O zaman âlim ilmini ortaya koymalıdır
Yûnus bin Abdurrahman şöyle diyor: "İki İmamımızdan şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir: Bid'atler ortaya çıktığı zaman âlim ilmini ortaya koymalıdır, bunu yapmazsa iman nuru ondan alınır"
23.01.2017 00:00:00
Rebî bin Abdurrahman şöyle diyor:
"Allah'a and olsun ki, Mûsa bin Ca'fer (a.s) çok bilgili ve alametlerden anlayan birisi idi. Kendisinden sonra kimlerin Vakıfî olacağını ve sonraki İmamların imametini kimlerin kabul etmeyeceklerini çok iyi biliyordu. Onlara olan öfkesini yenip (onlar) hakkında bildiklerini dışarıya vurmuyordu. İşte bu yüzden ona Kâzım (öfkesini yenen) denilirdi."
Yûnus bin Abdurrahman şöyle diyor:
"Mûsa bin Ca'fer (a.s) dünyadan göçtüğü zaman, her bir vekilinin yanında çok sayıda malı vardı. Bu mallar onların, Vakıfî olup (sonraki İmamın imametini kabul etmemelerine), İmam'ın da ölümünü inkâr etmelerine sebep oldu. Ziyad bin Mervan-i Kandî'nin yanında yetmiş bin dinar ve Ali bin Hamza'nın yanında da otuz bin dinar vardı. Ben durumu bu şekilde gördüğümde hak benim için aşikâr oldu ve İmam Rıza (a.s)'ın da imametini anlamış oldum. Bu yüzden konuşup halkı İmam Rıza'ya davet etmeye başladım. O iki şahıs (Ziyad ile Ali bin Ebu Hamza) bir adamı yanıma göndererek bana şöyle dediler: 'Halkı neden ona (İmam Rıza'ya) davet ediyorsun? Eğer mal istiyorsan, biz seni müstağni kılarız!' On bin dinar da bana sus payı vererek bu işlerden elimi çekmemi istediler. Ama ben umursamadım, onlara cevap olarak şöyle dedim: 'İki imamımızdan şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir: Bid'atler ortaya çıktığı zaman alim ilmini ortaya koymalıdır, bunu yapmazsa iman nuru ondan alınır.' Ben her durumda, yüce Allah uğrunda cihadı terk edecek birisi değilim. (Sonunda) o ikisi, bana düşman olup kin beslediler."
Muhammed bin Cumhur, Ahmed bin Hammad'dan şöyle naklediyor:
"Osman bin İsa er-Revasî İmam Mûsa bin Ca'fer (a.s)'ın vekillerinden birisi idi. Mısır'da yanında pek çok sayıda mal vardı. İmam Rıza (a.s) malları vermesi için haber gönderdi. O, İmam Rıza (a.s)'a şöyle mektup yazdı: 'Baban henüz ölmemiştir.' İmam Rıza (a.s) da onun mektubuna cevap olarak şöyle yazdı: 'Babam ölmüştür, (bırakmış olduğu) mirası ise paylaştık ve onun öldüğünü doğrulayan haberler de vardır.' İmam (a.s), bu konuda ona deliller de getirdi.
Osman bin İsa cevap olarak, 'Baban ölse dahi senin için bu malda bir hak yoktur; çünkü bu malları sana vermek konusunda bir şey buyurmamıştır' dedi."
Şeyh Saduk şöyle diyor: "Mûsa bin Ca'fer (a.s), mal toplayacak birisi değildi; yalnız bu mal, Hârun Reşid zamanında toplanarak çoğaldı ve İmam da düşmanların çokluğu nedeniyle bu toplanan malı dağıtmaya kadir değildi. Yalnız sır saklamada güvenilir olan az bir kesime gönderebiliyordu. İşte bu mal, bundan dolayı toplanmış oldu.
Kendisi aleyhinde, Hârun Reşid'e söz taşıyanların bu amellerini engellemek, etkisiz hale getirmek istiyordu. Dalkavukluk ve ispiyonculuk yapanlar şöyle diyorlardı: 'Mûsa bin Ca'fer (a.s) için birçok mallar götürülüyor, imametin (yöneticilik makamının) kendine ait olduğu inancındadır, halkı halifenin aleyhinde kıyam etmeye kışkırtıyor!'
Eğer böyle olmasaydı, İmam (a.s) toplanan o malları elbette fakirlere dağıtacaktı. Üstelik o mallar fakirlerin hakkı değildi, gerçekte İmam'a ikram ve iyilik maksadıyla dostlarından ona gönderilen birtakım mallar idi."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh).
"Allah'a and olsun ki, Mûsa bin Ca'fer (a.s) çok bilgili ve alametlerden anlayan birisi idi. Kendisinden sonra kimlerin Vakıfî olacağını ve sonraki İmamların imametini kimlerin kabul etmeyeceklerini çok iyi biliyordu. Onlara olan öfkesini yenip (onlar) hakkında bildiklerini dışarıya vurmuyordu. İşte bu yüzden ona Kâzım (öfkesini yenen) denilirdi."
Yûnus bin Abdurrahman şöyle diyor:
"Mûsa bin Ca'fer (a.s) dünyadan göçtüğü zaman, her bir vekilinin yanında çok sayıda malı vardı. Bu mallar onların, Vakıfî olup (sonraki İmamın imametini kabul etmemelerine), İmam'ın da ölümünü inkâr etmelerine sebep oldu. Ziyad bin Mervan-i Kandî'nin yanında yetmiş bin dinar ve Ali bin Hamza'nın yanında da otuz bin dinar vardı. Ben durumu bu şekilde gördüğümde hak benim için aşikâr oldu ve İmam Rıza (a.s)'ın da imametini anlamış oldum. Bu yüzden konuşup halkı İmam Rıza'ya davet etmeye başladım. O iki şahıs (Ziyad ile Ali bin Ebu Hamza) bir adamı yanıma göndererek bana şöyle dediler: 'Halkı neden ona (İmam Rıza'ya) davet ediyorsun? Eğer mal istiyorsan, biz seni müstağni kılarız!' On bin dinar da bana sus payı vererek bu işlerden elimi çekmemi istediler. Ama ben umursamadım, onlara cevap olarak şöyle dedim: 'İki imamımızdan şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir: Bid'atler ortaya çıktığı zaman alim ilmini ortaya koymalıdır, bunu yapmazsa iman nuru ondan alınır.' Ben her durumda, yüce Allah uğrunda cihadı terk edecek birisi değilim. (Sonunda) o ikisi, bana düşman olup kin beslediler."
Muhammed bin Cumhur, Ahmed bin Hammad'dan şöyle naklediyor:
"Osman bin İsa er-Revasî İmam Mûsa bin Ca'fer (a.s)'ın vekillerinden birisi idi. Mısır'da yanında pek çok sayıda mal vardı. İmam Rıza (a.s) malları vermesi için haber gönderdi. O, İmam Rıza (a.s)'a şöyle mektup yazdı: 'Baban henüz ölmemiştir.' İmam Rıza (a.s) da onun mektubuna cevap olarak şöyle yazdı: 'Babam ölmüştür, (bırakmış olduğu) mirası ise paylaştık ve onun öldüğünü doğrulayan haberler de vardır.' İmam (a.s), bu konuda ona deliller de getirdi.
Osman bin İsa cevap olarak, 'Baban ölse dahi senin için bu malda bir hak yoktur; çünkü bu malları sana vermek konusunda bir şey buyurmamıştır' dedi."
Şeyh Saduk şöyle diyor: "Mûsa bin Ca'fer (a.s), mal toplayacak birisi değildi; yalnız bu mal, Hârun Reşid zamanında toplanarak çoğaldı ve İmam da düşmanların çokluğu nedeniyle bu toplanan malı dağıtmaya kadir değildi. Yalnız sır saklamada güvenilir olan az bir kesime gönderebiliyordu. İşte bu mal, bundan dolayı toplanmış oldu.
Kendisi aleyhinde, Hârun Reşid'e söz taşıyanların bu amellerini engellemek, etkisiz hale getirmek istiyordu. Dalkavukluk ve ispiyonculuk yapanlar şöyle diyorlardı: 'Mûsa bin Ca'fer (a.s) için birçok mallar götürülüyor, imametin (yöneticilik makamının) kendine ait olduğu inancındadır, halkı halifenin aleyhinde kıyam etmeye kışkırtıyor!'
Eğer böyle olmasaydı, İmam (a.s) toplanan o malları elbette fakirlere dağıtacaktı. Üstelik o mallar fakirlerin hakkı değildi, gerçekte İmam'a ikram ve iyilik maksadıyla dostlarından ona gönderilen birtakım mallar idi."
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.