Batı dünyasını-Avrupa'yı görenler anlatırdı, Batılı için Müslüman kelimesi yerine Türk kelimesini kullanırlarmış. 1974 senesinde Almanya'da çalışan bir büyüğümün anlattığı gibi namaz kılan 'zenciyi' görenler işte Türk derlermiş. Yani batı için Türk=Müslüman.
İşte o Türklerden bir tanesi 13 Kasım 1918 tarihinde Adana'dan gelen trenden Haydarpaşa garına indiğinde, İstanbul boğazındaki 55 parça işgal donanmasını görünce, belki de kendisinden başka hiç kimsenin inanmadığı, o meşhur cümlesini kullanmıştı; "Geldikleri gibi giderler."
Henüz 37 yaşında olan Mustafa Kemal, aslında imanını dışarı vurmuştu. Çünkü inanıyorsanız en güçlü sizsiniz. O bağımsızlık inancı zaman içinde sadece ülkemizi değil tüm dünyayı sardı. M. Kemal'in başlattığı o günkü hareket Anadolu'yu bize bırakmakla kalmadı, Afrika'dan Hindistan'a kadar her yeri etkiledi. Öyle ki, o günün dünya imparatoru denilen İngiltere'ye Gandi, M. Kemal'in inanışı ile meydan okumadı mı?
Aradan yüzyıla yakın bir zaman geçti. Dünya kargaşalar ve buhranlar dönemine girdi. Bu kaos tüm dünyayı etkiliyor. Dünya gemisi fena sallanıyor. Hatta böyle giderse batması fazla sürmez. Bütün dünyada insanların çoğu mutsuz. Çünkü aç o kadar çok insan var ki. Her ülkede fakirlik gittikçe artıyor. Bu İngiltere'de de böyle ABD'de de. İnsanların bir çoğu temel ihtiyaçlarını karşılama noktasında dahi zorlanıyor. Zengin-fakir arasındaki uçurum gittikçe artıyor. Bu da insanlar arasında nefrete ve kavgaya dönüşüyor.
Ülkeler çıkış yolu bulamadığından dünyada kargaşa daha da artıyor. İşte tam da bu noktada, günümüzde yine bir Türk tarih sahnesine çıktı. O da tek başına başlamasına rağmen imanını tüm dünyaya haykırdı. Bu Türk, bütün bu problemlerin çözümünü ortaya koydu. Hem de çocukların dahi anlayabileceği şekilde. Üstüne üstlük bunu gizlemeyerek kitabını bile yazdı. Çünkü O bütün dünyayı kurtarmak ve doyurmak istiyordu. Kitabın adı 'Milli Ekonomi Modeli', Türk'ün adı Prof. Dr. Haydar Baş idi.
Baş, içindeki imanını öyle bir haykırdı ki, dünyanın dengesi değişti. Tüm dünya bu tezi nasıl uygularımı tartışmaya başladı. Uyanık ve akıllı olanlar parça parça da olsa uygulamaya başladı bile.
Şimdi biraz düşünelim, bir ülkede bu modelin tamamı uygulanmaya başlasın. Herkese vatandaşlık maaşı verilmeye başlayınca o ülkede hırsızlık, açlık, fakirlik vb. kalır mı? Bu modeli uygulayan ülkede eğitimsiz insan kalmaz. Aç kaldığı için gururunu vb. satan kalmaz. Parası olmadığı için tedavi olamayan insan kalmaz. Kimse dağa çıkmaz. Bu ülkede herkes mutlu, devlet huzurlu olur.
Bu modeli bulanın bir Türk (Müslüman) olduğu duyulunca, yani Haydar Baş gerçeği tüm dünyada tam olarak anlaşılınca dünyanın Türk'e bakışının nasıl değişeceğini hala anlamadınız mı? İnsanların ben de Türk (Müslüman) oldum diye haykıracağını göremiyorsanız, modeli gören Türk düşmanı diye anlatılan Jirinovski'nin 'Ne Mutlu Türküm' demesini tekrar tekrar izleyin. Bu telekomünikasyon çağında, O'nu daha ne kadar gizleyebileceksiniz ki? O'nu gizleyince ona bir şey olmayacağını hala anlayamadınız mı? Suya düşen insanın kocaman gemiye kafa tutması misali Haydar Baş gemisine sadece su sıçratmaktan başka bir şey yapamazsınız, anlamadınız mı? Sadece ülkemizin değil, tüm insanlığın kurtuluşunun önünü kapatmaya çalışmaktan vazgeçin. Bırakın dünya Türk'e (Müslüman) koşsun. Yoksa sizin amacınız farklı mı?
İşte o Türklerden bir tanesi 13 Kasım 1918 tarihinde Adana'dan gelen trenden Haydarpaşa garına indiğinde, İstanbul boğazındaki 55 parça işgal donanmasını görünce, belki de kendisinden başka hiç kimsenin inanmadığı, o meşhur cümlesini kullanmıştı; "Geldikleri gibi giderler."
Henüz 37 yaşında olan Mustafa Kemal, aslında imanını dışarı vurmuştu. Çünkü inanıyorsanız en güçlü sizsiniz. O bağımsızlık inancı zaman içinde sadece ülkemizi değil tüm dünyayı sardı. M. Kemal'in başlattığı o günkü hareket Anadolu'yu bize bırakmakla kalmadı, Afrika'dan Hindistan'a kadar her yeri etkiledi. Öyle ki, o günün dünya imparatoru denilen İngiltere'ye Gandi, M. Kemal'in inanışı ile meydan okumadı mı?
Aradan yüzyıla yakın bir zaman geçti. Dünya kargaşalar ve buhranlar dönemine girdi. Bu kaos tüm dünyayı etkiliyor. Dünya gemisi fena sallanıyor. Hatta böyle giderse batması fazla sürmez. Bütün dünyada insanların çoğu mutsuz. Çünkü aç o kadar çok insan var ki. Her ülkede fakirlik gittikçe artıyor. Bu İngiltere'de de böyle ABD'de de. İnsanların bir çoğu temel ihtiyaçlarını karşılama noktasında dahi zorlanıyor. Zengin-fakir arasındaki uçurum gittikçe artıyor. Bu da insanlar arasında nefrete ve kavgaya dönüşüyor.
Ülkeler çıkış yolu bulamadığından dünyada kargaşa daha da artıyor. İşte tam da bu noktada, günümüzde yine bir Türk tarih sahnesine çıktı. O da tek başına başlamasına rağmen imanını tüm dünyaya haykırdı. Bu Türk, bütün bu problemlerin çözümünü ortaya koydu. Hem de çocukların dahi anlayabileceği şekilde. Üstüne üstlük bunu gizlemeyerek kitabını bile yazdı. Çünkü O bütün dünyayı kurtarmak ve doyurmak istiyordu. Kitabın adı 'Milli Ekonomi Modeli', Türk'ün adı Prof. Dr. Haydar Baş idi.
Baş, içindeki imanını öyle bir haykırdı ki, dünyanın dengesi değişti. Tüm dünya bu tezi nasıl uygularımı tartışmaya başladı. Uyanık ve akıllı olanlar parça parça da olsa uygulamaya başladı bile.
Şimdi biraz düşünelim, bir ülkede bu modelin tamamı uygulanmaya başlasın. Herkese vatandaşlık maaşı verilmeye başlayınca o ülkede hırsızlık, açlık, fakirlik vb. kalır mı? Bu modeli uygulayan ülkede eğitimsiz insan kalmaz. Aç kaldığı için gururunu vb. satan kalmaz. Parası olmadığı için tedavi olamayan insan kalmaz. Kimse dağa çıkmaz. Bu ülkede herkes mutlu, devlet huzurlu olur.
Bu modeli bulanın bir Türk (Müslüman) olduğu duyulunca, yani Haydar Baş gerçeği tüm dünyada tam olarak anlaşılınca dünyanın Türk'e bakışının nasıl değişeceğini hala anlamadınız mı? İnsanların ben de Türk (Müslüman) oldum diye haykıracağını göremiyorsanız, modeli gören Türk düşmanı diye anlatılan Jirinovski'nin 'Ne Mutlu Türküm' demesini tekrar tekrar izleyin. Bu telekomünikasyon çağında, O'nu daha ne kadar gizleyebileceksiniz ki? O'nu gizleyince ona bir şey olmayacağını hala anlayamadınız mı? Suya düşen insanın kocaman gemiye kafa tutması misali Haydar Baş gemisine sadece su sıçratmaktan başka bir şey yapamazsınız, anlamadınız mı? Sadece ülkemizin değil, tüm insanlığın kurtuluşunun önünü kapatmaya çalışmaktan vazgeçin. Bırakın dünya Türk'e (Müslüman) koşsun. Yoksa sizin amacınız farklı mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ahmet Haznedar / diğer yazıları
- Suriye Yemen olmasın / 17.01.2017
- Niçin hep Haydar Baş / 10.01.2017
- Şii-Sünni kardeşliğine güzel bir örnek / 02.01.2017
- Sizin amacınız ne? / 02.10.2016
- Ne idi, ne oldu, ne olacak? / 10.09.2016
- İncirlik, sivil havalimanı yapılsın / 27.08.2016
- Niçin hep Haydar Baş / 10.01.2017
- Şii-Sünni kardeşliğine güzel bir örnek / 02.01.2017
- Sizin amacınız ne? / 02.10.2016
- Ne idi, ne oldu, ne olacak? / 10.09.2016
- İncirlik, sivil havalimanı yapılsın / 27.08.2016