Mutfaktaki yangın her yanı sardı

Önceki yazımızda iflasların artabileceği uyarısında bulunmuş ve buna, "maliyet enflasyonu" ile piyasalardaki "durgunluğun" neden olacağını belirtmiştik. 

Bu yazımızda konuyu biraz daha açalım…

Şuan her alanda fiyatlar sürekli yukarı çıkma eğilimi gösteriyor. Marketinden fırıncısına, pazarcısından ayakkabıcısına kadar.. Aynı eğilim maaşlar için de geçerli. Vatandaş asgari ücretlerde, memur maaşlarında, emekli aylıklarında yapılacak zammı bekliyor fakat enflasyonun yükselmesinden korkulduğu için baskılama yoluyla fiyatlar düşük tutulmaya çalışılıyor. 

İşte tam da bu yüzden iflasların artacağını düşünüyorum. 

Aslına bakarsanız tüketici kesimi çok önceden iflas etmişti. Yaşadığımız şey iflas zincirinin artık yukarı doğru çıkıyor olması. Banka kredileriyle sağlanan sanal refah dönemi artık son bulmuş ve hayatın acı gerçekleriyle yüzleşme zamanı gelmiştir. 

Kapitalizm ve onun uzantısı olan liberal ekonomide tüketici kesiminin desteklenmesi söz konusu olmaz. Onun yerine bankalara pompalanan kredilerle ve üreticiler için yapılan çeşitli desteklerle krizin aşılmasına çalışılır. Bu desteklerin kaynağı yine kredilerdir. Bugüne kadar Türkiye'de uygulanan buydu zaten. Fakat gördük ki bu sistem, tüketicinin iflasını engelleyemedi. Şimdi sırada üretici var!

Tüketiciyi destekleyen dünyadaki tek model Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu modelde vatandaşın cebine konulan faizsiz, alın terinin karşılığı olan helal para ile piyasaların ihtiyacı olan alışveriş sağlanır, böylece örümcek bağlamış o üretim çarkları dönmeye başlar. Aynı anda maliyet enflasyonunu düşürecek hamlelerle de enflasyonun düşmesi sağlanır. Bunun nasıl yapılacağını milyonlarca defa anlattığımız için detaylarına girmiyorum. Fakat dileyen Milli Ekonomi Modeli'ni araştırabilir, bu modelin uzmanlarına danışabilir, sahibi olan Prof. Dr. Haydar Baş ile görüşmek için randevu isteyebilir. 

İsterseniz şimdi de Türkiye'nin belini büken ithalat için ödediğimiz paralara bir göz atalım:

2017'de toplam 157 milyar dolar değerinde ihracat yapan Türkiye, 233.8 milyar dolar ithalat yaptı. 76,8 milyar dolar açık verdik. 2016'da 56,1 milyar dolar açık vermiştik. 2002-2017 arasında 983,3 milyar dolar dış ticaret açığımız oluştu. Yani 16 yılda kasamızdan 1 trilyon dolara yakın para uçup gitti.

İthalat kalemleri arasında hepinizin bildiği gibi "saman" bile var! Yükselen maliyetleri düşürmek yerine ithalat yoluyla fiyatların düşürülmeye çalışılması yerli üreticiye darbe olmuştur. Yerli üretici üretmekten vazgeçtikçe ithalat artmış, ithalat arttıkça borcumuz artmış ve kasamızdan çıkan para çoğalmıştır. 

Kaybeden yerli üretici olurken kazanan yabancılar olmuştur. 

Tarım ürünleri ve tarıma dayalı ürünlerin ithalatının benimsenmesi de yerli üreticiye önemli bir darbe vurmuştur. 

Sözün özü, bütün enerji ve dikkatler enflasyonun düşürülmesine yönelmiş durumda. Etiketlerin ve maaşların düşük tutulmaya çalışılması da bundan dolayı. Ancak asıl yangın maliyet enflasyonunda ve gözler maalesef orayı hiç görmüyor!

Mevcut sistemde, vatandaşa yapılacak zamlar sorunu çözmek yerine daha da büyüteceğinden, tüketiciyi destekleyecek çözümler konusunda çaresiz kalınmaktadır. 

Fiyatlara ve maaşlara zam yapılamıyor, maliyetler düşürülemiyor, ithalat azaltılamıyor… Devletin gelir kalemi olarak da elde sadece vergiler kalıyor. Üretici de tükendiği için dolaylı vergilerle çarklar döndürülmeye çalışılıyor. Bu durum, sorunları daha da büyütecektir. 

Türkiye üzerinde uygulanan kapitalizmin, ülkemizi ve insanımızı getirdiği nihai liman işte bu! 

Vatana millete hayırlı 

olsun…