Son asrın problemleri arasında yapılan tebliğin, nasihatin çok kişiye tesit etmediğinden bahsedilir. Peygamberimiz (s.a.a.) bir hadislerinde "din nasihattir" buyurmasına rağmen nasihatlerin ikinci şahıslar üzerinde tesirli olmadığını bu konuda çak az başarı elde edildiğini görüyoruz.
Demek ki burada bir sorun vardır. Bu makalemizde bu konu üzerinde kafa yormaya çalışacağız.
İnsanımız, toplumsal gelişim ve güzel ahlakın yaygınlaşması hakkında endişelerini dile getirirken, özellikle eğitimcileri ve din görevlilerini öne koyarak, halkımızın davranışlarının iyilik adına etkisinin yok denecek kadar az olduğunu savunurlar. Ben de bu görüşü savunanlardan biriyim.
"Konuşan çoktur ama tesiri yoktur" tespitimizle yola çıkıp, birkaç kelam etmeye çalışalım:
Mana sultanlarından Abdulkadir Geylani hazretleri, henüz çocuk yaşlarındaydı. İlim tahsili için Bağdat'a gitmeye karar verir. Annesi onu yolcu ederken ceketinin içine 40 altın diker. "Evladım, bunu muhafaza et, ihtiyacın olursa harcarsın. Ancak sana tavsiyem o ki, asla doğruluktan şaşmayasın" der ve duayla onu yolcu eder.
Abdulkadir Geylani hazretleri, kervanla yola çıkar. Yolculuk esnasında kervanın önünü bir eşkıya gurubu keser. Kervandaki herkesin neyi var, neyi yok alırlar. Eşkıya başı sorar; "kimsenin üzerinde bir şey var mı?" Bu arada Abdulkadir Geylani ceketinde dikili olan 40 altının yerini gösterir. Eşkıya başı hayretler içinde neden böyle davrandığını sorunca, "annem bana asla doğruluktan şaşma demişti" der.
Abdulkadir Geylani'nin bu davranışı eşkıya başını irşat etmiş; "şu çocuk annesinin sözünden çıkmamak için doğruluktan şaşmıyor, biz ise Allah'ın haram kıldığı bir işi yapıyoruz. Yazıklar olsun bize, ben şu andan itibaren eşkıyalıktan vaz geçiyorum" diyerek mahiyetindekileri serbest bırakmış, kendisi de tövbe ederek hidayete ermiştir. Böylece hadis-i şerifte haber verilen "Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir" buyruğu tecelli etmiştir.
Bu hadis-i şerif ve Abdulkadir Geylani hazretlerinin ortaya koyduğu tavırdan çıkarılacak ders; her ne şartta olursak olalım, doğruluktan şaşmadan yaşamayı kendimize gaye edinmeliyiz.
Kim bilir; doğruluk adına ortaya konacak bir söz, bir davranış; belki de hem kendimizin hem de yaşadığımız toplumun hayra ve üstün iyiliğe yönelmesine vesile olur.
Şimdi soralım: "Siz dâhil olmak üzere, etrafınızda kaç tane sözü-özü doğru olan, yapmadığını başkalarına tavsiye etmekten hayâ eden, sözden çok hâline çeki düzen veren, önce yapıp sonra başkalarına tavsiye eden şahıs görüyorsunuz?"
Bu soru karşısında, kara kara düşünmeye başladığınızı hisseder gibiyim. Öyleyse, yapılan işten olumlu neticeler beklemek istiyorsanız; önce lisanıhâlinizi (davranışlarınızı) düzeltin. Sizin kendinizi düzeltip onu da hayata geçirmenizle iyiliklerin dalga dalga yayıldığını görür, Allah'ın bereketine şahit olur, mutlu olursunuz.
Bu bilgiler ışığında "tebliğin en etkili yolu lisanıhâldir" diyebiliriz. Gerisi boş laf ve boşuna gayrettir. Vesselam...
- Tebliğ metodu hakkında bilinmesi gerekenler / 19.11.2024
- Abese suresinden alınacak dersler / 18.11.2024
- Atatürk sevgisinin önünde kimse duramayacaktır / 16.11.2024
- Atatürk’ün mersiye yazdığını duydunuz mu? / 15.11.2024
- Demokratik Krallık hakkında / 14.11.2024
- Atatürk, Allah’a dua ederek yardım isterdi / 13.11.2024
- Güneş balçıkla sıvanmaz / 12.11.2024
- Atatürk’ü anlamak ve Atatürk gibi düşünmek / 11.11.2024
- Ufkun ötesini görebilmek / 09.11.2024