12 ülke tarafından imzalanan anlaşma kapsamında NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) 1949 yılında kuruldu.
Yalnızca 3 yıl sonra Şubat 1952'de Türkiye NATO'ya kabul edildi.
Batılı ülkelerin öncülüğünde kurulan bir ittifaka Türkiye'nin bu kadar hızlı katılması bir daha yaşanmayacak bir hadise olarak tarihe geçti.
Oysa 60 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekleyen ülkemiz için o kapı hiçbir zaman aralanmadı, aralanacak gibi de değil…
Bugün 74 yaşındaki NATO'da bugüne kadar onlarca genel sekreter gelip geçtiği halde bir kere bile bir Türk'e bu görevin verilmemiş olduğu gerçeğine dikkatinizi çekmek istiyorum.
NATO tarihinde sırasıyla göreve gelmiş genel sekreterler ve ülkeleri şöyle:
Hastings Ismay - İngiltere
Paul-Henri Spaak - Belçika
Dirk Stikker - Hollanda
Manlio Brosio - İtalya
Joseph Luns - Hollanda
Peter Carington - İngiltere
Manfred Wörner - Almanya
Sergio Balanzino - İtalya
Willy Claes - Belçika
Javier Solana - İspanyol
George Robertson - İngiltere
Alessandro Minuto Rizzo - İtalyan
Jaap de Hoop Scheffer - Hollanda
Anders Fogh Rasmussen - Danimarka
Jens Stoltenberg - Norveç
İtalyan, Alman, Belçikalı, Danimarkalı ve Hollandalı var, ama dikkat ettiyseniz NATO'daki en üst düzey görev olan genel sekreterlik görevine bir Türk hiç getirilmemiş.
Hiç Amerikalı da yok, diye düşünenler olabilir.
NATO'da teamüller gereği genel sekreter her zaman için bir Avrupalı olsa da ittifakın 1 numaralı komutanı hep Amerikalı oluyor. Bundan dolayı hiç ABD'li bir genel sekreter yok.
Ancak ABD'nin onayı olmadan genel sekreterlik pozisyonu için hiç kimsenin seçilemeyeceğini herkes biliyor.
Yazılı bir kural olmasa da bu kuralın uygulanmadığına dair biz kez bile istisna yok…
Bu durum gösteriyor ki bugüne kadar bir Türk'ün NATO genel sekreteri olmasının ABD engelini aşamamış.
Aslında bu konuyu bir kez daha test etme fırsatı var bugün Türkiye'nin elinde.
Malumunuz teröristlere destek vermesi ve Kur'an-ı Kerim yakılmasına çanak tutması sonrası İsveç'in NATO üyeliğine 'evet' denmeyeceğini duyuran Ankara, Finlandiya'nın üyeliğine onay verip, İsveç'i 'şok' etme düşüncesinde.
Böyle bir kararın İsveç'i şok etmeyeceğini, bilakis memnun edeceğini dünkü yazımda kaleme aldığım için bugün bu noktaya girmeyeceğim.
Bu bağlamda madem Ankara, Finlandiya'ya NATO onayı verecekse bunu karşılıksız değil, NATO genel sekreterliğine bir Türk'ün getirilmesi şartıyla yapalım.
Hem dostumuz(!) ABD'nin, NATO'da Türkiye'yi 'eşit' üye olarak görüp görmediğini de anlamış oluruz.
Yıllar önce NATO genel sekreterliği görevine bir Türk'ün getirilmesi yine gündeme geldiğini ama sonra nedense devamının gelmediğini anımsıyorum.
Sanıyorum, Ankara'daki siyasiler genel sekreter yardımcılığına tav olmuşlardı.
Bugüne kadar ilki 1973-1979 arasında Prof. Dr. Mehmet Nimet Özdaş, ikincisi 2010 yılında Büyükelçi Hüseyin Diriöz olmak üzere iki kez NATO'da genel sekreter yardımcılığına Türkler seçildi.
Şimdi genel sekreterlik için bastırmanın tam zamanı.
Hadi bakalım Ankara, görelim sizi…
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024