İnsanımız Merve Dizdar'ı, 'Masumlar apartmanından' Sinan Oğan'ı ise 'U-Q' dönüşünden tanırlar.
Bu iki isim son günlerde yine gündemde. Biri, Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Diğeri 'Erdoğan'a üstün hizmet ödülüne' ADAY GÖSTERİLDİ.
Ortak noktaları ise kağıt.
Merve Dizdar, Fransa'da çıktığı sahnede eline bir kağıt tutuşturuldu, onu okudu.
Sinan Oğan'ın da eline bir kağıt tutuşturuldu ve o da, onu okudu.
İlginç olan ise Merve Dizdar'ın kağıdına yazılan metni okumasına hakaret edenler, Sinan Oğan'ın kağıdına yazılan metni okumasını alkışladı.
Sinan Oğan'ın kağıdına yazılan metni okumasını hakaret edenlerde, Merve Dizdar'ın kağıdına yazılan metni okumasını alkışladı.
Neden biliyor musunuz? İkisi de çekmedikleri derdin türküsünü söylediler.
Aslında bu türkü, ülkemizde öne geçenlerin türküsü. Siyasetçiler, çekmedikleri derdin türküsünü söylüyor.
Yargı mensupları, çekmedikleri derdin türküsünü söylüyor. Bürokratlar, çekmedikleri derdin türküsünü söylüyor.
İş dünyası, çekmedikleri derdin türküsünü söylüyor.
En vahimi ise din adına öne çıkan isimler, cemaatler, Allah'ın dinini değil kendi anladıklarını İslam olarak anlatıyor.
Haliyle insanımız namelere aldanıyor, çalım yiyor. Çalım üzerinden devam edelim.
Hep birlikte milletimize çalım attılar
5 aylık seçim sürecinde öyle iddia, itham, hakaret, gözdağı, aşağılama söylem ve icraatlarına tanık olduk ki, 'şu seçim bitse de rahatlasak' moduna girdik.
Seçimi, Meclis'te Cumhur ittifakı, Cumhurbaşkanlığında Erdoğan önde tamamladı.
Yandaş medya, 'boyunuzun ölçüsünü aldınız mı' havasında. Muhalif medya ise ikiye ayrılmış vaziyette. Bir kesimi şaibe ve Bay Kemal'in gayretini sıcak tutmaya çalışırken diğer kesimi de hem Bay Kemal ve ittifakını, hem de Erdoğan ve ittifakını suçluyor.
Bay Kemal ve ittifakı, 'biz, nerede yanlış yaptık' diye düşünüyordu, diye düşünüyorum.
Tabi, 'muhalefet neden kaybetti' sorusunun yanında, 'Erdoğan nasıl ve kimlerin desteğiyle kazandı' sorusu da çok önemlidir.
Nihai cevap, 'milletin kararıdır' ama milletimizi bu karara, kim veya kimler sürükledi. Zaten propagandanın asıl amacı da insanları, kendi vadisine yönlendirmek değil miydi?
İşte bu yönlendirme taktiğini Erdoğan, yıllardan beri yaptığı gibi çok iyi kullandı.
İşte bu yönlendirmeye sokakta 'ters kolpa' deniyor. Biz çalım, diyelim.
Erdoğan, kurmaylarıyla, medyasıyla çok büyük çalımlar attı. Örnek mi?
Başta Süleyman Soylu olmak üzere AKP kurmayları, medyası ve trolleriyle insanımıza, 'ABD, Erdoğan'ı istemiyor. AB, Erdoğan'dan çekiniyor. Dünya Erdoğan'a karşı, küresel güçler güçlü Türkiye'nin önünü kesmek istiyor' algısını işlediler.
Ardından batı dünyasının önde gelen medya kuruluşlarının, Erdoğan hakkındaki yorumlarını gündeme getirdiler ki, bu medya kuruluşları, Biden için 'bunak' başlığı atan, Trump'ın yatak odasını haber yapan kuruluşlardı.
Milletimizin hassasiyetlerine, duygularına çalım atılıyordu. Bay Kemal ve arkadaşları ise izliyordu.
Erman Toroğlu'nun dediği gibi: "Hocam karşıyla mücadele ederken önce arkanı kollayacaksın. Karşı kolay. Golü arkadan yersin.
Topun olduğu yer en tehlikesiz yer. Çünkü bütün gözler orada. Kılıçdaroğlu arkadan gol yedi. Benim gördüğüm bu."
Hocam! Sen gördüğünü çaldın ama VAR'a baksaydın kararını değiştirirdin. Çünkü o çalımlar bilerek yenildi. Şike var şike.
Nasıl mı?
Bu algılara ve algı sahiplerine karşı Bay Kemal ve arkadaşları çıkıp da, 'AB-ABD, İsrail ne istediler de Erdoğan yapmadı?' sorusunu bile sormadı. Yapılanları ortaya koymadı.
BOP'tan topa, Ege işgalinden türbe kaçırmaya, Rahip Brounson'dan Saray'daki Hahamlara vs. insanımızın çalım yememesi için gereken hiçbir başlığı gündeme getirmedi.
Bay Kemal ve arkadaşları, Erdoğan hükümetlerinin ülkeyi borca batırdığını anlattı. Doğru. Ama Erdoğan'ın, kimlerden borç aldığını hiç gündeme getirmediler. Yahudi sermaye sahipleriyle yapılan görüşmeleri deşifre etmediler.
HDP-YSP-Demirtaş ve Kandil
İnsanımızın en kolay çalım yerdiği alan bu. Erdoğan ve ittifakının en sıcak başlığı da bunlardı. Hatta montaj videolar, görseller bile piyasaya sürdüler.
İlginçtir! HDP-YSP-Demirtaş ve Kandil'in de en sıcak başlığı Erdoğan ve ittifakıydı. Seçim sürecinde sözde Erdoğan karşıtı bir profil ortaya koydular. Yani insanımıza kafa-kol çekiliyordu.
Bay Kemal ve arkadaşları çıkıp da, meclis tutanaklarıyla Erdoğan-AKP: HDP-YSP-Demirtaş ve Kandil ilişkilerini ortaya koyamadı.
Hele seçime birkaç gün kala Kandil'den gelen, 'Biz, Bay Kemali destekliyoruz' açıklaması ise tam bir kolpaydı. Yediler.
Erdoğan ve ittifakının 'FETÖ çalımı' ise yenilir, yutulur cinsten değildi. Bay Kemal, Meral Akşener ve paydaşları bu çalımı da yediler.
Arkadaşım! 2004 MGK'sı ortada. Akabinde TBMM'de yapılan gizli görüşme malum ve bu gizli görüşme tutanakları 10 yıl sonra yayınlanabilir.
15 yıl geçti. Neden belgeleri ortaya koyup, üzerinizdeki iftirayı atmayıp, FETÖ'ye kimlerin hizmet ettiğini ortaya koymadınız?
Şimdi Selahattin Demirtaş hapishaneden diyor ki: "Ben, kendi adıma, halkımıza layık bir politika ortaya koyamadığımız için içtenlikle özür diliyor ve aktif politikayı bu aşamada bırakıyorum."
Sen rahat ol. Görevini layıkıyla yaptın. İnsanımıza ters kolpa çekerek Erdoğan'ı kazandırdınız. Daha ne yapacaktın!
Netice de BTP Lideri Hüseyin Baş haklı çıktı ve muhalefet, iktidarı altın tepside Erdoğan'a sundu.
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025
- 23 yıllık iktidarın her daim mazereti olabilir mi? / 25.04.2025
- Çatlayan sadece fay hatları değil ar damarıdır / 24.04.2025
- Bizim 23 Nisan’dan anladığımız / 23.04.2025
- Türkiye’ye ‘Escobar sistemi’ kurmuşlar / 21.04.2025
- ‘Erdoğan Amca adım Danya Ebu Muhsin’ / 20.04.2025
- 2 bin değil 2 bin 600 yıldır yapılanamayanı yaptılar? / 19.04.2025
- Gazze’den tehciri, ‘hicret’ olarak kabul ettirmeye çalışıyorlar / 18.04.2025