Özellikle son birkaç aydır gencinden yaşlısına, memurundan esnafına herkesin gündemi ekonomiye bağlı olarak geçim derdi.
Nasıl olmasın ki? Tarımdan hayvancılığa, sanayiden enerjiye hemen her şeyin ithalata (döviz kurlarına) bağlı olduğu ekonomimiz, zor günlerden geçiyor. TÜİK rakamlarına göre %73; farklı kurumların yaptığı araştırmalarda ise %160'lara varan enflasyon, herkesin ana gündem maddesi.
Her zaman söylemişimdir. Farklı ekonomik göstergeler birbirini teyit etmelidir. Bu açıdan baktığımızda, tedirgin olmamak elde değil. TL'miz bir günde %1'lere yakın değer kaybediyor; ülke risk primimiz (CDS) zirveyi zorlayarak 750 baz puanlarda; güven endeksleri düşük seviyelerde. Saydığım birkaç gösterge iyiye işaret etmiyor. Belki de en olumsuz gösterge Merkez'in düşük döviz ve altın rezervleri. Hatta, swap sözleşmeleri dışında bakıldığında net rezervler -52 milyar Dolar ile negatifte. Rezervler önemli çünkü Merkez'in elindeki en önemli silah bu(ydu).
Merkez dışında ekonomik gidişata müdahale edebilecek-yönlendirebilecek çok fazla kurum ve bunların elinde çok fazla enstrüman ne yazık ki yok. Malumunuz, kapitalist anlayışla olaya bakacak olursanız devletin en önemli gelir kalemi vergi. Ancak milletin tabir yerinde ise kan alacak damarı kalmamış. Ekonomi yönetimi de bunu görmüyor değil. Diğer taraftan kamu harcamalarını azaltma yönünde de bir eğilim var. Ancak bu da kesin ve kalıcı çözüm değil. Çünkü bizim gibi ülkelerde kamu harcamaları, ekonomik büyüme anlamında önemli.
Bence, fotoğrafa daha büyük pencereden bakmanın tam zamanı. Yani, sahip olduğumuz kıymetlerin farkına vararak farklı gelir kaynaklarını devreye koyma zamanıdır. Ne demek istediğimi daha açık ifade edeyim.
Geçenlerde BTP Genel Başkanı'nı dinliyorum. Sahip olduğumuz yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı sayıyor ve buradan hareketle bor madenine dikkat çekiyor. Neden ilgimi çekti? Çünkü herkes sorunları biliyor ve sayıyor. Bu noktada sorun yok. Ancak, sorunların çözümünden, sahip olduğumuz kaynaklardan bahsedene rastlamak biraz zor belki de imkansız.
Başkan, Prof. Dr. Haydar Baş tarafından kaleme alınan Milli Ekonomi Modeli çerçevesinde, bor madeninin dünya üretimindeki öneminden, fiyatının düşüklüğünden ve dünyanın bor konusunda bize bağımlılığından hareketle bir ifade kullandı. "Nasıl ki Rusya tahıl konusunda ve Çin de çip konusunda üretimde kısıtlamaya gittiyse, Biz de bor konusunda kısıtlamaya gidelim" dedi. Bence, zamanında bir çıkarım yaptı. Hakikaten bu ve benzeri farklı görüşlere ve çözüm önerilerine ihtiyacımız var. Tam da, madenlerin çıkartılamaması ile ilgili safsata/yalan bizzat CİMER tarafından reddedilmişken, bu işin tam zamanı.
Yoksa, seviye buralardayken klasik kapitalist yollarla bu işin altından kalkmamız zor gibi duruyor.
- Bari burada yapmayın!! / 09.08.2021
- Keşke dokunmasaydım! / 24.07.2021
- Rusya yaptı da ya biz? / 02.07.2021
- Birisi işsizlik mi dedi? / 15.06.2021
- Korkmalı mıyız? / 17.05.2021
- Pandemi turnusolu / 05.05.2021
- Sanal vurgun / 27.04.2021
- Olması gerekendi / 20.04.2021
- Yeni başkanın ilk sınavı / 12.04.2021