Eskiden bayramlar bu millet için sevinme, bir araya gelme, kısada olsa dünya sıkıntılarından uzaklaşma zamanı idi. Eskiden Irak'a, Suriye'ye ticaret yapan insanlara mal yetiştirmekten yorulanların bir müddette olsa da dinlenmeye vakit bulma zamanı idi. Hatırlıyorum çocukluğumuzda bayram arifesinde arabamız bozulmuştu da tamirci bulmak için Adana'yı neredeyse turlamıştık.
Eskiden Suriye'ye gidip gezip gelelim ne kadar ucuzmuş sözlerini büyüklerimizden dinlerdik, hatta Halep'e çalışan kara trenimiz bile vardı. Dünyayı gezenlerden dinlerdik bizim Türk olduğumuzu duyduklarında yaşlıların yer verdiğini anlatmışlardı. Kurban bayramında toplanan etlerin hangi yoksul ülkelere gönderildiğini duyar idik. Arabistan'a koyun ihracatı yapan en önemli ülke idik.
Şimdi de ithalat yaparken tören yapan ülke olduk. Hatta et ithal eden ülke olduk. En ünlü caddelerde mağazaların işsizlikten kapanır olduğunu görür olduk. Ne zaman, nerede bomba patlayacak diye korkar olduk. Bugün kaç şehit var diye bekler olduk. Dünyadan bakıldığında ise ismimiz hiç de iyi anılmıyor. Bırakın komşularımıza gidip gelmeyi, neredeyse ülkenin güneydoğusuna seyahat edemez olduk. Her köşe başında dilenen ya da elinde erzak poşeti taşıyan insanlar görür olduk. Aslında bu görüntüler sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Maalesef dünyanın birçok noktasında hem doğuda hem batıda yaşanıyor.
Peki, bunun nedeni ne?
1994 yılında Sudan'da ölmek üzere olan bir çocuğun başında fotoğraf çekip, sonrada o çocuğu orada bırakıp giden Kevin Carter aslında iyi bir örnektir. Kevin Carter'ın -daha doğru ifadeyle onun ifade ettiği- o çocuğu orada bırakıp gitmesinin nedeni, batının dünyaya ihraç ettiği ve temeli 'dünyadaki kaynaklar sınırlı, insan ihtiyaçları sınırsızdır' yanlış mantığıdır ve batı bu fotoğrafa Pulitzer ödülü vererek bakış açısını belli etmiştir.
Aynı anlayış paylaşım savaşları olan 1. Dünya Savaşı'nda 38 milyon 880 bin 500 asker ve 2. Dünya Savaşı'nda da 73 milyon askerin ölmesine neden olmamış mıdır?
Bu işin önünü çeken dünün İngiltere'si bugünün ABD'sinin kısaca kapitalizmin dünyaya getirdiği sözde demokrasi ne kadar acı bir şekilde gülümsüyor. Kurtuluş savaşında ülkemizi işgal etmek için gelen sözde medeni ülkelerin neler yaptıklarını anlatmaya bile gerek yok. Dün "?milleti yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" diyerek ortaya bir tez koyan M. Kemal ATATÜRK kurtuluş kapısını göstermişti. Bugün de "Sizin söyledikleriniz yanlış, insanların ihtiyaçları sınırlı, dünyadaki kaynaklar sınırsız. Bakın Güneş dünya kurulduğundan beri tükenmeden ısı ve ışık veriyor. Sınırsız olan insanın ihtiraslarıdır" diyerek kavgaya gerek yok diyen Prof Dr Haydar Baş Bey bu kapıyı gösterdi. Şu ana kadar bu kapıdan ne yazık ki Türk milleti değil de Rus, Çin, Hindistan vb. ülkeler girdi. Birçoğu da sırada bekliyor.
Ey millet! Kapı kapanmadan gelin. Siz de içeri girin. Yoksa gelecekte ne oluru yazmaya gerek yok. Irak'a, Suriye'ye bakın görürsünüz.
Eskiden Suriye'ye gidip gezip gelelim ne kadar ucuzmuş sözlerini büyüklerimizden dinlerdik, hatta Halep'e çalışan kara trenimiz bile vardı. Dünyayı gezenlerden dinlerdik bizim Türk olduğumuzu duyduklarında yaşlıların yer verdiğini anlatmışlardı. Kurban bayramında toplanan etlerin hangi yoksul ülkelere gönderildiğini duyar idik. Arabistan'a koyun ihracatı yapan en önemli ülke idik.
Şimdi de ithalat yaparken tören yapan ülke olduk. Hatta et ithal eden ülke olduk. En ünlü caddelerde mağazaların işsizlikten kapanır olduğunu görür olduk. Ne zaman, nerede bomba patlayacak diye korkar olduk. Bugün kaç şehit var diye bekler olduk. Dünyadan bakıldığında ise ismimiz hiç de iyi anılmıyor. Bırakın komşularımıza gidip gelmeyi, neredeyse ülkenin güneydoğusuna seyahat edemez olduk. Her köşe başında dilenen ya da elinde erzak poşeti taşıyan insanlar görür olduk. Aslında bu görüntüler sadece bizim ülkemizde yaşanmıyor. Maalesef dünyanın birçok noktasında hem doğuda hem batıda yaşanıyor.
Peki, bunun nedeni ne?
1994 yılında Sudan'da ölmek üzere olan bir çocuğun başında fotoğraf çekip, sonrada o çocuğu orada bırakıp giden Kevin Carter aslında iyi bir örnektir. Kevin Carter'ın -daha doğru ifadeyle onun ifade ettiği- o çocuğu orada bırakıp gitmesinin nedeni, batının dünyaya ihraç ettiği ve temeli 'dünyadaki kaynaklar sınırlı, insan ihtiyaçları sınırsızdır' yanlış mantığıdır ve batı bu fotoğrafa Pulitzer ödülü vererek bakış açısını belli etmiştir.
Aynı anlayış paylaşım savaşları olan 1. Dünya Savaşı'nda 38 milyon 880 bin 500 asker ve 2. Dünya Savaşı'nda da 73 milyon askerin ölmesine neden olmamış mıdır?
Bu işin önünü çeken dünün İngiltere'si bugünün ABD'sinin kısaca kapitalizmin dünyaya getirdiği sözde demokrasi ne kadar acı bir şekilde gülümsüyor. Kurtuluş savaşında ülkemizi işgal etmek için gelen sözde medeni ülkelerin neler yaptıklarını anlatmaya bile gerek yok. Dün "?milleti yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" diyerek ortaya bir tez koyan M. Kemal ATATÜRK kurtuluş kapısını göstermişti. Bugün de "Sizin söyledikleriniz yanlış, insanların ihtiyaçları sınırlı, dünyadaki kaynaklar sınırsız. Bakın Güneş dünya kurulduğundan beri tükenmeden ısı ve ışık veriyor. Sınırsız olan insanın ihtiraslarıdır" diyerek kavgaya gerek yok diyen Prof Dr Haydar Baş Bey bu kapıyı gösterdi. Şu ana kadar bu kapıdan ne yazık ki Türk milleti değil de Rus, Çin, Hindistan vb. ülkeler girdi. Birçoğu da sırada bekliyor.
Ey millet! Kapı kapanmadan gelin. Siz de içeri girin. Yoksa gelecekte ne oluru yazmaya gerek yok. Irak'a, Suriye'ye bakın görürsünüz.
Ahmet Haznedar / diğer yazıları
- Suriye Yemen olmasın / 17.01.2017
- Niçin hep Haydar Baş / 10.01.2017
- Şii-Sünni kardeşliğine güzel bir örnek / 02.01.2017
- Sizin amacınız ne? / 02.10.2016
- Ne idi, ne oldu, ne olacak? / 10.09.2016
- İncirlik, sivil havalimanı yapılsın / 27.08.2016
- Niçin hep Haydar Baş / 10.01.2017
- Şii-Sünni kardeşliğine güzel bir örnek / 02.01.2017
- Sizin amacınız ne? / 02.10.2016
- Ne idi, ne oldu, ne olacak? / 10.09.2016
- İncirlik, sivil havalimanı yapılsın / 27.08.2016