6 Şubat'ta Kahramanmaraş merkezli 11 kentimizi vuran depremlerde on binlerce canımızı yitirdik. On binlerce canımız da kayıp durumda. Ne ölüleri ne de dirileri bulunabilmiş değil.
Milyonlarca insan deprem bölgesinde evsiz kalmış durumda.
Konteyner bulabilenler şanslı, çoğunluk çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor.
Hükümetin başındaki Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde muhalefet cephesinde kriz yaşanırken, 'biz can, onlar ise mal derdinde' şeklinde bir ifade kullanmıştı.
Muhalefet ya da iktidarın siyasi derdinin ne olduğu ayrı bir konu ancak, deprem bölgesinde çadırlarda ayakta kalma mücadelesi veren vatandaşların çadırlarına elektrik sayacı bağlamaya başlayan elektrik dağıtım şirketlerinin derdinin daha fazla kâr olduğu çok belli.
Özelleştirmenin doğal sonucu
Elektrik dağıtım şirketleri sayaçların, faturalandırmak için değil, tüketim miktarını ölçmek için takıldığını iddia etse de bölgedeki elektrik tüketim miktarı pekâlâ merkezden tespit edilebilecekken sayaç takılması bugün olmasa da bir süre sonra depremzedelerin çadırlarına elektrik faturasının gönderilebileceğini ortaya koyuyor.
21 yıldır iş başında olan AKP hükümetinin maharetmiş gibi pazarladığı özelleştirme furyasının bir sonucu bu. Bu özelleştirme furyasında AKP'yle ortaklaşmış olan ancak şimdi muhalefet saflarında bulunan hepimizin malumu isimleri de unutmamak gerekiyor…
Şu bir gerçektir ki kâr etmek için elektrik dağıtım işine girmiş olan şirketler, ücretini almadan hiçbir hizmet vermeyeceklerdir. Depremin üzerinden henüz bir ay geçmişken çadırlara sayaç bağlayan işgüzar elektrik dağıtım şirketlerinin en geç birkaç ay sonra kesinlikle yapacakları şey fatura göndermek olacak.
Elektrik bir insan hakkıdır
Oysa vatandaşlara elektrik sağlanması kanımca temel bir insan hakkıdır. Çünkü özellikle deprem bölgesinde elektrik olmadan ne barınma, ne ısınma ne de beslenme sorunlarının halledilmesi mümkün olmaktadır.
Bugün karşı karşıya kaldığımız acı gerçek, devletin yapması gereken hizmetler dahil her şeyi özelleştiren politik anlayışın, aslında ortada devlet diye bir şey bırakmamış olduğudur.
Kızılay'ın bile deprem bölgesine gönderilecek çadırları sattığı bir dönem yaşıyoruz maalesef.
Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesini ziyaret eden ve depremzede vatandaşlarla görüşen Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş, Kahramanmaraş'ta yaptığı bir açıklamasında, "Burada yıkılan binaların sorumlusu depremzede vatandaşlar değildir. Dolayısıyla yeni yapılacak konutlar depremzedelere parayla satılamaz. Devlet afet durumlarında ev satmaz, zararı ücretsiz karşılar" demişti.
Hüseyin Baş'ın bahsettiği devlet keşke var olsaydı. Bugün iktidarda olanlarla böyle bir devlet asla mümkün olmaz.
Zira Hüseyin Baş, merhum Hocam Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmalarında ve ortaya koyduğu tezi Milli Ekonomi Modeli'nde sık sık bahsettiği 'Baba Devlet' anlayışından bahsetmektedir.
Vatandaşı müşteri olarak değil, hizmet edilecek değerde gören 'Baba Devlet' ancak Milli Ekonomi Modeli'nin uygulandığı bir dönemde gündeme gelebilir. Bunu da inşallah Prof. Dr. Haydar Baş'ın rotasını çizdiği yolda BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın liderliğinde yılmadan yürüyen Bağımsız Türkiye sevdalıları başaracaklardır.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024