"Menemen olayıyla gericilerin, akılcılığa, çağdaşlığa, fenne, ilme ve mantığa dayanan İslam Dini'ni ve halkın din duygularını istismar ederek çıkar sağlamaya çalıştıkları, bunların da gerçek anlamda din ile ilgilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır".
Siz bu cümleyi okumadınız, çünkü haberiniz hiç olmadı kıymetli okuyucu.
Size duyurulmadı.
Ne demiştik dünkü yazımızda, konunun iyice anlaşılması için bir defa daha tekrar etmemiz gerekiyor;
"Yalaka basının filtre edilmiş haber yayınlamaktan iki amacı vardır; 1) Kavram kargaşası yaratıp, zihinleri bulandırmak; 2) Meydana gelen kararsız boşluğu kendi doğruları ile doldurmak. Bu basın geçen hafta kamuoyunda tepki göreceğini, milliyetçi duyguları harekete geçireceğini düşündüğü bir olayı hiç yansıtmadı; diğerini süzgeçten geçirerek tek yanlı verdi, doğru ama eksik verdi."
İlk olayı dün aktarmıştık, Fener Rum Patriğinin Lozan'ı delme çabaları ve Türk Devleti'nin resmî temsilcilerinin bu oldu-bittiye göz yumması.
İkincisi de Menemen olayının 77'inci yıldönümü dolayısı ile her yıl olduğu gibi bu yıl da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun yayınladığı açıklama...
"O" basın açıklamadaki yukarıya aldığımız cümleyi değil, şu cümleyi verdi;
"Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır. "
Bu basının "odak teşkil eden" diğer bölümü de yemedi içmedi bu cümleden hareketle "Şu kadar şehit varken, Jandarma Genel Komutanı Bitlis öldürülürken çıt çıkarmayanlar 77 yıl önceki olayın üstüne gidiyorlar" yorumunu yaptı.
Aynı açıklamadaki bir cümleyi yok farz edip, diğerini öne çıkarmak ve yorumları onun üzerine bina etmek "objektif gazeteciliği" değil, yorum sahiplerinin fikri yapısını yansıtan "sübjektif gazeteciliği" yansıtır.
Yâni bu basın kamuoyunu yansıtmak değil, kendi doğruları doğrultusunda kamuoyunu oluşturmak suçunu işlerken iş üstünde yakalanmıştır.
Karakterleri açığa çıkmıştır.
Halbuki Kıvrıkoğlu'nun yazının başına aldığımız cümlesi fevkalâde önemlidir ve askerin dine bakışını anlatmaktadır.
Bu köşede yazmaya başladığımızdan beri dilimizde tüyler bitiren ama kimseye bir türlü anlatamadığımız daha doğrusu anlamak istemedikleri doğruların altını çizmiştir Kıvrıkoğlu.
Biz ne diyorduk; a) İrtica'nın dinle ilgisi yoktur, b) dolayısı ile asker irticaya karşıdır fakat, c) asker kesinlikle dine karşı değildir.
Kıvrıkoğlu ne diyor, cümleyi çarpanlarına bölerek irdeleyelim;
1. İslam Dini akılcılığa, çağdaşlığa, fenne, ilme ve mantığa dayanır.
2. Halkın din duygusu olması gayet tabiidir ve korkulacak bir şey değildir.
3. Gericiler bu İslâm dinini ve halkın din duygularını istismar etmeye çalışmışlardır.
4. Bunların gerçek anlamda din ile ilgilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu cümledeki şu dört unsur bütün spekülâsyonları yerle bir edecek, dedikoduları önleyecek vecizelerdir.
Fakat büyük bir ihtimalle "o" basının her iki kanadından da bundan sonra bu fikri hiç duymayacaksınız. Onun için lütfen kesin ve bir kenara yapıştırın.
Aslında askerin son zamanlardaki tavır ve hareketleri hayli ilginç gelişmeler kaydetmeye başlamıştır.
Önce Aralık MGK'sının gündemine misyonerliğin alındığı basına sızdırılmış, arkadan Giresun Paşası'nın Pontus ve misyonerlik demeci gelmiş ve nihayet Kıvrıkoğlu'nun Menemen olayı ile ilgili açıklaması yapılmıştır.
Son aldığımız duyumlar; hükümetin AB ile ilişkileri uyum içinde ve sessiz sedasız götürmeye hevesli kanadının bu gelişmelerden rahatsız olduğu; kendi sorumluluğundaki Bakanlığa bağlı Giresun Paşasını uyardığı, Başbakan'a müracaat ederek de misyonerlik konusunu MGK gündeminden "bu seferlik" çıkarmaya çalıştığı yönündedir.
MGK Genel Sekreteri toplantı gündemini Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın direktiflerine göre oluşturduğu için ihtimaldir ki "uyum içindeki" hükümet ortağının arzuları kulak arkası edilmeyecektir.
Fakat mızrak çuvala sığmaz kıymetli okuyucu... Ne MGK'nın misyonerliği konu edinen Aralık ayı gündemini ne de Giresun Paşası'nın açıklamasını ben yazdım..
Bu açıklamalar yapılmıştır, kayda geçmiştir ve tarihteki yerini almıştır. Kimse yok, yapılmamış farz edemez. Filmi geri çeviremez.
Yeter ki siz Heybeli ve Fener'deki Ortodoks Rum mürtecileri, talibanı, ladinleri gözden kaçırmayın!
Ve rahatlamak istiyorsanız dönün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun ilk cümlesini bir daha okuyun.
Siz bu cümleyi okumadınız, çünkü haberiniz hiç olmadı kıymetli okuyucu.
Size duyurulmadı.
Ne demiştik dünkü yazımızda, konunun iyice anlaşılması için bir defa daha tekrar etmemiz gerekiyor;
"Yalaka basının filtre edilmiş haber yayınlamaktan iki amacı vardır; 1) Kavram kargaşası yaratıp, zihinleri bulandırmak; 2) Meydana gelen kararsız boşluğu kendi doğruları ile doldurmak. Bu basın geçen hafta kamuoyunda tepki göreceğini, milliyetçi duyguları harekete geçireceğini düşündüğü bir olayı hiç yansıtmadı; diğerini süzgeçten geçirerek tek yanlı verdi, doğru ama eksik verdi."
İlk olayı dün aktarmıştık, Fener Rum Patriğinin Lozan'ı delme çabaları ve Türk Devleti'nin resmî temsilcilerinin bu oldu-bittiye göz yumması.
İkincisi de Menemen olayının 77'inci yıldönümü dolayısı ile her yıl olduğu gibi bu yıl da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun yayınladığı açıklama...
"O" basın açıklamadaki yukarıya aldığımız cümleyi değil, şu cümleyi verdi;
"Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; Türk Silahlı Kuvvetleri laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini irticai, bölücü ve yıkıcı her türlü tehdide karşı korumaya kararlıdır. "
Bu basının "odak teşkil eden" diğer bölümü de yemedi içmedi bu cümleden hareketle "Şu kadar şehit varken, Jandarma Genel Komutanı Bitlis öldürülürken çıt çıkarmayanlar 77 yıl önceki olayın üstüne gidiyorlar" yorumunu yaptı.
Aynı açıklamadaki bir cümleyi yok farz edip, diğerini öne çıkarmak ve yorumları onun üzerine bina etmek "objektif gazeteciliği" değil, yorum sahiplerinin fikri yapısını yansıtan "sübjektif gazeteciliği" yansıtır.
Yâni bu basın kamuoyunu yansıtmak değil, kendi doğruları doğrultusunda kamuoyunu oluşturmak suçunu işlerken iş üstünde yakalanmıştır.
Karakterleri açığa çıkmıştır.
Halbuki Kıvrıkoğlu'nun yazının başına aldığımız cümlesi fevkalâde önemlidir ve askerin dine bakışını anlatmaktadır.
Bu köşede yazmaya başladığımızdan beri dilimizde tüyler bitiren ama kimseye bir türlü anlatamadığımız daha doğrusu anlamak istemedikleri doğruların altını çizmiştir Kıvrıkoğlu.
Biz ne diyorduk; a) İrtica'nın dinle ilgisi yoktur, b) dolayısı ile asker irticaya karşıdır fakat, c) asker kesinlikle dine karşı değildir.
Kıvrıkoğlu ne diyor, cümleyi çarpanlarına bölerek irdeleyelim;
1. İslam Dini akılcılığa, çağdaşlığa, fenne, ilme ve mantığa dayanır.
2. Halkın din duygusu olması gayet tabiidir ve korkulacak bir şey değildir.
3. Gericiler bu İslâm dinini ve halkın din duygularını istismar etmeye çalışmışlardır.
4. Bunların gerçek anlamda din ile ilgilerinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu cümledeki şu dört unsur bütün spekülâsyonları yerle bir edecek, dedikoduları önleyecek vecizelerdir.
Fakat büyük bir ihtimalle "o" basının her iki kanadından da bundan sonra bu fikri hiç duymayacaksınız. Onun için lütfen kesin ve bir kenara yapıştırın.
Aslında askerin son zamanlardaki tavır ve hareketleri hayli ilginç gelişmeler kaydetmeye başlamıştır.
Önce Aralık MGK'sının gündemine misyonerliğin alındığı basına sızdırılmış, arkadan Giresun Paşası'nın Pontus ve misyonerlik demeci gelmiş ve nihayet Kıvrıkoğlu'nun Menemen olayı ile ilgili açıklaması yapılmıştır.
Son aldığımız duyumlar; hükümetin AB ile ilişkileri uyum içinde ve sessiz sedasız götürmeye hevesli kanadının bu gelişmelerden rahatsız olduğu; kendi sorumluluğundaki Bakanlığa bağlı Giresun Paşasını uyardığı, Başbakan'a müracaat ederek de misyonerlik konusunu MGK gündeminden "bu seferlik" çıkarmaya çalıştığı yönündedir.
MGK Genel Sekreteri toplantı gündemini Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın direktiflerine göre oluşturduğu için ihtimaldir ki "uyum içindeki" hükümet ortağının arzuları kulak arkası edilmeyecektir.
Fakat mızrak çuvala sığmaz kıymetli okuyucu... Ne MGK'nın misyonerliği konu edinen Aralık ayı gündemini ne de Giresun Paşası'nın açıklamasını ben yazdım..
Bu açıklamalar yapılmıştır, kayda geçmiştir ve tarihteki yerini almıştır. Kimse yok, yapılmamış farz edemez. Filmi geri çeviremez.
Yeter ki siz Heybeli ve Fener'deki Ortodoks Rum mürtecileri, talibanı, ladinleri gözden kaçırmayın!
Ve rahatlamak istiyorsanız dönün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun ilk cümlesini bir daha okuyun.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002