Geçen yılın Eylül ayını hatırlıyorsunuz. 11 Eylül saldırıları... Suçlu olarak gösterilen, kim tarafından ve kime hizmet (!) için kurulduğu tartışılan bir "El-Kaide" örgütü ve lideri Ladin... Bu örgüt şahsında suçlanan bir İslam coğrafyası ve İslam inancı... Bu planlı komplo sonucu Bush'un başlattığı "haçlı seferlerinin" İslam coğrafyasındaki kanlı eylemleri ve sömürgeciliği... Artı bu zihniyetin 11 Eylül yıldönümünde bir papaz eşliğinde Yüce Kitabımızı yakma girişimleri? Türkiye gündemi ise referanduma odaklanmıştı. İktidar Türkiye'yi "ileri demokrasiye" götürme iddiasındaydı. Darbeler artık gündem bile olmayacaktı. Özgürlük her tarafta şelaleler gibi çağlayacaktı. Hukuk hızlanacak adalet, bakan, vekil, müdür, çöpçü, simitçi, çaycı vs. herkese aynen uygulanacaktı. Başbakan gözyaşlarıyla okuduğu 12 Eylül 1980 mektuplarıyla vekillerini bile hüzne boğmuştu. Bülent Arınç ise şehit cenazeleri dışında her ortamda gözü yaşlıydı. "Evet" deyin herkes kurtulsun, mutlu yaşayalım, diyorlardı. O günlerin hafızalarında kalan önemli olaylarından biride, 12 Eylül darbesinin akabinde, darbecilere övgüler yağdıran, darbenin gerekliliğini savunan "okyanusun ötesindeki vaizin" bu 12 Eylül'de mezardakileri bile diriltip (!) "evet" dedirtme çabasıydı. Bir kısım partiler "yetmez ama evet" sloganları atarken, neyin yetmediğini ve niçin 'evet'i, hala açıklayamadılar. "Hayır" diyenler ise organize olup, niçin 'hayır'ın sebeplerini, yargıda, devlet kademelerinde, orduda oluşacak tahribatları, neticenin iktidarın istediği şekilde sonuçlanması durumunda ülkeye, demokrasinin değil AKP'nin kendi ideoloji mantığıyla hükmedeceğini ve bunun doğuracağı tehlikeli sonuçları halka anlatamadılar. Bir ayrıntıyı ayrı tutuyorum. BTP (Bağımsız Türkiye Partisi) gereğini yaptı. Tam 54 madde hazırladı "niçin hayır" denilmesi gerektiği için. Ama gerek medyanın ve en önemlisi oy potansiyeli olan CHP ve MHP'nin, kendi siyasi geleceklerini tehlikeye atmamak adına BTP'nin hazırladığı bu rapora ve Prof. Dr. Haydar Baş'ın fikirlerine sırt çevirdiler. Haliyle AKP istediğini aldı. 'Evet'çiler, yetmez ama 'evet'çiler, 'hayır', deyip ama gerçek 'hayır' sahipleriyle bir ve beraber olmayanlara sormak isterim, geldiğimiz noktadan memnun musunuz? Bölünmenin tartışıldığı bir ülke, iddialar üzere hapse atılmış 300'e yakın komutan. Her gün eylem yapan bir terör örgütü... Hükümetin muhatap aldığı idam mahkûmu örgüt başı... 3-4 yıldır içerde tutulan, bazılarının hakkında daha iddianame bile hazırlanmayan yazar, çizer, derin devlet (!) adamları vs. Hapishanelerdeki 126 bin tutuklu ile dünya üçüncülüğümüz vs. işte "ileri demokrasi" için "evet" isteyenlerin ve "evet" diyenlerin tablosu. Tabi bu sürecin birde medya ayağı vardı. İki isim özellikle hemen hemen her akşam değişik kanallarda AKP'den daha çok AKP fikirlerini savunan, "evet"in ötesinde adeta AKP sözcülüğü yapan iki gazeteci-yazar. Mümtazer Türköne ve Mehmet Metiner. Gün geldi seçimler yaklaştı. Eşi AKP vekili olan Mümtazer bey sıra bende, deyip aday adayı oldu. Hatta son yazısında (o günlerde) hizmete artık Meclis'te devam edeceğini yazıp, vatandaştan helallik istedi. Ama AKP tabanı bile bu şahsa cevaz vermedi, listeye giremedi. Mehmet Metiner ise Adıyaman'dan AKP vekili oldu. Ama bugünlerde çok büyük telaş ve korku içerisinde. Bunun sebebi milletvekilliğinin ağırlığı, halka gereği gibi hizmet edememek değil. Ya ne? Başbakan hakkında (geçmişte) söylediği sözler. Başbakan (aleyhine) söylediği bu sözlerden sonra kanal kanal dolaşmaya başladı milletin vekili Mehmet bey. İlk "Bu sözlerin bana ait olduğu ispatlanırsa istifa ederim" dedi. Ardından "?iddia edildiği üzere, Ramazan Bayramı'nda seçmenlerime yaptığım bir konuşmada geçtiği ispatlanırsa istifa ederim" açıklamasında bulundu. Bir ayrıntıya dikkat çekiyor; O açıklamayı yaptığı tarihlerde HADEP'te görevliydim. Benim HADEP'teki varlığım topu topu 11 aydan ibarettir. Ben HADEP'ten istifa ettikten sonra Ak Parti hükümet olmuştu. 2002 yılından itibaren de Ak Parti'yi ve Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı nasıl savunduğumu herkes bilir."Bunun bir PKK komplosu olduğunu iddia eden Mehmet bey ayrıca her insanın bir cahiliye dönemi olabileceğini, özür dilemenin erdemlik olduğunu ve bunun yalakalık sayılmayacağının da altını çiziyor. Ergenekon, ve askeri davalar sürecinde medyada sık sık gündeme gelen yasa dışı dinlemeler, ses kayıtları vs. şeyler için ekranlarda bir duruş gösteremeyen Mehmet bey, kendisine ait bu ses kaydının medyaya servis edilmesini de hiç ahlaki bulmuyormuş! Sarf ettiği sözler, cahiliye dönemi, özür dileme, yalakalık ithamlarını biz kamuoyunun vicdanına bırakalım. Haa Mehmet Bey! Öyle fazla telaş yapmanıza da gerek yok. Sayın Başbakan sizi de affeder. Çünkü geçmişte kendisi aleyhine konuşan, kulis yapan Cemil Çiçek'i affedip önce Bakan ardından Meclis Başkanı yaptı. Melih Gökçek'i ise Ankara Belediye Başkanı. Bu açıdan bakılınca Mehmet beyin de affedileceği görünüyor!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025