2010 referandum öncesi hararetli tartışmalardan biri de PKK ile yapılan görüşmelerdi. AKP, terör örgütüyle aynı masaya oturmakla, pazarlık yapmakla suçlanıyordu. 19 Ağustos 2010'da yazılı bir açıklama yapan AKP, illegal bir örgütle masaya oturmalarının asla mümkün olmadığını açıklıyor, bu söylentilerin ise referandum sürecini baltalamak olduğunu belirtiyordu. Zamanın başbakanı Erdoğan, bu açıklamadan 2 gün sonra Kayseri'de, bu iddialarda bulunanların alçak, şerefsiz olduğunu ve mutlaka hesaba çekileceklerini ifade ediyor ve "Bugüne kadar AK Parti iktidarı olarak terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, oturmayacağız da" diyordu. Daha sonraki açıklamalarında da "görüşeninde, görüştü diyeninde, ispat etmeyeninde şerefsiz, alçak, namussuz olduğunu" açıklıyordu.Tabi milletimiz bu ağır vurgulara inanmıştı. Referandum geçti. Ama terör örgütü tartışmaları bitmedi. Artık itiraf vaktiydi. Erdoğan, 2011 yılında terör örgütü PKK ile biz görüşmedik. Devlet görüştü." Derken bir yıl sonra "PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim. Sıkıntısı olan bana söylesin?" diyordu. Referandumda "evet"i alan AKP, milletimizin ve devletimizin birlik ve bütünlüğüne darbe vuracak birçok kanunu, paketleyip meclisten geçirdi. Bu paketlerden birisi de "açılım" paketiydi.Milletimiz "analar ağlamasın" sloganıyla narkozlanırken, ekranlardan, "PKK silah bırakacak," deniliyordu. Ama bunların bir aldatmaca olduğunu "Sayın" dedikleri Öcalan, 2 yıl önceki Nevruz mesajında şöyle dillendiriyordu; "Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır" İşte o farklı mücadelede onlarca heyet (hükümet dahil) İmralı'yı, Kandil'i su yoluna çevirdi. Konuştular, kızdılar, bağırdılar ama netice Dolmabahçe mutabakatıyla sağlandı. Bu mutabakatta, PKK'nın özerklikten, ekonomiye, kamu güvenliğinden eğitime kadar hemen hemen bütün istekleri değişik ifadelerle onaylandı. Hükümet ise dünkü gibi artık "analar ağlamayacak, PKK silah bırakacak" ninnisini milletimize söylüyordu. Medya bir ağız olmuş, "Apo helallik istedi, barışa dev adım, silah devri bitti, PKK çekiliyor" vs. gibi başlıklarla milletimizi, iktidar adına ikna ediyordu. Oysa terör örgütü ve siyaset uzantısı bırak silah bırakmayı, hedef büyütmüştü. Çaresiz kalan yeni başbakan Davutoğlu yine bir Dolmabahçe çıkışında şu açıklamayı yapıyordu; "Birileri verdikleri sözleri tutmuş olsaydılar, Mayıs ayında bütün silahlı güçler Türkiye'yi terk edeceklerdi." AKP hükümeti illegal bir örgüte, terör örgütüne güvenmişti! Öyle bir güven ki (artık kime söz verdiyseler) verdikleri sözlerden de, dönemiyorlardı. Her şart ve tehdide rağmen "aman süreç zarar görmesin. Yola devam" diyorlardı. Öyle bir yol ki, artık devlet ve milletimiz ekranlardan tehdit ediliyor, doğuda devlet var mı tartışmaları yaşanıyor, peş peşe pusular kuruluyor, uzman çavuşların PKK militanlarınca şehir merkezinde falakaya yatırıldığı iddia ediliyordu.Ve şimdi önümüzde AKP için tamam veya devam anlamında bir seçim var. Artık milletimizde 2010 referandumundaki narkozdan uyanmış vaziyette. AKP gündemi belirlemekte zorlanıyor ve tam bu noktada AKP'den, Ak Saraya giden Erdoğan kısa devre yapıyor. 12 yıllık tüm söylem, itham ve icraatlarını bir kenara atarak, yani kendin inkar ederek şöyle dedi; "Kürt sorunu vardır, demek ayrımcılıktır. Terör örgütüyle aynı masada oturmak devletin çöktüğü anlamına gelir."Tabi bu açıklama anlaşılacağı üzere 7 Haziran seçimleri ve 400 vekil rüyası için dozajı yüksek bir narkozdu. Ama tutmadı. Çünkü ortada namus, şeref, ahlak gibi kavramların nasıl tarumar edildiği apaçık duruyordu. Bu gerçeği Erdoğan'ın, Fethullah Gülen gibi yol arkadaşı, dava arkadaşı olan AKP'nin kurucularından D. M. M. Fırat şöyle açıklıyordu; "o zaman devlet çökmüş vaziyette. Demek ki biz, 2001'den beri Sayın Erdoğan'ın liderliğinde ülkeyi bölüyormuşuz, farkında değilmişiz." Gerçi bu masa mevzuuna yarın Sayın Erdoğan çıkıp, "biz, PKK ile masaya değil sandalyeye oturdukta, diyebilir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Atatürk’ün annesi gibi Erdoğan’ın annesi de annemizdir / 28.03.2025