Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, 03.02.2015 tarihli grup toplantısında, Milli Mücadele sırasında Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'nin, 'düşman istilasına karşı mücadele etmenin her Müslüman için farz-ı ayn olduğu' fetvasını hatırlattıktan sonra, "Ben de şimdi buradan 95 yıl sonra bir kez daha bütün bir milletimize çağrıyla bir şekilde 100. yıla yürürken temel ilkemizi vurguluyorum. Herkes yeni bir Misak-ı Milli'de buluşmalı ve bu Misak-ı Milli'nin hedefi doğrultusunda elinde ne varsa heybesinde ne varsa bu mücadeleye katılmalı" dedi.Sayın Davutoğlu benzer içerikteki konuşmayı, Ak Parti Denizli 5. Olağan İl Kongresi'nde de dile getirmişti. Sayın Davutoğlu'nun ifadeleri kamuoyunda, 'Ak Parti'ye oy vermek farz-ı ayndır' şeklinde algılandı.Önce Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi'nin hangi koşullarda hangi çağrıyı yaptı bir görelim...Ahmet Hulusi Efendi, 15 Mayıs 1919'da, İzmir'in işgal edilmesinden 4 saat sonra Denizli Bayramyeri'nde düzenlenen mitingde halka hitap etmiş ve "Hemşerilerim... Bu düşman her kim olursa olsun Türk'ün ve Müslümanlığın son müstakil yurdu olan topraklarımızı da elimizden almak istiyor. Bizler şimdiye kadar esir yaşamadık ve yaşayamayız. Silahımız yoksa sapan taşıyla düşmana karşı çıkmak ve onu tepelemek her Türk ve Müslüman'a farz-ı ayndır. Fetva veriyorum. Silah azlığı veya çokluğu mühim değildir..." diyerek halkı işgale karşı direnmeye çağırmıştır.Ardından 29 Mayıs 1919'da Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyeti'nin kurulmuş ve başkanlığına Ahmet Hulusi Efendi getirilmiştir. Ahmet Hulusi Efendi, daha sonra Nazilli, Aydın gibi civar bölgelere güvendiği adamlarını göndermiş, Dinar, Afyon gibi yerlere de bizzat giderek, burada bulunan müftü, müderris ve vaizlerle temas kurmuş ve halkın işgale karşı teşkilatlanmasını sağlamıştır.Yunanlıların Nazilli'yi işgal etmesinden sonra, teşkilatlandırdığı milis kuvvetleri ile Yunanlıların üzerine yürümüştür. Yunanlıların ilerlemesinin durdurulmasında ciddi katkıları olmuştur.Görüldüğü gibi, Ahmet Hulusi Efendi, fiili işgal altında bulunan vatanın müdafaası için çalışmıştır.Zira vatan, Müslüman'ın kalbindeki imanın amele döküldüğü mekandır. İşgal altındaki vatanda ne iman korunabilir, ne de amel.İşte bu yüzden Ahmet Hulusi Efendi vatan topraklarımızda,- 50 bin kilise kurulmasın,- Vatikan projesi, dinlerarası diyaloğun ürünü olan dinlerbahçesi ve kiliseler "Bismillah" denilerek açılmasın,- Ermeni mezaliminin sembolü olmuş metruk kiliseler restore edilmesin,- Domuz, kasaplık hayvan statüsüne alınmasın,- Zina, suç olmaktan çıkarılmasın,- Din kitaplarında, Kelime-i tevhitten "Muhammedün Resulullah" atılmasın,- İmam hatip okullarında haham ve papazlar çocuklarımıza ders vermesin,- Kur'an kursları yıkılmasın,- Nüfus cüzdanlarındaki din hanesinden İslam çıkarılmasın,diye mücadele etmiştir.Ahmet Hulusi Efendi'nin mücadelesi, komşumuz Irak'ı işgal edip 3 milyon Müslüman kanı akıtan ve 10 binlerce Müslüman kadının ırzına tasallut olan ABD'ye hava sahasını açarak ve akaryakıt, su, gıda sağlayarak desteklemek için olmamıştır.O, bu milleti, "NATO'nun Libya'da ne işi var" dedikten sonra "Libya'ya NATO'nun müdahalesini ben önerdim" deyip İzmir'de üs açılması, tarihte ilk defa Hıristiyan birliklerle Müslüman ülkesine saldırılması için teşkilatlandırmamıştır.Ahmet Hulusi Efendi "farz-ı ayn" fetvasını, çoluk çocuk sarayında misafir olduktan sonra, Suriye'ye müdahale için Haçlıya çağrıda bulunulması, teröristleri "eğitip donatıp" Müslüman kafası kestirtmesi için vermemiştir.Onun savaşı, geleceğimizi Hıristiyan birliği olan AB'de görerek, her şey için onlardan talimat almak için hiç değildir.Özetle, onun hiçbir çabası Ak Parti iktidarında yapılanlar için değildi. O ve binlerce din âliminin gayretleri, mücadeleleri, mücahadeleri milli ve manevi değerlerimizi koruyabildiğimiz ve doya doya yaşayabildiğimiz tam bağımsız vatan, tam bağımsız Türkiye içindi.Ahmet Hulusi Efendi'nin çağrısı bu yüzden, başkanlık sistemi ile kendi makamını tasfiye etmeye çalışan ve ülkemizi bölünmeye sürükleyen Sayın Davutoğlu'nun ağzına hiç yakışmadı. Bu yüzden Ahmet Hulusi ve daha nicelerinin gömleği Sayın Davutoğlu'nda eğreti durdu.Hâlbuki o gömlek bütün ruhu ile milli kahramanları yaşayan ve yaşatan Prof. Dr. Haydar Baş'a ne de yakışıyor...Not: Sayın Davutoğlu'nun, iktidarda kendilerinin olmasına rağmen istiklal mücadelesi çağrısı ve "yeni misak-ı milli sınırları" ifadesi ayrı bir yazımızın konusu olacak.
Gökhan Avcı / diğer yazıları
- Hem suçlu hem güçlü / 05.04.2015
- İktidardaki muhalefet / 03.04.2015
- 'Demokratik krallık' / 11.03.2015
- Nereden nereye / 07.03.2015
- Eğrisi mi, doğrusu mu? / 02.03.2015
- Hata fırsatı vermeyelim / 21.02.2015
- Batı'dan ithal mal / 20.02.2015
- Hayaller ve gerçekler / 11.02.2015
- O gömlek pek eğreti durdu / 10.02.2015
- İçimizden görünenlerle değil, içimizden olanlarla bir olalım / 06.02.2015
- İktidardaki muhalefet / 03.04.2015
- 'Demokratik krallık' / 11.03.2015
- Nereden nereye / 07.03.2015
- Eğrisi mi, doğrusu mu? / 02.03.2015
- Hata fırsatı vermeyelim / 21.02.2015
- Batı'dan ithal mal / 20.02.2015
- Hayaller ve gerçekler / 11.02.2015
- O gömlek pek eğreti durdu / 10.02.2015
- İçimizden görünenlerle değil, içimizden olanlarla bir olalım / 06.02.2015