O evlilik ilâhî emirle gerçekleşmiştir
Kureyş’in zenginleri ve sahabilerin önde gelenleri Hz. Fâtıma’yı istedikleri halde Resulullah’ın seçtiği damat Hz. Ali olmuştu
21.06.2023 20:07:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Kureyş'in zenginleri ve sahabilerin önde gelenleri Hz. Fâtıma'yı istedikleri halde Resulullah'ın seçtiği damat Hz. Ali olmuştu.
Hz. Ali zahirde fakir olduğu için Hz. Peygamberin bu kararı çok konuşulmuştu. Hz. Peygamber pek çok kere bu evlilikte Kendi tercihinin olmadığını açıklamıştır.
Hüseyin bin Halid, İmam Rıza'dan, O da değerli cedlerinden, onlar da Hz. Ali'den (a.s.) şöyle rivayet etmektedir:
"Resulullah (s.a.v.) Bana şöyle buyurdular: 'Ey Ali! Fâtıma'nın evliliğinden dolayı Kureyş'ten bir grup Beni kınadılar ve 'Biz, O'nu Senden istedik ve Sen bizi reddedip O'nu, Ali'ye verdin' dediler.
Onlara şöyle dedim: Allah'a and olsun Ben sizi kendiliğimden reddedip O'nu Ali'ye vermedim, bilakis Allah -azze ve celle- O'nu Ali'ye nikahlayarak sizleri mahrum bırakmıştır."
İbn-i Abbas şöyle rivayet ediyor: "Resulullah şöyle buyurdu: Gerçekten Allah Tebarek ve Teala yedi göğünün üzerinde Benim ile Ali arasında kardeşlik akdini okuyup kızım Fâtıma'yı O'na nikahladı ve mukarreb meleklerini buna şahit tuttu."
Merveziy, Musa bin Câfer'den, o da babası Câfer bin Muhammed (a.s.)'dan, o da Câbir bin Abdullah'ın şöyle dediğini naklediyor:
"Resulullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.), Hz. Ali'ye (a.s.) nikahladığında, Kureyş'ten bazıları yanına gelerek şöyle arz ettiler: 'Siz çok az mehir karşılığı kızınızı Ali'yle evlendirdiniz.'
Resulullah şöyle buyurdu: O'nu Ali'ye Ben nikahlamadım. Bilakis Allah -azze ve celle- bu evliliği Mirac'a götürüldüğüm gece Sidretü'l-Müntehâ'da gerçekleştirdi."
Aban bin Tağlib şöyle diyor: "İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: Ben, sizin gibi bir kulum, aranızda evlenir ve size kız veririm, sadece Fâtıma dışında, ki O'nun evliliği gökten nâzil olmuştur."
Evlilik akdi ilk önce melekût âleminde gerçekleşmiştir
Câbir bin Semure şöyle diyor: "Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cebrail, Bana dedi ki: Ey Muhammed! Yüce Rab Sana selam gönderiyor. Fâtıma'yı Ali'ye nikahladı ve bunu yapmak için Beni görevlendirdi. Bu yüzden akdi Ben okudum, Allah-u Teala da veliydi."
Enes şöyle diyor: "Resulullah'a (s.a.v.) vahiy indiği bir anda yanındaydım ki kendinden geçti. Kendine geldiğinde şöyle buyurdu: 'Ey Enes! Cebrail'in Arş sahibinden (Allah-u Teala'dan) ne getirdiğini bilir misin?'
Ben, 'Allah ve Resulü daha iyi bilirler' dedim.
'Bana Fâtıma'yı Ali ile nikahlamamı emretti.'
Daha sonra Resulullah (s.a.v.) Enes'i Muhacir ve Ensar'dan bazılarını çağırması için gönderdi. Toplandıklarında şöyle buyurdu:
'Hamd, nimetleriyle övülen ve kudretiyle tapılan Allah'a mahsustur. Saltanatında itaat edilendir, azabından korkulandır, yanındaki- ne rağbet edilendir, yeryüzünde ve gökte emri geçendir.
Öyle bir ma'buddur ki, halkı kudretiyle yarattı, hükümleriyle onları birbirinden ayırdı, diniyle onlara izzet bağışladı, peygamberi Muhammed (s.a.v.) ile onları şereflendirdi.
Sonra Allah, damatlığı sonradan katılan bir nispet (insanın sonradan edindiği bir akrabalık) ve farz kılıp soyundan bir damat vasıtasıyla akrabaları birbirine bağladı, kullarını da bu işe emretti.
Ve ismi yüce olan Allah şöyle buyurdu: 'Yine O, Allah'tır ki insanı sudan (nutfeden) yaratmış ve onu iki kısım (bağı) biri erkek tarafı, diğeri de kadın tarafı olarak karar kılmıştır. Rabbin her şeye kadirdir.'
Öyleyse, Allah'ın emri kazasına caridir, kazası da kaderine doğru. Bundan dolayı her kaza için bir kader, her kader için bir müddet ve her müddet için bir kitap vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır. Kitabın aslı O'nun katındadır.'
Daha sonra şöyle buyurdu: 'Eğer buna razı olursa Fâtıma'yı dört yüz miskal mehir karşılığında Ali'ye nikahlıyorum ve buna da sizleri şahit tutuyorum.'
Resulullah (s.a.v.) O'nu (Ali'yi) bir iş için gönderdiğinden dolayı orada bulunmuyordu."
"Menâkıb-i Harzemî"de şunlar yazmaktadır: "Cebrail, Resulullah (s.a.v.) Hazretlerinin huzuruna gelip cennetten bir miktar karanfil ve sümbül getirip dedi ki: Ey Allah'ın Resulü (s.a.v.), Rabbin buyurdu ki:
'Cennet meydanı süslenip bezensin, tûba ağacı çiçekler versin. Melekler arz-ı esma gününde Adem'in vaktiyle hutbe okuduğu yerde toplansınlar, huri ve gılman düğün yerini hazırlasınlar.
Ve Rahil adındaki melek, barigahı perdesinden ve Allah'ın dergahından nurdan minber kurup, gayet açık bir dille nikah hutbesini okuyup Fâtıma'yı Murteza'ya nikahlasın.'
Rabbinin bu emri yerine getirildi. Ben ki, Cebrail'im, bu nikah fermanının sûretini bir ipeğe yazarak cennet haznedarına teslim ettim. Nikah işi bitince cennet odalarındaki el değmemiş kadınlar tabak tabak sümbül ve karanfil saçtılar.
Tûba ağacı açtığı çiçeklerini onların üzerlerine saçtı. Huri gelinler süslü elbiselerini onların geçeceği yollara bırakarak eğlence törenini tamamladılar. Bu getirdiğim sümbül ve karanfil o saçılanlardandır!"
İbn-i Şehrâşub şöyle diyor: "Bazı kitaplarda Rahil'in Beytü'l- Mâmur'da, yedi kat olan gök ehlinden bir kalabalığın içinde (Fâtıma ve Ali'nin evlilik akdini) şöyle okuduğu geçer:
'Evvellerin evvelliğinden önce evvel olan ve âlemdekilerin yok oluşundan sonra Bâki kalan Allah'a hamd olsun.
Bizleri ruhanî melek karar kıldığı ve Rablığını ikrar etmemizden dolayı O'nu överiz.
Bize bağışladığı nimetlere şükredenleriz, bizleri günahlardan sakladı, ayıplardan gizledi, göklerine yerleştirdi, ilahi mevkiine yaklaştırdı, şehvetlere meyletmekten sakladı, rağbetimizi Kendisini takdis ve tesbih etmekte karar kıldı.
O rahmetini yayandır, nimetini bağışlayandır. Yeryüzündeki müşriklerin şirk koştuklarından münezzehtir. O, dinsizlerin yalanlarından da azametiyle yücedir.'
Daha sonra bir söz söyledi ve şöyle devam etti:
'Cebbar olan Allah, kereminin seçkinini ve azametinin kulunu; kadınların en üstününe, peygamberlerin en hayırlısının ve resullerin efendisinin ve muttakilerin imamının kızına nikahlamayı diledi.
Sonra Allah O Peygamberin ipini kendi ailesinden ve yardımcısı olan bir adamın ipine bağladı. O; davetini tasdik eden, sözle-rini yerine getiren Resulullah'ın (s.a.v.) kızı Betül (a.s.) ile bağı Kur'an Ali'dir (a.s.).'
Cebrail o hutbe sonrası Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğunu nakleder: Hamd Bana mahsus bir örtüdür, azamet Benim ululuğumdandır ve bütün yaratıklar kullarımdır. Kulum Fâtıma'yı kulum ve seçkinim Ali'ye nikahladım. Ey meleklerim, şahit olun!"
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ben Seni yeryüzünde Fâtıma ile evlendirmeden önce, Allah gökte Seni O'nunla evlendirdi.
Sen, Bana gelmeden önce, gökten bir melek şuracıkta Bana geldi ve şöyle dedi:
'Ey Muhammed! Yüce Allah yeryüzüne nazar etti. Mahlukatı içinde Seni seçerek elçi olarak gönderdi. Sonra ikinci kez yeryüzüne nazar etti. Orada Senin için bir kardeş, bir vezir, bir arkadaş ve bir damat seçti. Kızın Fâtıma'yı (a.s.) O'nunla evlendirdi. Gökteki melekler bu olayı kutladılar.
Ey Muhammed, Allah bana Ali'yi yeryüzünde Fâtıma ile evlendirmeni söylememi ve onları tertemiz, seçkin, arınmış, hayırlı, dünyada ve ahirette erdem sahibi iki oğulla müjdelemeni emretti.'
Ey Ali! Allah'a yemin ederim, daha melek gökyüzüne yükselmemişti ki, Sen kapıyı çaldın."
Bir hadiste Resûlullah'ın şöyle buyurduğu yer alır: "Allah'ım! Bu ikisi (Ali ve Fâtıma), Benim için, yaratılanların arasında en sevimli kimselerdir. Öyleyse Sen de onları sev, soylarını mübarek kıl ve onlara Kendinden bir koruma bağışla (himayen altına al). Ben bunların ikisini ve evlatlarını taşlanmış şeytandan Sana sığındırırım."
Rivayetler göstermektedir ki, Hz. Fâtıma ile İmam Ali'nin nikahları tamamen Cenab-ı Hakk'ın emri ile gerçekleşmiş, ilk önce O'nun katında kıyılmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Hz. Ali zahirde fakir olduğu için Hz. Peygamberin bu kararı çok konuşulmuştu. Hz. Peygamber pek çok kere bu evlilikte Kendi tercihinin olmadığını açıklamıştır.
Hüseyin bin Halid, İmam Rıza'dan, O da değerli cedlerinden, onlar da Hz. Ali'den (a.s.) şöyle rivayet etmektedir:
"Resulullah (s.a.v.) Bana şöyle buyurdular: 'Ey Ali! Fâtıma'nın evliliğinden dolayı Kureyş'ten bir grup Beni kınadılar ve 'Biz, O'nu Senden istedik ve Sen bizi reddedip O'nu, Ali'ye verdin' dediler.
Onlara şöyle dedim: Allah'a and olsun Ben sizi kendiliğimden reddedip O'nu Ali'ye vermedim, bilakis Allah -azze ve celle- O'nu Ali'ye nikahlayarak sizleri mahrum bırakmıştır."
İbn-i Abbas şöyle rivayet ediyor: "Resulullah şöyle buyurdu: Gerçekten Allah Tebarek ve Teala yedi göğünün üzerinde Benim ile Ali arasında kardeşlik akdini okuyup kızım Fâtıma'yı O'na nikahladı ve mukarreb meleklerini buna şahit tuttu."
Merveziy, Musa bin Câfer'den, o da babası Câfer bin Muhammed (a.s.)'dan, o da Câbir bin Abdullah'ın şöyle dediğini naklediyor:
"Resulullah (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.), Hz. Ali'ye (a.s.) nikahladığında, Kureyş'ten bazıları yanına gelerek şöyle arz ettiler: 'Siz çok az mehir karşılığı kızınızı Ali'yle evlendirdiniz.'
Resulullah şöyle buyurdu: O'nu Ali'ye Ben nikahlamadım. Bilakis Allah -azze ve celle- bu evliliği Mirac'a götürüldüğüm gece Sidretü'l-Müntehâ'da gerçekleştirdi."
Aban bin Tağlib şöyle diyor: "İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdu: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: Ben, sizin gibi bir kulum, aranızda evlenir ve size kız veririm, sadece Fâtıma dışında, ki O'nun evliliği gökten nâzil olmuştur."
Evlilik akdi ilk önce melekût âleminde gerçekleşmiştir
Câbir bin Semure şöyle diyor: "Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cebrail, Bana dedi ki: Ey Muhammed! Yüce Rab Sana selam gönderiyor. Fâtıma'yı Ali'ye nikahladı ve bunu yapmak için Beni görevlendirdi. Bu yüzden akdi Ben okudum, Allah-u Teala da veliydi."
Enes şöyle diyor: "Resulullah'a (s.a.v.) vahiy indiği bir anda yanındaydım ki kendinden geçti. Kendine geldiğinde şöyle buyurdu: 'Ey Enes! Cebrail'in Arş sahibinden (Allah-u Teala'dan) ne getirdiğini bilir misin?'
Ben, 'Allah ve Resulü daha iyi bilirler' dedim.
'Bana Fâtıma'yı Ali ile nikahlamamı emretti.'
Daha sonra Resulullah (s.a.v.) Enes'i Muhacir ve Ensar'dan bazılarını çağırması için gönderdi. Toplandıklarında şöyle buyurdu:
'Hamd, nimetleriyle övülen ve kudretiyle tapılan Allah'a mahsustur. Saltanatında itaat edilendir, azabından korkulandır, yanındaki- ne rağbet edilendir, yeryüzünde ve gökte emri geçendir.
Öyle bir ma'buddur ki, halkı kudretiyle yarattı, hükümleriyle onları birbirinden ayırdı, diniyle onlara izzet bağışladı, peygamberi Muhammed (s.a.v.) ile onları şereflendirdi.
Sonra Allah, damatlığı sonradan katılan bir nispet (insanın sonradan edindiği bir akrabalık) ve farz kılıp soyundan bir damat vasıtasıyla akrabaları birbirine bağladı, kullarını da bu işe emretti.
Ve ismi yüce olan Allah şöyle buyurdu: 'Yine O, Allah'tır ki insanı sudan (nutfeden) yaratmış ve onu iki kısım (bağı) biri erkek tarafı, diğeri de kadın tarafı olarak karar kılmıştır. Rabbin her şeye kadirdir.'
Öyleyse, Allah'ın emri kazasına caridir, kazası da kaderine doğru. Bundan dolayı her kaza için bir kader, her kader için bir müddet ve her müddet için bir kitap vardır. Allah dilediğini siler, dilediğini de yerinde bırakır. Kitabın aslı O'nun katındadır.'
Daha sonra şöyle buyurdu: 'Eğer buna razı olursa Fâtıma'yı dört yüz miskal mehir karşılığında Ali'ye nikahlıyorum ve buna da sizleri şahit tutuyorum.'
Resulullah (s.a.v.) O'nu (Ali'yi) bir iş için gönderdiğinden dolayı orada bulunmuyordu."
"Menâkıb-i Harzemî"de şunlar yazmaktadır: "Cebrail, Resulullah (s.a.v.) Hazretlerinin huzuruna gelip cennetten bir miktar karanfil ve sümbül getirip dedi ki: Ey Allah'ın Resulü (s.a.v.), Rabbin buyurdu ki:
'Cennet meydanı süslenip bezensin, tûba ağacı çiçekler versin. Melekler arz-ı esma gününde Adem'in vaktiyle hutbe okuduğu yerde toplansınlar, huri ve gılman düğün yerini hazırlasınlar.
Ve Rahil adındaki melek, barigahı perdesinden ve Allah'ın dergahından nurdan minber kurup, gayet açık bir dille nikah hutbesini okuyup Fâtıma'yı Murteza'ya nikahlasın.'
Rabbinin bu emri yerine getirildi. Ben ki, Cebrail'im, bu nikah fermanının sûretini bir ipeğe yazarak cennet haznedarına teslim ettim. Nikah işi bitince cennet odalarındaki el değmemiş kadınlar tabak tabak sümbül ve karanfil saçtılar.
Tûba ağacı açtığı çiçeklerini onların üzerlerine saçtı. Huri gelinler süslü elbiselerini onların geçeceği yollara bırakarak eğlence törenini tamamladılar. Bu getirdiğim sümbül ve karanfil o saçılanlardandır!"
İbn-i Şehrâşub şöyle diyor: "Bazı kitaplarda Rahil'in Beytü'l- Mâmur'da, yedi kat olan gök ehlinden bir kalabalığın içinde (Fâtıma ve Ali'nin evlilik akdini) şöyle okuduğu geçer:
'Evvellerin evvelliğinden önce evvel olan ve âlemdekilerin yok oluşundan sonra Bâki kalan Allah'a hamd olsun.
Bizleri ruhanî melek karar kıldığı ve Rablığını ikrar etmemizden dolayı O'nu överiz.
Bize bağışladığı nimetlere şükredenleriz, bizleri günahlardan sakladı, ayıplardan gizledi, göklerine yerleştirdi, ilahi mevkiine yaklaştırdı, şehvetlere meyletmekten sakladı, rağbetimizi Kendisini takdis ve tesbih etmekte karar kıldı.
O rahmetini yayandır, nimetini bağışlayandır. Yeryüzündeki müşriklerin şirk koştuklarından münezzehtir. O, dinsizlerin yalanlarından da azametiyle yücedir.'
Daha sonra bir söz söyledi ve şöyle devam etti:
'Cebbar olan Allah, kereminin seçkinini ve azametinin kulunu; kadınların en üstününe, peygamberlerin en hayırlısının ve resullerin efendisinin ve muttakilerin imamının kızına nikahlamayı diledi.
Sonra Allah O Peygamberin ipini kendi ailesinden ve yardımcısı olan bir adamın ipine bağladı. O; davetini tasdik eden, sözle-rini yerine getiren Resulullah'ın (s.a.v.) kızı Betül (a.s.) ile bağı Kur'an Ali'dir (a.s.).'
Cebrail o hutbe sonrası Allah-u Teala'nın şöyle buyurduğunu nakleder: Hamd Bana mahsus bir örtüdür, azamet Benim ululuğumdandır ve bütün yaratıklar kullarımdır. Kulum Fâtıma'yı kulum ve seçkinim Ali'ye nikahladım. Ey meleklerim, şahit olun!"
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ben Seni yeryüzünde Fâtıma ile evlendirmeden önce, Allah gökte Seni O'nunla evlendirdi.
Sen, Bana gelmeden önce, gökten bir melek şuracıkta Bana geldi ve şöyle dedi:
'Ey Muhammed! Yüce Allah yeryüzüne nazar etti. Mahlukatı içinde Seni seçerek elçi olarak gönderdi. Sonra ikinci kez yeryüzüne nazar etti. Orada Senin için bir kardeş, bir vezir, bir arkadaş ve bir damat seçti. Kızın Fâtıma'yı (a.s.) O'nunla evlendirdi. Gökteki melekler bu olayı kutladılar.
Ey Muhammed, Allah bana Ali'yi yeryüzünde Fâtıma ile evlendirmeni söylememi ve onları tertemiz, seçkin, arınmış, hayırlı, dünyada ve ahirette erdem sahibi iki oğulla müjdelemeni emretti.'
Ey Ali! Allah'a yemin ederim, daha melek gökyüzüne yükselmemişti ki, Sen kapıyı çaldın."
Bir hadiste Resûlullah'ın şöyle buyurduğu yer alır: "Allah'ım! Bu ikisi (Ali ve Fâtıma), Benim için, yaratılanların arasında en sevimli kimselerdir. Öyleyse Sen de onları sev, soylarını mübarek kıl ve onlara Kendinden bir koruma bağışla (himayen altına al). Ben bunların ikisini ve evlatlarını taşlanmış şeytandan Sana sığındırırım."
Rivayetler göstermektedir ki, Hz. Fâtıma ile İmam Ali'nin nikahları tamamen Cenab-ı Hakk'ın emri ile gerçekleşmiş, ilk önce O'nun katında kıyılmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)