farklı olduğu için sözler gönül dili ile söylenir. Farklı lisanlar bire iner. Bu, erenler dili. Hak dostlarının dili. Kısaca Peygamber dili, yani gönül dilidir. Bu dili bilen her mü'min nereli olursa olsun, hemen anlaşır, dost olur, gözler birbirine bakar, maksatlar ifade edilir, gönüllerdeki hak sevgisi birbirine cömertçe ikrâm edilir. Derken vakit girer. Zemzem ve birkaç huma asıl gıdayı perdeler. Bilmeyenler zannederler ki, bizi su ve hurma doyurdu. Zannederim, bir çoğu Hak muhabbeti ile doyduğunun farkında. Namaz ile bu sofranın talısı yenilir. Artık zaman içinde zamanı delenler burada Peygamberle iftar ederler.
İşte sevgili dostlar; şimdi biz, geleli buradayız. Bu güzelliklerden sadece iftar güzelliğini anlatmakla güzellikleri hatırlattık. Firkata kadar buradayız. O'nunlayız, Ashabı ileyiz, gönül yolcuları ileyiz. Gelince daha geniş konuşuruz.
Hakk'a emanet olun.
Bayram Yazıları
Bir ben var, benden içeri
Bu hafta yazıma bayram dileklerimle başlamak istiyorum. Bu dilek ve duaları kaleme alırken henüz bayrama ulaşmış değiliz. Fakat haftasonu yayınlanacağı için, Yüce Rabbim'den bizleri sağlık, afiyet ve huzur dolu nice bayramlara ulaştırmasını niyaz ediyorum. Her nerede olursa olsun bu mübarek günlere ulaşan Müslüman kardeşlerime; yapılan haksızlıkları, eziyet ve zulümlerin artık bitmesini diliyor, şu duada bulunuyorum: "Rabbimiz, bizi, inkâr edenlerle deneme, bizi bağışla" (1).
İnsanoğlu duygularıyla yaşar, heyecanlarıyla varolur. Ümitleriyle hayata bağlanır. Sevinçlerini üzüntülerini paylaşabilirse mutlu olur. Bu nedenle duygularını harekete geçirecek, ruhuna etki eden herşey onun için vazgeçilmezdir.
Bazen bu duygular o kadar ağır olur ki, içimizi döküp biraz olsun ferahlamaya beyitler yazarız. Bazen de o kadar hafiftir ki; kanatsız uçtuğumuzu zanneder, kendimizi tutamaz bir şarkı mırıldanırız içimizden.
Gün olur bir ağaç diker, bahçedeki çiçeklerle uğraşır, ruhumuza baharı yaşatırız. Gün olur penceremizin kenarına uğrayan yaralı bir kuşun kanadını tedavi etmeye çalışır, parlayan gözlerine bakarak ona bir avuç buğday sunarız. Bir sokak kedisine bir parça yemek ve yumuşacık tüylerinde ellerimizi gezdirerek bir yudum da olsa sevgimizi akıtırız. Susamış bir köpeğin belki avuçlarımızla susuzluğunu gidermeye çalışır, ruhumuza enerji katarız.
Bir gece semaya bakıp ayın önünden perde perde geçmekte olan bulutların şekil ve şemallerinden etkilenir, yaşadığımıza seviniriz. Bir dağın başındaki duamanları izlerken, kuşları zirvede yaptıkları dansa hayran kalırız.
Bir hastayı, yaşlıyı ya da bir cami veya türbeyi ziyaret edip, yorulsakta iç huzuruyla dolup taşarız.
Bugün gibi bir bayram gününde manevi heyecanlarımızla birlikte büyüklerimizin ellerini öpüp, hayır dualarını alıp, ruhumuzu tazeleriz. Çünkü biz insanız ve herbirimiz bir ruh taşıyoruz.
Benim burada yazıya döktüğüm-dökemediğim, bu ve benzeri ruhumuzu etkileyen yüzlerce belki de sizlerin binlerce örnekleri vardır. İşte tam bu noktada elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz, ve vücudumuzdan ayrı olarak varlığını kabul ettiğimiz ruh; Allah'ın (cc) varlığına bir delildir. "Ruh Rabb'imin işlerindendir. Ve bize ancak az bir bilgi verilmiştir" (2).
Dahası Yüce Allah'ın "Göklerde ve yerde nice ayetleri vardır" (3). O'nun (cc) varlığına, birliğine, ilmine, kudretine ve hikmetinin kemâline delalet eden, gerek insanın kendinde, gerekse dış dünyada, göklerde ve yerde deliller vardır. İnsanoğlu işte bu delillerle mutmain olup terakki edecek, hem de ahirette inananlardan olduğu için mutlu olacaktır.
İnsanlığımızı ve inanmışlığımızı bu mübarek bayram gününde hatırlatır, önümüzdeki günlerde ve her zaman, ruhları güzel yönde etkileyen duygularımıza çekilesi zor yükler yüklemeyen, fıtratımıza uygun işler yapmamızı temenni ederim.
1. Mümtehine: 5
2. İsra: 85
3. Yusuf: 105
Hümeyra Ezergül
Bugün bayram günü
Uyandım bir sabah bayram var diye
Uyandım ki, ufak pembe giyinmiş
Bayram ötelerden gelen hediye
Canım ve cananım bayram sabahı.
(Süleyman Koç)
Bayramınız mübarek olsun... Eski, mesut senelerin Ramazanlarının son haftalarını, arefe gününü düşününüz efendim: Akşamlara dek devam eden bir alış-veriş galeyanı... Kalabalıktan çarşılarda yürüyememe, bir hengame, bir koşuşturma, bir sirkülasyon, bolluk ve bereket... Ya şimdi!.. Ne çarşılarda faaliyet, ne şekercilerde hareket, ne terzi dükkanlarında heyecan, hiç, hiç bir tarafta bir hazırlık görülmüyor. Herkes düşürüldüğü sefalet içinde boynu bükük... Ne giden Ramazan'ın farkında, ne gelen bayramın!..
Ama yine siz siz olun kaybetmeyin neşenizi, sevinç ve mutluluğunuzu. Bu ülkeyi bu hale getirenler utansın. Mırıldanın türkünüzü. Çünkü Türkiye'nin ufkunu açacak, onu bölgesinde baş ve lider yapacak görüş, düşünce, plan ve programıyla 2. Kuvayı Milliyeciler meydanlarda artık.
Bugün bayram günü,
Çalsın hep sazlar.
Durmasın hiç, güm güm vursun davullar...
Söylesin diller
Coşsun gönüller
Türkümüz okunsun
Oynasın eller...
Türkiyem yarim benim
Türkiyem canım benim
Türkiyem kanım benim
Sevdalımsın Türkiyem.
(Özhan Eren)
Şu mübarek cennet vatan ülkeye aşık olmak, sevdalanmak ne büyük nasiptir değil mi efendim? Müslüman bir memlekette, Müslüman bir anne ve babadan dünyaya gelmek en büyük nasip değil midir? Ve bundandır ki bir ömür boyu Allah'a hamd etme makamında olmalıyız.
İşte bayram bu ulvi düşüncelerin daha bir cûşa geldiği zaman dilimleri... Aynı zamanda oruçlarla ruhunu terbiye, zekâtlarla tezkiye eden, namaz miracıyla yüksek değerlere ulaşma çabası yaşayan mü'minlerin; kişinin aslına dönüş yolunda mesafe alışından kaynaklanan rahatlık duygusunu, huzuru ve mutluluğunu da gösterir.
Huzurlu ve mutlu nice bayramlar efendim...
Adem Birinci
Bayram Sofrası
AYVA TATLISI
(4 Kişilik)
Malzeme : 2 ad. Ekmek ayvası, 350 gr. Toz şeker, 4 bardak su, 2 gr. Vişne şurubu, 100 gr. Kaymak, 25 gr. çekilmiş Yeşil fıstık, 2 ad. Karanfil, 2 ad. Elma (rendelenmiş)
Tarif : Ayvalar sayulup, ortadan ikiye bölünür. Bir tencerede biraz su içine yarım limon suyu sıkılarak ayvalar içine atılır (kararmaması için).Ayvalar tepsiye dizilir. Su şeker, vişne şurubu, karanfil ilave edilir. Hafif kaynadıktan sonra, ayvaların ortasına rende elma konup fırına verilir. Soğuduktan sonra kaymak ve yeşil fıstık ile servis edilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.