İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen NATO Zirvesi'nin bizim açımızdan şüphesiz en dikkat çeken, İsveç ve Finlandiya'nın üyeliklerinin önünü açmamız oldu.
Batılı devlet adamlarının açıklamalarına ve medya kuruluşlarının haberlerine bakılırsa bu konuda kazançlı çıkan taraf İsveç ve Finlandiya, Türkiye'de ise hükümet ve yandaş medyaya göre biz zaferle döndük Madrid'den.
Bu tartışmalar daha çok uzun zaman sürecek.
Ancak ben bugün NATO'nun Madrid'de kabul ettiği yeni Stratejik Konsept belgesindeki bazı önemli noktalara dikkat çekmek istiyorum.
NATO 2010'dan bu yana Strateji Belgesini ilk kez güncelledi.
Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşın, NATO'nun güvenlik ortamını ciddi şekilde değiştirdiği ve bu çerçevede hazırlanan konseptte NATO'nun temel amacının 360 derecelik bir yaklaşıma dayalı kolektif savunmayı sağlamak olduğunun teyit edildiği belgede Rusya 'en büyük tehdit' olarak nitelendi.
Bu konuda belgede, "Rusya, müttefiklerin güvenliğine yönelik en önemli ve doğrudan tehdittir. Zorlama, yıkma, saldırganlık ve ilhak yoluyla etki ve doğrudan kontrol alanları oluşturmaya çalışıyor" ifadelerine yer verildi.
Belgede Çin de ilk kez tehdit olarak sayıldı.
NATO'nun yeni Stratejik Konsept belgesinde ittifakın güvenliğine zarar verdiği vurgulanan Çin'le ilgili olarak, "Çin'in hırsları ve zorlayıcı politikaları, çıkarlarımıza, güvenliğimize ve değerlerimize meydan okuyor. Çin küresel ayak izini ve proje gücünü artırmak için geniş bir yelpazede siyasi, ekonomik ve askeri araçlar kullanırken, stratejisi, niyetleri ve askeri birikimi hakkında belirsizliğini koruyor" değerlendirmesi yapıldı.
Belgedeki şu ifade ise hayli dikkat çekici:
"Çin, kurallara dayalı uluslararası düzeni yıkmaya çalışıyor. Çin ile Rusya arasında derinleşen stratejik ortaklık ve kurallara dayalı uluslararası düzenin altını oymak için karşılıklı girişimleri, değerlerimize ve çıkarlarımıza aykırıdır."
Stratejik Belgede Çin'den bahsedilirken 'sistemsel meydan okuma' (systemic challenge) ibaresinin kullanılması ayrıca altı çizilmesi gereken bir ayrıntı.
Bu ifade askeri bir tehditten ziyade NATO'nun Çin ve elbette Rusya'yı kendisine ve ittifakı oluşturan küresel sisteme büyük bir tehdit olarak algıladığını dışa vurmaktadır.
Aslında burada NATO, ittifakın çıkarlarını korumaktan çok daha fazla serbest piyasayı ve de kapitalist sistemi korumaya çalışıyor.
Çin ve Rusya'nın kapitalist sisteme tehdit olarak sayılmasının altındaki etken, son 10-15 yıldır bu iki ülkenin ekonomide aldıkları kararlarda aranmalı.
Çin ve Rusya, özellikle 2010 yılında sonra artan oranlarda Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu ve artık bir dünya modeli olan Milli Ekonomi Modeli'nin formüllerini hayata geçirmekte. Milli paralarla ticaret fikri Çin ve Rusya'nın uygulamaya başladıkları Milli Ekonomi Modeli'nin formüllerinden yalnızca bir tanesi.
Bu bağlamda NATO, üye ülkelerin askeri tehditlere karşı korunmasını sağlamaya çalışıyor gibi görünen NATO, aslında çoktan mezara gömülmüş olan kapitalizmi korumak için hamleler yapıyor. Stratejik Konseptte ifade edilmeyen ancak bundan sonra NATO'ya biçilen yeni ve en önemli misyon anlaşılan bu olacak.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024