Yaşadığımız sosyal hayatta, insanların nefsî davranışlarının hayatlarına hâkim olduğunu, günahların arttığını, biri birlerine zulüm ve haksızlık ettiğini görünce; ölümü hatırlamaktan ve öldükten sonra dirileceğine iman konusunda ne kadar gafil olduklarını anlıyoruz.
Bir gün sohbetlerinde muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Hocam; "İnsanlar öldükten sonra dirilmeye gerçekten iman etselerdi, günahtan daha çok sakınırlardı " demişti.
Son birkaç haftada tanıdığım birkaç kişinin ölüm haberiyle ölüm, gündemimi biraz daha meşgul etti. Bu sebeple hocamızın sözü üzerinde biraz durmak istedim.
Gerçekten kendi üzerinizde deneyin göreceksiniz ki; günah işlediğiniz zamanlarda ölümden gafil olduğunuzu anlarsınız. Çünkü ölümden sonra hesaba çekileceğimizin korkusunu taşıdığımız anlarda; her nefesten, her lokmadan, her davranışımızdan hesaba çekileceğimizi unutmaz isek; kötülük ve günahlardan o kadar çok sakınırız.
"Hayatın dengesi, ölümü tefekkür ile sağlanır" desek abartmış olmayız. Bende çok emeği olan, rahmetli Celal Mısır Hocam, son nefes ve ölüm ile alakalı çok sık sohbet eder ve şu sözü çok kullanırdı: "Her sınavın bir tekrarı, telafisi vardır. Tekrarı, telafisi olmayan tek sınav var. O da son nefes imtihanıdır. Azrail bir defa gelir soracağını sorar, gideceğin yeri sana gösterir, canını alır ve gider. Bir daha da gelmez. Öyleyse siz siz olun son nefes imtihanına çok ciddi çalışın. Yunus onun için söylemiş "Son nefeste söylemezse bu lisan, bütün cihan senin olsa ne fayda." Son nefeste Allah demek, Allah'la bir olmak istiyorsak eğer, Allah'ın adını çokça anmalıyız. Zikir meclislerinde çok çok antrenman yapmalıyız. Ki, son nefeste kolay Allah diyebilelim. Ve böylece son nefes imtihanını kolay geçelim."
Ölümün ciddiyetini nefsimize kabul ettirmek için ölümü düşünmenin yanında, her fırsatta kabir ziyareti de yapmalıyız.
Kabir ziyaretinin insan hayatındaki yeri daha başkadır. Hele de yapılan ziyaretin sağlığında tanıdığınız kimseler olduğunu düşünürseniz, etkisinin daha fazla olduğunu görürsünüz. Bir zaman önce birlikte olduğunuz, bazı şeyleri birlikte yaşadığınız kimseler; şu anda yanınızda değil, hatta toprağın altında…
Hele de bu kişilerin ne gittiği yerden, ne bulunduğu mekândan ve halinden bir haber alamamak; kişinin muhasebesine daha da derinlik kazandırmaktadır.
Kabir ziyaretinde, sağlayacağı etki bakımından ve dostluğun hatırı için dost ve akrabalarımızı özellikle ihmal etmemeliyiz. Çünkü dostlukların sadece bu dünyada kalmadığını idrak etmek lazımdır. Samimi dostlukların uzantısı ahirette de devam edecektir.
Unutmamalıdır ki bir gün biz de kabir yoldaşı, ölüler arkadaşı olacağız. Biz de ziyaretimize gelecek dostlarımızı bekleme durumunda kalacağız. "Ne ekersen onu biçersin" misali, sen kabirdeki dostlarını ihmal etmezsen, yarın sen de ölümünden sonra dostların tarafından ziyaret edilirsin...
Geçmişten geleceğe tefekkür edildiğinde görülecektir ki bu dünya, bizden önce de vardı, bizden sonra da var olacak, sırası gelenler; gelecek, konacak ve göçecektir…
- Ehl-i Beyt’in tebliğ anlayışı / 22.11.2024
- Güzel ahlak ve tebliğ ilişkisi / 21.11.2024
- Tebliğin en etkili yolu lisanıhâldir / 20.11.2024
- Tebliğ metodu hakkında bilinmesi gerekenler / 19.11.2024
- Abese suresinden alınacak dersler / 18.11.2024
- Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır / 16.11.2024
- Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu? / 15.11.2024
- Demokratik Krallık hakkında / 14.11.2024
- Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi / 13.11.2024