Piyasanın adı ‘serbest’ kendisi esir

Siyasilerimizin sıkça ifade ettikleri "serbest piyasa ekonomisi", esasen asırlardır dünyayı sömüren, bu dönemde gelir adaletsizliğinin, açlığın, yoksulluğun temel nedeni olan kapitalist sistemdir.

Temelinde faize ve borca dayalı olan bu sistem, atalarımızın "Borç alan emir alır" sözünden yola çıkarsak, aslında ismiyle büyük bir çelişki halindedir; ismi "serbest" olsa da özü esarettir.

Serbest piyasa ekonomisinde, para satan küresel sermaye sahiplerinin önündeki engeller kaldırılır, serbestlik onlar için vardır.

Çoğunluk haklarına ulaşamayıp sefaletle boğuşurken, onlar hakları gasp ederek sefahat içinde yaşarlar.

Ülkelere bu sistem kabul ettirilmeye çalışılırken, sanki herkese bir özgürlük varmış gibi lanse edilir ama bu asla gerçeğe dönüşmez.

Serbest piyasa ekonomisi, kendisini özgür ve serbest zanneden modern köleler oluşturur. Bu, en gelişmiş ülkeden, en yoksul ülkeye kadar böyledir.

Bizler de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "milli" çizgisinden saparak, O'nun vefatından sonraki süreçte bu esaret sisteminin tuzağına düştük. 

Ve bu süreç özellikle de IMF politikalarının "kamçısız" uygulandığı AKP iktidarı döneminde daha da hızlandı.

2008 küresel krizinde dünya ülkeleri, serbest piyasa ekonomisinin yol açtığı zararlı etkilerden kurtulmak için Prof. Dr. Haydar Baş'ın "tüketim odaklı" Milli Ekonomi Modeli'nin projelerini hayata geçirdiler.

Dünya bu eğilim içindeyken, Türkiye'nin siyasileri ısrarla ve inatla serbest piyasa ekonomisinin kurallarına bağlılıklarını ilan etmeye devam ettiler ve ediyorlar da...

"Yerli ve milli" ifadesini son zamanlarda daha sık kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlarsak 19 Aralık 2021'de yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

"Türk ekonomisi bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da serbest piyasa ekonomisi kurallarına uygun şekilde yoluna devam edecektir." (AA)

İşin garip tarafı Sayın Cumhurbaşkanımız bu açıklamayı, İlim Yayma Ödülleri toplantısında, şu cümlelerden sonra yapıyor: "Milli, ahlaki, dini, manevi ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan, geliştiren, vatanını ve milletini seven bir neslin yetişmesi misyonuyla yürüttüğünüz çalışmalarda ömrüm vefa ettikçe yanınızda olacağım."

Halbuki, serbest piyasa ekonomisinin kuralları; millete ait madenleri, kamu şirketlerini, değerli arazileri yabancı küresel sermayedarlara ve yerli uzantılarına açmaya yöneliktir.

Bunun pratik olarak böyle olduğunu özellikle AKP iktidarı döneminde yaşanan özelleştirmelerde görmedik mi?

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın birkaç aydır paylaştığı özelleştirme örnekleri, ülke varlıklarının nasıl haraç mezat elden çıkartıldığını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seriyor.

Serbest piyasa dediler; hammadde ve enerjide ithalata mahkum ettiler.

Serbest piyasa dediler; TL'mizi dolara endekslediler. Bir ülkenin yerli parası başka ülkelerin paralarına endeksliyse, o ülkenin ekonomisinin ve dolayısıyla milletinin özgür ve serbest olması beklenemez.

Serbest piyasa dediler; buğday, arpa, mısır, pamuk gibi en temel tarım ürünlerinde bile ithalata bağımlı hale getirdiler. Buğdayın anavatanı olan ülkemiz, dünyada en fazla buğday ithal eden ülke haline geldi.

Serbest piyasa dediler; devletimizi, şirketlerimizi, her bir vatandaşımızı ödenmesi imkansız hale dönüşen bir borç batağının içine düşürdüler.

Serbest piyasa dediler; kutsalımız olan Türk vatandaşlığını 3 kuruş paraya sattılar. 

Serbest piyasa dediler; ülkemizin dört bir tarafını yabancıların talanına açtılar...

Ülkemizde yaşanan bugün ekonomik anlamda yaşanan ne kadar sorun varsa, esasen serbest piyasa ekonomisinin ve bu ekonomik anlayışı sanki çözümmüş gibi sürekli uygulayan siyaset anlayışıdır.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın her zaman ifade ettiği gibi, bu sorunlardan kurtulmamız için, "Sistem değişmesi lazım, sistem olarak Prof. Dr. Baş'ın Milli Ekonomi Modeli uygulanması lazım."

Bugün "serbest piyasa" diyen iktidar gibi, "serbest piyasa" diyen muhalefet de çözümsüzdür ve yapacağı hiçbir şey yoktur.

Milli Ekonomi Modeli ve bu eşsiz modeli ülkemizde hayata geçirecek olan BTP; emek ve üretim karşılığı senyorajla devreye sokulacak Milli Para ile, üreticilere sıfır faizli kredi imkanı ile, tüm vatandaşlara hiçbirini dışarıda bırakmadan sağlanacak sosyal devlet projeleri ile devleti de milleti de borç batağından, dolayısıyla esaretten kurtaracak tek çıkış kapısıdır.  

Milletimiz bu kapıya gelirse, tüm sıkıntılarından kurtulur; ama görmezden gelip çözümsüzlerde ve çözümsüzlükte ısrar ederse, daha büyük bir sefaletin ve esaretin içine batar. Karar milletin...