Birçok kavram gibi 'milli irade' kavramı da doğru ve yerinde kullanılmıyor, gerçek anlamından uzaklaştırılıyor. Böyle yapıldığı içindir ki, ülkemizde kısır tartışmalar ve anlaşmazlıklar, bitmek tükenmek bilmiyor. Bir sağırlar diyaloğudur gidiyor. Bir toplumu oluşturan bireylerin, kavram ve kelimelerden aynı şeyi anlamaları gerekir. Aksi halde, en basit konularda bile uzlaşma sağlanamaz. Bu duruma düşmemek için, kavramlari açarak, neyi anlatmak istediğimizi izah ederek konuşmalıyız. Bilindiği üzere, her milletin 'milli değerleri' vardır. Milletleri millet yapan ve başka milletlerden ayıran da onlardır. Milli irade, işte bu milli değerlere dayanan milletin iradesidir. Peki, seçmenin herhangi bir partiyi iktidara getirmesiyle milli irade oluşmaz mı? Teoride, partilerin milli değerlere aykırı hareket etmeyecekleri, edecek olanları da milletin iktidara getirmeyeceği varsayılarak, çoğunluğun iradesine milli irade denilmektedir. Pratikte, bu kurala uymayan uygulamalar görüldüğü için, çoğunluğun iradesinin, milli iradeyi temsil etmeyeceği görüşü de yaygınlık kazanmıştır. Gerçekten de bir partinin seçimlerde çok oy alması, o partinin milli iradeyi temsil ettiğini, hatta doğru yolda olduğunu göstermez. Bu, o seçimlerde oy kullanan seçmenlerin tercihini ortaya koyar. O bakımdan, milli irade ile seçmenin tercihini birbirinden ayırmak gerekmektedir.
Seçmenin tercihi sık sık değişir, değişmesiydi, belli aralıklarla seçim yapmanın anlamı kalmazdı. Halbuki milli irade böyle değildir, o sabittir, değişmez. Çok oy alarak iktidara gelmiş partilerin, milli iradeyi temsil ettiklerini söylemeleri, milletin sabit ve değişmez değerlerine bağlı kalacaklarının ilânıdır. Uygulamada, bunun tersi yaşandığında, seçmenin tercihi ile milli iradenin aynı şey olmadığını, iktidarlara hatırlatmak şarttır. Böyle yapılmazsa, devletler varlıklarını sürüdüremezler. Çünkü devletler, milli değerler üzerine kurulur ve yaşatılır. Atatürk, bu konuda şöyle der: "Her milletin kendine mahsus gelenekleri, kendine mahsus adetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet, ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti içinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki acıdır".
"Hayır, her halü kârda çoğunluğun tercihi milli iradedir" denilirse, o zaman çoğunluk, yani demokrasi idealleştirilmiş, dahası, kutsallaştırılmış olur. Bu da, milli değerlerin yanında, devlet politikalarının da sonu demektir. Devlet politikaları, hükümetten hükümete değişirse, devletin sürekliliği kalmaz. İktidara gelen her partinin devlete istediği şekli vermesini, demokrasinin gereği kabul etmek, demokrasiyi anlamamak demektir. "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" sözünü, demokrasinin kayıtsızlığı şartsızlığı anlamında okumak, çok yanlıştır. Böyle okursak, Falih Rıfkı Atay'ın 'Eski Saat' adlı kitabında dediği gibi, "demokrasi Ankara'ya Babıâli'yi, liberalizm ise Galata'yı getirir". Bir başka deyişle, Osmanlı'nın çöküş dönemine döneriz. Bir devletin, devlet olabilmesi için gereken şartlardan biri de milli egemenliktir. Milli egemenliğin olmadığı yerde, milli iradeden söz edilemez. Hal böyle iken, ülkemizde milli egemenliğin AB'ye devredilmesinde, milli ekonominin küresel ekonomiye bağlanmasında, hiçbir sakınca görmeyenler, milli iradeyi ağızlarına alabiliyorlar. Ne büyük bir gaflettir! Milli egemenlik, milli ekonomi olmadan, milli irade nasıl tecelli edecektir? Bunlar, milli iradenin ayrılmaz parçalarıdır. Bu ölçüden hareket ederek, şunu söyleyebiliriz: Gerçekte milli iradeyi, aldığı oy ne kadar az olursa olsun, "milli egemenlik, milli ekonomi ve bağımsızlık" diyen ve bu değerlerden taviz vermeyen partiler temsil etmektedirler. Bu partiler içerisinde de öncü ve önder Bağımsız Türkiye Partisi'dir. Bazı partiler onu taklit, bazıları da istismar ederek, bir başka açıdan milli iradeyi gölgelemeye çalışmaktadırlar. Milletin, bu oyuna da bozmasını diliyor ve bekliyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018