Yazın ortasındayız. Her taraf sebze-meyve dolu... Tabi fiyatlara kışa göre düşük, normale göre çok yüksek. Ama vatandaşımız, 'buna da şükür' mantığıyla durumun farkında değil.
Diğer taraftan karpuz, kiraz, domates, erik, kayısı, şeftali vs. gibi yazlık meyve-sebze üreticilerinin feryadını duyan yok. Duyuran da yok. Dahası kale alan da yok.
Bakın! Gazetelerde birkaç satırla ufacık haberler var; Rusya'ya ve başka bir ülkeye gönderilen (atıyorum) 50 ton, 70 domates, erik, kiraz vs. geri gönderildi. Toplamda 97 kalem ürünümüz geri gönderildi.
Neden? Üretim ve muhafazasında insan sağlığına zararlı maddeler kullanıldığı tespit edilmiş.
Haberlerini okuyorsunuz, 'Vay be! Ne devlet be! Vatandaşının sağlığını ne kadar da düşünüyor' diye içinizden geçiyor.
Peki, o geri gönderilen 100'lerce ton domates, salatalık, erik vs. ne oluyor, diye hiç merak ettiniz mi?
Veya aldığınız erik, domates vesaire o geri gönderilenler midir acaba, diye aklınızdan hiç geçirdiniz mi?
Sahi başka ülkelerin sağlık nedeniyle geri gönderdiği o sebze ve meyvelerin akıbeti ne oluyor?
Çok daha önemlisi ise ülkemizde üretilen sebze ve meyvenin gıda güvenliği araştırılıyor mu?
Örneğin Rusya'nın domateste aradığı standartları Tarım Bakanlığı ülkemizde uyguluyor mu?
* * *
Üreticiler hep dertli
Karpuz üreticilerine mikrofon uzatılıyor; Kurtarmıyor, diye isyanlardalar. 1 kg karpuz için yaptıkları masrafın 50-60 kuruş civarında olduğunu ama ancak 30-35 kuruşa satabildiklerini anlatıyorlar. Yani harcı borcunu korumuyor.
Diğer taraftan alıcılara mikrofon uzanıyor; Neden tarlada 30 kuruş olan karpuz markette 1.5 TL?
Adam bir başlıyor! Yolundan, köprüsünden, tünelinden, mazotundan, vergisinden, ÖTV'sinden, KDV'sinden, tabelasından işçisine kadar on, on beş masraf başlığı sayıyor. Ben ne yapayım, diyor. (Spiker de keşke sormasaydım, diye iç geçiriyor.)
* * *
Benim merak etiğim ise patateste ve soğanda durum nedir?
Çünkü şiddetli bir kış geçirdik. Soğanın, biberin acısı değil de fiyatı içimizi yaktı. Hep beraber tanzim noktalarındaki yağan yağmurlarda ıslandık.
Stokçular, dediler. Haramiler, iç güçler, dış güçler vesaire ne kadar komplo teorisi varsa soğan ve patates için ortaya konuldu, senaryolaştı.
Ama matematik her zaman net cevap verir. Bu ülkede yıllık soğan ve patates tüketimi bellidir. Ekim alanları da bellidir. Bu ürünlere zarar verecek olan zirai hastalıklar ve bu hastalıklarla mücadele edecek kurumlar da bellidir.
Belli olmayan tek şey, bu konuda tedbir alması gereken kurum ve kişilerdir. Birkaç yıldır ortaya çıkan vahim tablolarda bu tedbirsizlik ve ilgisizlikten ötürüdür.
Şimdi yaz. Ama her yazın bir kışı olduğunu herkes biliyor. Bir başka bilgi de ben vereyim: Bu kış önceki kıştan çok daha çetin geçecek.
Ve merak ediyorum, ülkemizde bu yıl ne kadar alanda patates ve soğan ekimi yapıldı?
Üreticiye ne kadar destek verildi?
Bu ekim alanlarından ne kadar rekolte bekleniyor? Bu rekolte tüketimi karşılayabilecek mi?
Hükümet, üreticiye alım garantisi verdi mi?
Herhangi bir tabii afet ve hastalıklar sonucu rekolte düşerse hangi adımlar atılacak, belirlendi mi?
Zor yerden mi sordum! Ama haksız mıyım?
- Kültür Bakanı kimin kültürünü canlandırıyor? / 16.02.2025
- Ahir zaman hadislerinin muhatabı kim? / 15.02.2025
- Trump severler ters köşe oldu / 14.02.2025
- Hz. Mehdi (a.s) bu gecede dünyaya gelmiştir / 13.02.2025
- Hukuk devletiyiz / 12.02.2025
- Gazze’de rol değişimi / 10.02.2025
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025