Bu gece Receb ayının 27. gecesi (16.06.2012/günü akşam) İslam Âlemi için büyük ve faziletli bir gece olan Mirac gecesidir. Mirac hadisesi, Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed Efendimizin peygamberliğinin 12. yılında, Receb ayının 27. gecesinde gerçekleşmiştir. Bu gece, tabir yerindeyse; yüce Allah’ın, Muhammed’ine (s.a.v.) özel ikramlarda bulunmak üzere tahsis ettiği bir gecedir. Bu ihsan gecesi İslam tarihine, İsra ve Mirac olarak geçmiştir.
“Kendisine ayetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiği Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” ( İsra, 17/1)
Bu gecenin ve günün Muhammed (s.a.v.) ümmeti için ne kadar mühim müjdelerle de donatıldığını yine bize yüce şefaatçimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) haber vermektedir.
“Bir kimse Receb ayının 27. günü oruç tutar ise kendisine atmış aylık oruç sevabı yazılır.”
Receb ayının 27. günü Cebrail Aleyhisselamın, Resulullah (s.a.v.) Efendimize elçilik vazifesini getirdiği ilk gündür. Bir başka hadis-i şerifte, “Receb ayında bir gün ve bir gece vardır ki o günü oruçla, geceyi dahi namazla geçirir ise kendisine 100 sene; geceleri namaz kılanın gündüzleri de oruç tutanın sevabı verilir.” O gün Recep ayının bitiminden üç gün evvelki gün ve gecedir. (Gunyetü’t-Talibin, s. 553)
İsra, gece yürümek, gece yolculuğu yapmak, Mirac ise yükseğe çıkış aracı demektir.
Peygamberimiz (s.a.v.), bir gece Mescid-i Haram’dan alınıp Mescid-i Aksa’ya kadar Burak isimli bir binek ile yolculuk yaptırılmıştır. (Burak: katırla merkep arası, gemi vurulmuş ve eyerlenmiş bir hayvandır.)
“Peygamberimiz Mescid-i Aksa’ya girdi. İçerde İbrahim, Musa ve İsa’nın (a.s.) bulunduğu, bazı peygamberler Hz Muhammed için orada toplanmış bulunuyorlardı. Cebrail (a.s.) Peygamberimizi ileri sürdü. Peygamberimiz Onlara imam oldu iki rekât namaz kıldırdı. Cebrail (a.s.), Peygamberimize sordu: “Kureyşiler Allah’ın bir şeriki bulunduğunu, Hıristiyanlar da Allah’ın bir oğlu olduğunu iddia ediyorlar. Sen, sor şu peygamberlere bakalım, yüce Allah için, şerik veya oğul olur mu?” Dedi.
Peygamberimiz onlara sordu: Onlar, “Biz tevhid ile Allah’ın bir oluşu inancını tebliğ etmek üzere gönderildik” dediler. Yüce Allah’ın vahdaniyetini, birliğini ikrar ettiler.” (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
İslam’dan başka din arayanlara ve diyalog yandaşlarına duyurulur.
“Daha sonra Cebrail (a.s.) ile Mirac yolculuğu başlar. Bu yolculukta yine manevi bir vasıta ile olmuştur ki, buna Mirac denmektedir. Hz. Peygamber, “Şimdiye kadar ondan daha güzel bir şey görmedim. Ölünüz son nefesinde gözlerini ona diker” buyurmuşlardır. (Rahmeten Lil Alemin, Prof. Dr. Haydar Baş).
Cebrail ile (a.s.) “yedi kat gök” geçilmiş. Seyir esnasında harikulade haller yaşanmıştır. (Yazımızın sınırlı oluşu bakımından kısaca değinmekle yetiniyoruz. Tafsilat ilgili eserlerde mevcuttur.)
“Ve nihayet, Allah Resulünün (s.a.v.) önüne Sidre-i Münteha sahası açıldı. Allah’tan (c.c.) başkasınca bilinmeyen makamlar gösterildi. Bu son noktadır. Hiç bir varlık, o noktadan bir adım öteye geçemez. Belki de bu saha, varlıkların yaradılış sebebi olan Hz. Muhammed (s.a.v.) için halk edilmiş, sadece Peygamberimiz için bir defaya mahsus olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla, bundan öteye geçmek Cebrail’in de haddi değildir. Cebrail (a.s.) “Bu Sidretü’l-Münteha’dır” der. (Rahmeten Lil Alemin, Prof. Dr. Haydar Baş).
Peygamber Efendimize Mirac mülakatı sonucunda üç şey verildi: 1. Elli vakit namaz sevabına denk, beş vakit namaz verildi. 2. Bakara suresinin son ayetleri verildi. 3. Peygamberimiz Aleyhisselemın ümmetinden olup da, Allah’a şirk koşmayanlardan mukhimat (büyük ve tehlikeli günahlar) bağışlandı.
Yüce Allah (c.c.), “Ya Muhammed! Bu namazlar, her gün ve her gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için, on sevap vardır! Bu, yine, elli namaz demektir. Bende söz bir olur değişmez! Her kim bir hayır işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevap yazılır, yaparsa on sevap yazılır. Her kim de, bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!” buyurdu. (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
Mirac gecesi bizlere ikram edilen Bakara suresinin son iki ayetinin fazilet ve manasına bir bakalım.
Bakara suresinin son iki ayetinin faziletini yine Hz. Peygamber bize haber vermektedir: “Kim sure-i Bakara’nın son iki ayetini okursa, onlar, ona gece namazı kılmak yerine kifayet eder.” (Müslim).
“Cenab-ı Ecelli Ala, Sure-i Bakara’yı iki ayetle bitirdi ve bunları arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza talim ediniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem Kur’an’dır.” (Hakim, Beyhaki).
Bakara suresinin son iki ayetinde, mealen şöyle buyurulur: “Onlardan her biri, Allah’a, Allah’ın meleklerine, Allah’ın kitabına, Allah’ın peygamberlerine inandı. Peygamberlerin hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız! (Hepsine inanırız). Dinledik! (Emrine) itaat ettik! Ey Rabbimiz! Mağfiretini dileriz! Son varış(ımız)ancak sanadır, dediler. Allah, hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi yararınadır. Yaptığı (şer) de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (ümmet)lere yüklediğin gibi, üstümüze ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi bize yükleme! Bizden (sadır olanları) sil, bağışla! Bizi yarlığa! Bizi esirge! Sen bizim Mevla’mızsın! Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım et!” (Bakara 285-286).
Hz. Peygamber (s.a.v.) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamberi (s.a.v.) suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı Müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamberi (s.a.v.) sınadılar. Hz. Peygamberin (s.a.v.) verdiği bilgilerin doğruluğu Müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından “Sıddık” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere, “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti. (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
“İsra suresi Mirac hadisesinin yanında, insanlığa kurtuluş ve huzur için gerekli şartları da ortaya koymuştur. Bu ayetlerdeki ilâhî emirler şöylece özetlenebilir:
“Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anne, babaya iyi muamele edin, hısıma, yoksula, yolda kalmışa haklarını verin, ne hasis, ne cimri, ne de müsrif (savurgan) olun, çocuklarınızı öldürmeyin, zinaya yaklaşmayın, haklı bir sebep olmadıkça cana kıymayın, daha iyiye götürmek amacı dışında yetim malına yaklaşmayın, verdiğiniz sözü yerine getirin, sözünüzde durun, ölçü ve tartıyı tam yapın, hakkında bilginiz olmayan şeyin peşine düşmeyin, yeryüzünde kibir ve azametle yürümeyin, alçak gönüllü olun.” (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
Madem ki bir Mirac Kandiline daha erişmeyi Allah (c.c.) bize nasip etti. Önce bu büyük şerefe nail olduğumuz için bolca şükür etmemiz lazımdır. Sonra da yapılacak en önemli görev bize getirilen hediyeleri baş tacı edip istenilenleri kendi yararımıza yerine getirmektir. Hediyelere ilgisizlik, hediyenin sahibine saygısızlık manasına gelir ki, belki de O’nun rızasına erebilmeyi yakalamışken, nasip kapısında nasipsiz kalabiliriz.
Geliniz bu gece, gün ve hediyeleri fırsat bilelim. Mirac sırrına namazla erelim. Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed, bizi Miracına ortak edecek yolu göstermiştir. “Namaz mü’minin Miracıdır” buyurmakla.
“Kendisine ayetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiği Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” ( İsra, 17/1)
Bu gecenin ve günün Muhammed (s.a.v.) ümmeti için ne kadar mühim müjdelerle de donatıldığını yine bize yüce şefaatçimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) haber vermektedir.
“Bir kimse Receb ayının 27. günü oruç tutar ise kendisine atmış aylık oruç sevabı yazılır.”
Receb ayının 27. günü Cebrail Aleyhisselamın, Resulullah (s.a.v.) Efendimize elçilik vazifesini getirdiği ilk gündür. Bir başka hadis-i şerifte, “Receb ayında bir gün ve bir gece vardır ki o günü oruçla, geceyi dahi namazla geçirir ise kendisine 100 sene; geceleri namaz kılanın gündüzleri de oruç tutanın sevabı verilir.” O gün Recep ayının bitiminden üç gün evvelki gün ve gecedir. (Gunyetü’t-Talibin, s. 553)
İsra, gece yürümek, gece yolculuğu yapmak, Mirac ise yükseğe çıkış aracı demektir.
Peygamberimiz (s.a.v.), bir gece Mescid-i Haram’dan alınıp Mescid-i Aksa’ya kadar Burak isimli bir binek ile yolculuk yaptırılmıştır. (Burak: katırla merkep arası, gemi vurulmuş ve eyerlenmiş bir hayvandır.)
“Peygamberimiz Mescid-i Aksa’ya girdi. İçerde İbrahim, Musa ve İsa’nın (a.s.) bulunduğu, bazı peygamberler Hz Muhammed için orada toplanmış bulunuyorlardı. Cebrail (a.s.) Peygamberimizi ileri sürdü. Peygamberimiz Onlara imam oldu iki rekât namaz kıldırdı. Cebrail (a.s.), Peygamberimize sordu: “Kureyşiler Allah’ın bir şeriki bulunduğunu, Hıristiyanlar da Allah’ın bir oğlu olduğunu iddia ediyorlar. Sen, sor şu peygamberlere bakalım, yüce Allah için, şerik veya oğul olur mu?” Dedi.
Peygamberimiz onlara sordu: Onlar, “Biz tevhid ile Allah’ın bir oluşu inancını tebliğ etmek üzere gönderildik” dediler. Yüce Allah’ın vahdaniyetini, birliğini ikrar ettiler.” (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
İslam’dan başka din arayanlara ve diyalog yandaşlarına duyurulur.
“Daha sonra Cebrail (a.s.) ile Mirac yolculuğu başlar. Bu yolculukta yine manevi bir vasıta ile olmuştur ki, buna Mirac denmektedir. Hz. Peygamber, “Şimdiye kadar ondan daha güzel bir şey görmedim. Ölünüz son nefesinde gözlerini ona diker” buyurmuşlardır. (Rahmeten Lil Alemin, Prof. Dr. Haydar Baş).
Cebrail ile (a.s.) “yedi kat gök” geçilmiş. Seyir esnasında harikulade haller yaşanmıştır. (Yazımızın sınırlı oluşu bakımından kısaca değinmekle yetiniyoruz. Tafsilat ilgili eserlerde mevcuttur.)
“Ve nihayet, Allah Resulünün (s.a.v.) önüne Sidre-i Münteha sahası açıldı. Allah’tan (c.c.) başkasınca bilinmeyen makamlar gösterildi. Bu son noktadır. Hiç bir varlık, o noktadan bir adım öteye geçemez. Belki de bu saha, varlıkların yaradılış sebebi olan Hz. Muhammed (s.a.v.) için halk edilmiş, sadece Peygamberimiz için bir defaya mahsus olarak kullanılmıştır. Dolayısıyla, bundan öteye geçmek Cebrail’in de haddi değildir. Cebrail (a.s.) “Bu Sidretü’l-Münteha’dır” der. (Rahmeten Lil Alemin, Prof. Dr. Haydar Baş).
Peygamber Efendimize Mirac mülakatı sonucunda üç şey verildi: 1. Elli vakit namaz sevabına denk, beş vakit namaz verildi. 2. Bakara suresinin son ayetleri verildi. 3. Peygamberimiz Aleyhisselemın ümmetinden olup da, Allah’a şirk koşmayanlardan mukhimat (büyük ve tehlikeli günahlar) bağışlandı.
Yüce Allah (c.c.), “Ya Muhammed! Bu namazlar, her gün ve her gecede, beş namazdır! Amma, her namaz için, on sevap vardır! Bu, yine, elli namaz demektir. Bende söz bir olur değişmez! Her kim bir hayır işlemek ister ve onu yapmazsa, o kimseye (bu iyi niyetinden dolayı) bir sevap yazılır, yaparsa on sevap yazılır. Her kim de, bir kötülük yapmak ister, onu yapmazsa, ona bir şey yazılmaz. O kötülüğü yaparsa, bir günah yazılır!” buyurdu. (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
Mirac gecesi bizlere ikram edilen Bakara suresinin son iki ayetinin fazilet ve manasına bir bakalım.
Bakara suresinin son iki ayetinin faziletini yine Hz. Peygamber bize haber vermektedir: “Kim sure-i Bakara’nın son iki ayetini okursa, onlar, ona gece namazı kılmak yerine kifayet eder.” (Müslim).
“Cenab-ı Ecelli Ala, Sure-i Bakara’yı iki ayetle bitirdi ve bunları arşın altındaki bir hazineden verdi. Bunları öğreniniz, kadınlarınıza, oğullarınıza talim ediniz. Çünkü bunlar hem salâttır, hem Kur’an’dır.” (Hakim, Beyhaki).
Bakara suresinin son iki ayetinde, mealen şöyle buyurulur: “Onlardan her biri, Allah’a, Allah’ın meleklerine, Allah’ın kitabına, Allah’ın peygamberlerine inandı. Peygamberlerin hiçbirini, diğerlerinin arasından ayırmayız! (Hepsine inanırız). Dinledik! (Emrine) itaat ettik! Ey Rabbimiz! Mağfiretini dileriz! Son varış(ımız)ancak sanadır, dediler. Allah, hiçbir kimseye, gücünün yettiğinden başkasını yüklemez. (Herkesin) kazandığı (hayır) kendi yararınadır. Yaptığı (şer) de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz! Unuttuk yahut yanıldık ise, bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz! Bizden önceki (ümmet)lere yüklediğin gibi, üstümüze ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Takat getiremeyeceğimizi bize yükleme! Bizden (sadır olanları) sil, bağışla! Bizi yarlığa! Bizi esirge! Sen bizim Mevla’mızsın! Artık, kâfirler güruhuna karşı da, bize yardım et!” (Bakara 285-286).
Hz. Peygamber (s.a.v.) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamberi (s.a.v.) suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı Müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamberi (s.a.v.) sınadılar. Hz. Peygamberin (s.a.v.) verdiği bilgilerin doğruluğu Müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından “Sıddık” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere, “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti. (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
“İsra suresi Mirac hadisesinin yanında, insanlığa kurtuluş ve huzur için gerekli şartları da ortaya koymuştur. Bu ayetlerdeki ilâhî emirler şöylece özetlenebilir:
“Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anne, babaya iyi muamele edin, hısıma, yoksula, yolda kalmışa haklarını verin, ne hasis, ne cimri, ne de müsrif (savurgan) olun, çocuklarınızı öldürmeyin, zinaya yaklaşmayın, haklı bir sebep olmadıkça cana kıymayın, daha iyiye götürmek amacı dışında yetim malına yaklaşmayın, verdiğiniz sözü yerine getirin, sözünüzde durun, ölçü ve tartıyı tam yapın, hakkında bilginiz olmayan şeyin peşine düşmeyin, yeryüzünde kibir ve azametle yürümeyin, alçak gönüllü olun.” (İslam Tarihi, M. A. Köksal).
Madem ki bir Mirac Kandiline daha erişmeyi Allah (c.c.) bize nasip etti. Önce bu büyük şerefe nail olduğumuz için bolca şükür etmemiz lazımdır. Sonra da yapılacak en önemli görev bize getirilen hediyeleri baş tacı edip istenilenleri kendi yararımıza yerine getirmektir. Hediyelere ilgisizlik, hediyenin sahibine saygısızlık manasına gelir ki, belki de O’nun rızasına erebilmeyi yakalamışken, nasip kapısında nasipsiz kalabiliriz.
Geliniz bu gece, gün ve hediyeleri fırsat bilelim. Mirac sırrına namazla erelim. Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed, bizi Miracına ortak edecek yolu göstermiştir. “Namaz mü’minin Miracıdır” buyurmakla.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- Namaz kılmak bütün Müslümanlara farzdır / 11.04.2025
- Namaz kulun Allah’a en yakın olduğu haldir / 08.04.2025
- Fatiha suresindeki Allah ile kul arasındaki sır / 07.04.2025
- Ahlak bulaşıcıdır / 05.04.2025
- Şevval ayında yapılacak ibadetler / 03.04.2025
- Bayram bize umut neşe getirsin / 30.03.2025
- Arayışa devam etmeliyiz / 29.03.2025