İlginçtir! 15 Temmuz'dan sonra Gülen'e bir liman aranıyor. Gülen bir yerlere yamanmaya, birilerinin malı olduğu gösterilmeye çalışılıyor. Gülen'i kim besledi, büyüttü sorularına şıklar eklenip, ön plana çıkarılmaya çalışılıyor.
Oysa Gülen konusunda hiçbir konu dün de muallâk değildi, bugün de. Muallâk olan dün ve bugünkü siyasetçilerin, sivil toplum kuruluşlarının, cemaatlerin yanar-döner halleriydi.
Geçen hafta Ak Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na, Fetullah Gülen ve Papa 2. Jean Paul görüşmesini gündeme getirdi.
Ve hani ağaç altında uyurken kafasına düşen elma ile uyanıp, 'buldum, buldum' diye ortalıkta koşuşan filozof var ya, işte onun gibi Papa ve Gülen görüşmesine aracılık eden kişiyi tespit etmiş (!) ve 'bu görüşmeye kimin aracı olduğunu duyunca çok şaşıracaksınız, Türkiye'de yer yerinden oynayacak' diye söylemler dile getiriyor ve o kişinin eski Başbakan Bülent Ecevit olduğunu açıklıyordu.
Sayın Vekil daha sonra Manisa'da düzenlenen bir törende, Papa ile Fetullah Gülen'in görüşmesine aracılık eden kişinin eski Başbakan merhum Bülent Ecevit olduğuna dair iddialarıyla ilgili düzeltme yapma gereği hissederek (!) şu açıklamayı yapıyor:
"Burada bir yanlış anlaşılma var... Gülen'in, Vatikan'a gitmeden bir ay kadar önce Süleyman Demirel ile bir hafta önce de Bülent Ecevit'le görüşme yaptığını söyledim. Yoksa 'Aracı Ecevit' lafını kullanmadım. Aracıyı Vatikan'dan cevap geldikten sonra tüm kamuoyu öğrenmiş olacak."
Evet, sevgili okurlarım! Siz bu açıklamalardan bir şey anladınız mı? Anlamadıysanız, Sayın Vekil'in şu sözlerini de okuyalım:
"(Gülen) ABD'ye 1997 yılında gitti, 1 yıl kaldı geldi. Giderken vizeyi kim verdi, giderken yeşil pasaportu nasıl aldı? Vatikan'a 1998'de gitti. Giderken vizeyi kim verdi? Bu özel vizeyi Vatikan mı yoksa o günkü idareciler mi verdi? Çünkü o dönemde 1996-1999'lu yıllarda kimin iktidar olduğunu herkes biliyor. Vatikan'dan cevap gelmeden önce yapılacak isim spekülasyonlarına inanmayın."
Sayın Vekil'e soruyorum; 2000'den sonra F. Gülen hakkında neler oldu? Hiç merak ettiniz mi? Komisyona 2000'den sonra gelişen olayların incelenmesi hakkında dilekçe verme ihtiyacı hissettiniz mi?
Öyle ya! Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 22 Ağustos 2000 tarihinde Fetullah Gülen hakkında "Laik Devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak " gerekçesiyle 10 yıla kadar ağır hapis istemi ile yargılama başlatmış, suçlu bulunmuş ve gıyabi tutuklama kararı almıştı.
5 Mayıs 2006'da, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "terör tanımı" başlıklı 1. maddesinde yapılan değişiklik ile Gülen'e af kapısı açılmıştı. Mart 2007'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 'af' kararı vermiş ve Haziran 2008'de Yargıtay genel kurulu tarafından Gülen'in oybirliğiyle beraatı onanmıştı. Hatta o dönem birçok bakan ve vekil, 'Gülen canı istediği zaman Türkiye'ye gelebilir' çağrıları meydanlarda açıklanmıştı.
Sayın Vekil acaba o dönemlerde kimlerin iktidar olduğunu bilmiyor mu? Çok iyi biliyor. Ayrıca Sayın Vekilin çok iyi bildiği ama bilmezlikten geldiği bir nokta daha var; Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosunun 20 yıldır Gülen'e karşı verdikleri mücadele.
Sayın Vekil, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Gülen'e Vatikan'a gitmeden önce girdiği yolun yanlış olduğunu, bu yolun İslam olmadığını beyan eden mektubunu bilmezlikten geliyor.
Sayın Vekil, Sayın Baş'ın, Papa ve Gülen iş birliği ile harekete geçirilen Dinlerarası Diyalog'un itikadî ve siyasî hedeflerini, Türkiye'deki tüm siyasilere, cemaatlere ve sosyal yapılara anlatmak için oluşturduğu heyetleri bilmezlikten geliyor. Oysa o heyetler, kendilerinin de kapısını çalmıştı.
Evet, Sayın Vekil, Gülen hareketi ve başlattıkları Dinlerarası Diyalog adlı dini ve milli yıkım konusunda Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinlemedik, itirafını yapmak yerine Gülen'e yeni yeni bakıcı, büyütücü, koruyucu arıyor.
Oysa Gülen konusunda hiçbir konu dün de muallâk değildi, bugün de. Muallâk olan dün ve bugünkü siyasetçilerin, sivil toplum kuruluşlarının, cemaatlerin yanar-döner halleriydi.
Geçen hafta Ak Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'na, Fetullah Gülen ve Papa 2. Jean Paul görüşmesini gündeme getirdi.
Ve hani ağaç altında uyurken kafasına düşen elma ile uyanıp, 'buldum, buldum' diye ortalıkta koşuşan filozof var ya, işte onun gibi Papa ve Gülen görüşmesine aracılık eden kişiyi tespit etmiş (!) ve 'bu görüşmeye kimin aracı olduğunu duyunca çok şaşıracaksınız, Türkiye'de yer yerinden oynayacak' diye söylemler dile getiriyor ve o kişinin eski Başbakan Bülent Ecevit olduğunu açıklıyordu.
Sayın Vekil daha sonra Manisa'da düzenlenen bir törende, Papa ile Fetullah Gülen'in görüşmesine aracılık eden kişinin eski Başbakan merhum Bülent Ecevit olduğuna dair iddialarıyla ilgili düzeltme yapma gereği hissederek (!) şu açıklamayı yapıyor:
"Burada bir yanlış anlaşılma var... Gülen'in, Vatikan'a gitmeden bir ay kadar önce Süleyman Demirel ile bir hafta önce de Bülent Ecevit'le görüşme yaptığını söyledim. Yoksa 'Aracı Ecevit' lafını kullanmadım. Aracıyı Vatikan'dan cevap geldikten sonra tüm kamuoyu öğrenmiş olacak."
Evet, sevgili okurlarım! Siz bu açıklamalardan bir şey anladınız mı? Anlamadıysanız, Sayın Vekil'in şu sözlerini de okuyalım:
"(Gülen) ABD'ye 1997 yılında gitti, 1 yıl kaldı geldi. Giderken vizeyi kim verdi, giderken yeşil pasaportu nasıl aldı? Vatikan'a 1998'de gitti. Giderken vizeyi kim verdi? Bu özel vizeyi Vatikan mı yoksa o günkü idareciler mi verdi? Çünkü o dönemde 1996-1999'lu yıllarda kimin iktidar olduğunu herkes biliyor. Vatikan'dan cevap gelmeden önce yapılacak isim spekülasyonlarına inanmayın."
Sayın Vekil'e soruyorum; 2000'den sonra F. Gülen hakkında neler oldu? Hiç merak ettiniz mi? Komisyona 2000'den sonra gelişen olayların incelenmesi hakkında dilekçe verme ihtiyacı hissettiniz mi?
Öyle ya! Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 22 Ağustos 2000 tarihinde Fetullah Gülen hakkında "Laik Devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak " gerekçesiyle 10 yıla kadar ağır hapis istemi ile yargılama başlatmış, suçlu bulunmuş ve gıyabi tutuklama kararı almıştı.
5 Mayıs 2006'da, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "terör tanımı" başlıklı 1. maddesinde yapılan değişiklik ile Gülen'e af kapısı açılmıştı. Mart 2007'de Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi 'af' kararı vermiş ve Haziran 2008'de Yargıtay genel kurulu tarafından Gülen'in oybirliğiyle beraatı onanmıştı. Hatta o dönem birçok bakan ve vekil, 'Gülen canı istediği zaman Türkiye'ye gelebilir' çağrıları meydanlarda açıklanmıştı.
Sayın Vekil acaba o dönemlerde kimlerin iktidar olduğunu bilmiyor mu? Çok iyi biliyor. Ayrıca Sayın Vekilin çok iyi bildiği ama bilmezlikten geldiği bir nokta daha var; Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosunun 20 yıldır Gülen'e karşı verdikleri mücadele.
Sayın Vekil, Prof. Dr. Haydar Baş'ın, Gülen'e Vatikan'a gitmeden önce girdiği yolun yanlış olduğunu, bu yolun İslam olmadığını beyan eden mektubunu bilmezlikten geliyor.
Sayın Vekil, Sayın Baş'ın, Papa ve Gülen iş birliği ile harekete geçirilen Dinlerarası Diyalog'un itikadî ve siyasî hedeflerini, Türkiye'deki tüm siyasilere, cemaatlere ve sosyal yapılara anlatmak için oluşturduğu heyetleri bilmezlikten geliyor. Oysa o heyetler, kendilerinin de kapısını çalmıştı.
Evet, Sayın Vekil, Gülen hareketi ve başlattıkları Dinlerarası Diyalog adlı dini ve milli yıkım konusunda Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinlemedik, itirafını yapmak yerine Gülen'e yeni yeni bakıcı, büyütücü, koruyucu arıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Devlet Bahçeli’den neden görüntü alınamıyor? / 15.03.2025
- Orucu bozanları biliyoruz… Ya imanı bozanlar? / 14.03.2025
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -2- / 06.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -1- / 05.03.2025
- Orucu bozanları biliyoruz… Ya imanı bozanlar? / 14.03.2025
- Dün Suriyeliler tehditti bugün Suriye tehdit / 13.03.2025
- Esad, halkını katlediyor (!) Şara devletini koruyor (!) / 11.03.2025
- ABD neden Ortadoğu’da? / 10.03.2025
- Faiz maddi-manevi hastalıktır / 09.03.2025
- Ramazanda faiz indirim kararı / 08.03.2025
- Erdoğan ve Bahçeli birlikte başardılar / 07.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -2- / 06.03.2025
- Dünyanın kalbi teorisi -1- / 05.03.2025