Hanefi mezhebinin imamı,
İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin de bulunduğu bir sofrada bir taraftan yemekler yeniyor, bir taraftan sohbet yapılıyor, konu dönüp dolaşıp rızık üzerinde odaklaşıyor.
Rızıksız lokma kesilemeyeceği vurgulanıyor, dağın altında da olsa eğer kişinin rızkı ise mutlaka ona ulaşacağı dile getiriliyor. Dinledikleri kafasına yatmayan biri, önündeki ekmekten bir lokma kesiyor, kaldırıyor havaya ve konuşmaya başlıyor: "Görüyorsunuz ki lokma elimde, bu lokma benim rızkım olsa da olmasa da bunu benim elimden kimse alamaz, mideme indirmeme kimse mani olamaz" daha cümlesi bitmeden, orta yerde dolaşan bir kedi zıplıyor, adamın havadaki elinden lokmayı kapıp kaçıyor.
Evet, rızıksız lokma kesilmez imiş, kesilse bile ağıza atılmaz imiş, atılsa bile yutulmaz imiş.
* * *
Yıl 1979, İmam Hatip Lisesi'nde öğrenciliğim sürerken İstanbul/Bağcılar'da bir camide fahrî olarak görev yapıyorum. Kurban Bayramı için memleketi Trabzon'a giden cemaatimizden biri, dönüşte bir parça kurban eti getirdi. Ben diyeyim iki gün siz deyin üç gün Trabzon'dan gelen bu eti pişirip yeme fırsatı olmadı. Dördüncü gün bir öğle namazı sonra bir-iki arkadaşla birlikte pişirdik, önümüze aldık, daha ilk lokmalar kesilmeden kapı çalındı, açtık ki; Erzurum/Hasankale'den gelen ve saatlerdir bir adres arayan acıkmış, yorulmuş bir arkadaş.
İlk lokmaları beraber kestik.
***
Yaklaşık bir ay evvet.
Çocuklar İstanbul'da ben Erzurum'da yalnızım. Durumdan haberdar olan Ferit Şahin kardeşimiz telefon ediyor: - Evde misin sana yemek getireceğim? Zahmet etme, gerek yok türünden nazlandıysak da bizim Ferit bey, Rize'den gelen kayınvalidesinin yaptığı yemeklerden benim payıma düşeni aldı geldi, çok geçmeden telefonumuz çaldı, kaldırdık ahizeyi ki, bacanağımızın sesi, beş-altı kişi ile Sivas'tan kalkıp Erzurum'a girmek üzere olduklarını söylüyor ve Otogar'dan kendilerini almamı istiyor.
Rize'den gelen annemizin yaptığı yemeklere buyur ettiğimiz misafirlerden ikisi Sivas'tan, ikisi İstanbul'dan ikisi de İsviçre'den...
Demek ki rızıksız lokma kesilmiyormuş, kesilse de ağıza atılmıyormuş, atılsa da yutulmuyormuş. Demek ki:
Nasip ise gelir Hint'ten, Yemen'den.
Nasip değil ise ne gelir elden diyen çok güzel ve çok doğru demiş.
Rızıktan bahis açmışken...
Hz. Ali (k.v) Efendimiz, mescide girerken atını bir hizmetçiye emanet ediyor. Namazını bitirip çıkarken on dirhem hazırlıyor, dışarda atını tutturduğu hizmetçiye vermek niyetiyle dışarı çıkıyor ki at kapıda ama ne hizmetçi var ne de atın yuları...
Hazırladığı on dirhemi bir başkasına verip atına yular alması için pazara gönderiyor, pazardan on dirheme satın alınan yuların, biraz önce kendi atının başından çıkarılan yular olduğunu farkedince şöyle buyuruyor: "Hırsızlık rızkı artırmaz, ancak helâl rızkı haram kılar."
İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin de bulunduğu bir sofrada bir taraftan yemekler yeniyor, bir taraftan sohbet yapılıyor, konu dönüp dolaşıp rızık üzerinde odaklaşıyor.
Rızıksız lokma kesilemeyeceği vurgulanıyor, dağın altında da olsa eğer kişinin rızkı ise mutlaka ona ulaşacağı dile getiriliyor. Dinledikleri kafasına yatmayan biri, önündeki ekmekten bir lokma kesiyor, kaldırıyor havaya ve konuşmaya başlıyor: "Görüyorsunuz ki lokma elimde, bu lokma benim rızkım olsa da olmasa da bunu benim elimden kimse alamaz, mideme indirmeme kimse mani olamaz" daha cümlesi bitmeden, orta yerde dolaşan bir kedi zıplıyor, adamın havadaki elinden lokmayı kapıp kaçıyor.
Evet, rızıksız lokma kesilmez imiş, kesilse bile ağıza atılmaz imiş, atılsa bile yutulmaz imiş.
* * *
Yıl 1979, İmam Hatip Lisesi'nde öğrenciliğim sürerken İstanbul/Bağcılar'da bir camide fahrî olarak görev yapıyorum. Kurban Bayramı için memleketi Trabzon'a giden cemaatimizden biri, dönüşte bir parça kurban eti getirdi. Ben diyeyim iki gün siz deyin üç gün Trabzon'dan gelen bu eti pişirip yeme fırsatı olmadı. Dördüncü gün bir öğle namazı sonra bir-iki arkadaşla birlikte pişirdik, önümüze aldık, daha ilk lokmalar kesilmeden kapı çalındı, açtık ki; Erzurum/Hasankale'den gelen ve saatlerdir bir adres arayan acıkmış, yorulmuş bir arkadaş.
İlk lokmaları beraber kestik.
***
Yaklaşık bir ay evvet.
Çocuklar İstanbul'da ben Erzurum'da yalnızım. Durumdan haberdar olan Ferit Şahin kardeşimiz telefon ediyor: - Evde misin sana yemek getireceğim? Zahmet etme, gerek yok türünden nazlandıysak da bizim Ferit bey, Rize'den gelen kayınvalidesinin yaptığı yemeklerden benim payıma düşeni aldı geldi, çok geçmeden telefonumuz çaldı, kaldırdık ahizeyi ki, bacanağımızın sesi, beş-altı kişi ile Sivas'tan kalkıp Erzurum'a girmek üzere olduklarını söylüyor ve Otogar'dan kendilerini almamı istiyor.
Rize'den gelen annemizin yaptığı yemeklere buyur ettiğimiz misafirlerden ikisi Sivas'tan, ikisi İstanbul'dan ikisi de İsviçre'den...
Demek ki rızıksız lokma kesilmiyormuş, kesilse de ağıza atılmıyormuş, atılsa da yutulmuyormuş. Demek ki:
Nasip ise gelir Hint'ten, Yemen'den.
Nasip değil ise ne gelir elden diyen çok güzel ve çok doğru demiş.
Rızıktan bahis açmışken...
Hz. Ali (k.v) Efendimiz, mescide girerken atını bir hizmetçiye emanet ediyor. Namazını bitirip çıkarken on dirhem hazırlıyor, dışarda atını tutturduğu hizmetçiye vermek niyetiyle dışarı çıkıyor ki at kapıda ama ne hizmetçi var ne de atın yuları...
Hazırladığı on dirhemi bir başkasına verip atına yular alması için pazara gönderiyor, pazardan on dirheme satın alınan yuların, biraz önce kendi atının başından çıkarılan yular olduğunu farkedince şöyle buyuruyor: "Hırsızlık rızkı artırmaz, ancak helâl rızkı haram kılar."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Gelsin / 25.04.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- İktidara düşen… / 22.04.2025
- Yaşadıklarımızın resmidir / 21.04.2025
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025