Türkiye son yılların en keskin ve en tehlikeli dönemeçlerden geçiyor.
“Yeni Türkiye” kavramı ile her şey sulandırılıyor. Yeni bir savaş kazanılmış gibi “Yeni Türkiye” kavramı konuşuluyor. Bu devlet bazıların sandığı gibi öyle kolay kurulmadı. Yüz binlerce şehit kanı ile yoğruldu.
Bu yeni kavramın hararetli savunucularına bakarsanız, Sevr-i niye kabul etmiyorsunuz diyerek Mustafa Kemal’i sorgulayan soysuzların uzantıları olduğunu görürsünüz.
Sayın Başbakan bu fotoğrafı iyi okumalıdır. Aksi halde Türkiye dönüşü olmayan bir çıkmaza giriyor.
Oslo görüşmeleri sürecinde CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu “Devletin meşru organları terör örgütü ile masaya oturmaz” diyerek müzakereleri akil adamların yürütmesini istedi. Bir yıl sonra bu sefer AKP akil adamlar komisyonları kurarak “Türkiye’yi terör belasından bu akil adamlar kurtaracak” diyor. CHP söylüyor AKP yerine getiriyor. Yoksa hem CHP’ye hem de AKP’ye birileri mi emrediyor, onlar da yerine getiriyor. Emredenler herhalde Türk Milleti değildir. Çünkü Türk Milleti 550 milletvekili seçerek, millet adına vazife yapsınlar diye parlamentoya gönderdiler. Bu akil adam, pardon akil insan aşkı uğruna parlamento fesih edilerek yerine akil insanları atadılar. Kendileri her halde ihale takip etmek ya da akrabalarını ağırlamaktan bu önemsiz işleri! Ne olduğu belli olmayan akil adamlara havale ettiler. Bu akil adam tiyatrosunu tarihte çok gördük.
Bu akil adamların en ünlüsü, Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari’dir. Geçen yıllarda ülkemizi ziyaret etti. Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı Sayın Gül ve bilmediğimiz birçok kişi ve kurumlarla görüştü.
Bu akil adam, Yugoslavya’nın bölünmesinde, Bosna adına arabuluculuk yaptı. Ve sonuçta her iki ülke bölündü. Ne kadar soydaşımızın şehit edildiği belli değil. Aynı akil adamlar Irak, Tunus, Mısır ve Libya’da görevlerini başarı(!) ile yaptılar.
Suriye’de başarmak(!) için çalışıyorlar.
Sıra Türkiye’de: oluşturdukları “akil insan” yığını ile Ülkeyi Sevr’e taşımak istiyorlar. Hatırlayın Sevr’de ülkenin bölünmesini TBMM’nin tanımadığı İstanbul hükümeti imzaladı. Bu antlaşmanın geçerli olabilmesi için TBMM’nin onaylaması gerekiyordu.19 Ağustos 1920’de toplanan TBMM bu antlaşmayı kabul etmediği gibi, bu antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan ettiler. Bu kişiler aynı zamanda Türk vatandaşlığından çıkarıldılar.
Ey akil adamlar; siz iyi niyetli olabilirsiniz, ancak size akıl verenler asla iyi niyetli değildir. Size tavsiyemiz Sevr dayatması ile akil adamlar projesinin benzer taraflarını inceleyin, o zaman aynı kafanın ürettiği projelerin olduğunu göreceksiniz. Buna rağmen inat ederseniz size 19 Ağustos 1920 tarihini hatırlatırız.
1920’den 2013’e tam tamına 93 yıl geçti. Ülkemizin üzerinde hesabı olanlar hiç değişmedi.
Ya değişenler, Sayın Başbakan 21 Mart 2013 Nevruz kutlamalarında Türk Bayrağı asılmamasından rahatsız olmuş. Yani çaput bezlerinin ve terörist başı Öcalan’ın posterlerinin asılmasından pek rahatsız olmamış, Türk Bayrağının asılmamasından rahatsız olmuş. Miting alanında tüm yazılar Kürtçe, tek bir kelime Türkçe yoktu. Bu yapılanlardan Kürt vatandaşlarımızın rızalığı yok, onayı yok. Bu bir ayrıştırma, bu bir bölme operasyonudur.
Tam bir tiyatro oynanıyor. Ama bu tiyatronun senaryo yazarı belli değil. Yerli mi? Yabancı mı? Yoksa anonim mi?
Geçiniz bunları Sayın Başbakan, milletin gafletinden bu kadar da faydalanılmaz ki. Bu millet gaflette tamam, ama ihanette değil. Medya ilizyonu ve Toplum mühendislerinizi kullanarak Milleti yönlendiriyorsunuz. Ancak, bu Millet bir gün elbette oynanan bu oyunları çözecektir. Siz de sizden öncekiler gibi tarih olup gideceksiniz. Yaptıklarımızın hesabını Allah’a vereceğiz. Akil adam Allah’ı ve hesap gününü unutmayandır.
Televizyonlarda konuşanlar, gazete köşelerinde yazanlar çizenler, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarında cımbızla kelimeler arıyorlar. “Silahlar susacakmış, fikirler konuşacakmış.’’
Hâlbuki Öcalan ABD’nin güdümünde kendisine biçilen rolü oynuyor. “Bu mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı mücadeleyi başlatmaktır” diyor. Daha ne desin, ABD o kadar söylemesine müsaade ediyor. Bizim cenah da o kadar anlıyor. Daha doğrusu o kadar anlamalarına müsaade ediliyor. Burada karar mekanizması ne Türkiye ne Öcalan ne de PKK’dır. Karar mekanizması ABD ve İsrail’dir. ABD ve İsrail istedi, taşeronlar ve kuklalar yerine getirdi. Ortada kahraman aranıyorsa bu Öcalan değildir, AKP hükümeti hiç değildir. Yani ortada kahraman falan yoktur. ABD ve İsrail’in menfaatleri vardır. Konjonktür gereği ABD ve İsrail çözüm süreci diyor, analar ağlamasın diyor.
Bu sürecin uygulayıcısı kim olacak. AKP’ye göre Hükümet, BDP’ye göre Parlamento. Sizce kararı kim verecek? Tabiî ki ABD ve İsrail verecek.
Bu bağnazlıklar tartışılırken, gündemi değiştirmek için: İsrail’in 9 insanımızı şehit etmesi olayından tam 3 yıl sonra özür dilemesi, senaryonun yazarlarının ABD, İsrail ve onların yerli işbirlikçilerinin olduğunun kanıtıdır. Obama ile telefonda görüşen Sayın Erdoğan bu sefer eşeği sağlam kazığa bağladık diyor. Kazık Sayın Obama da, eşeğin kim olduğunu pek anlayamadım doğrusu. Sahi Eşek kim?
Çünkü Cumhuriyet döneminin en büyük ihaneti ile karşı karşıyayız. 5000 yıllık Türk Milleti ayrıştırılıyor. Bu uğurda İsrail kendi menfaati uğruna her şeyi yapıyor. Özür de ne demek? Yolda Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan var. Bu yolculukta kendisine yardımcı olanları kıracak değil ya. Atalarımızın bir sözü var: “Kaz gelecek yerde tavuk esirgenmez.”
Gelecek kaz değil, Arz-ı mevuttur. Büyük Ermenistan, Büyük İsrail’dir.
Çözüm süreci, İsrail’in özür dilemesi, akil adamlar projesi aynı maksadın kareleridir.1920 yılında Sevr’i kabul ettiremeyen ecnebi ordusu, şimdi farklı aktörlerle aynı oyunu oynamaktadır.
Bu oyunu bozmak için: Büyük fotoğrafa bakmak yeterlidir. Ancak küresel güçlerin gözlüğünden değil, çeyrek asırdan beri Milletle yatıp Milletle kalkan, Milletin dertleri ile dertlenen Prof. Dr. Haydar Baş’ın gönül penceresinden olaylara bakmaktır.
“Yeni Türkiye” kavramı ile her şey sulandırılıyor. Yeni bir savaş kazanılmış gibi “Yeni Türkiye” kavramı konuşuluyor. Bu devlet bazıların sandığı gibi öyle kolay kurulmadı. Yüz binlerce şehit kanı ile yoğruldu.
Bu yeni kavramın hararetli savunucularına bakarsanız, Sevr-i niye kabul etmiyorsunuz diyerek Mustafa Kemal’i sorgulayan soysuzların uzantıları olduğunu görürsünüz.
Sayın Başbakan bu fotoğrafı iyi okumalıdır. Aksi halde Türkiye dönüşü olmayan bir çıkmaza giriyor.
Oslo görüşmeleri sürecinde CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu “Devletin meşru organları terör örgütü ile masaya oturmaz” diyerek müzakereleri akil adamların yürütmesini istedi. Bir yıl sonra bu sefer AKP akil adamlar komisyonları kurarak “Türkiye’yi terör belasından bu akil adamlar kurtaracak” diyor. CHP söylüyor AKP yerine getiriyor. Yoksa hem CHP’ye hem de AKP’ye birileri mi emrediyor, onlar da yerine getiriyor. Emredenler herhalde Türk Milleti değildir. Çünkü Türk Milleti 550 milletvekili seçerek, millet adına vazife yapsınlar diye parlamentoya gönderdiler. Bu akil adam, pardon akil insan aşkı uğruna parlamento fesih edilerek yerine akil insanları atadılar. Kendileri her halde ihale takip etmek ya da akrabalarını ağırlamaktan bu önemsiz işleri! Ne olduğu belli olmayan akil adamlara havale ettiler. Bu akil adam tiyatrosunu tarihte çok gördük.
Bu akil adamların en ünlüsü, Finlandiya eski Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari’dir. Geçen yıllarda ülkemizi ziyaret etti. Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı Sayın Gül ve bilmediğimiz birçok kişi ve kurumlarla görüştü.
Bu akil adam, Yugoslavya’nın bölünmesinde, Bosna adına arabuluculuk yaptı. Ve sonuçta her iki ülke bölündü. Ne kadar soydaşımızın şehit edildiği belli değil. Aynı akil adamlar Irak, Tunus, Mısır ve Libya’da görevlerini başarı(!) ile yaptılar.
Suriye’de başarmak(!) için çalışıyorlar.
Sıra Türkiye’de: oluşturdukları “akil insan” yığını ile Ülkeyi Sevr’e taşımak istiyorlar. Hatırlayın Sevr’de ülkenin bölünmesini TBMM’nin tanımadığı İstanbul hükümeti imzaladı. Bu antlaşmanın geçerli olabilmesi için TBMM’nin onaylaması gerekiyordu.19 Ağustos 1920’de toplanan TBMM bu antlaşmayı kabul etmediği gibi, bu antlaşmayı imzalayanları vatan haini ilan ettiler. Bu kişiler aynı zamanda Türk vatandaşlığından çıkarıldılar.
Ey akil adamlar; siz iyi niyetli olabilirsiniz, ancak size akıl verenler asla iyi niyetli değildir. Size tavsiyemiz Sevr dayatması ile akil adamlar projesinin benzer taraflarını inceleyin, o zaman aynı kafanın ürettiği projelerin olduğunu göreceksiniz. Buna rağmen inat ederseniz size 19 Ağustos 1920 tarihini hatırlatırız.
1920’den 2013’e tam tamına 93 yıl geçti. Ülkemizin üzerinde hesabı olanlar hiç değişmedi.
Ya değişenler, Sayın Başbakan 21 Mart 2013 Nevruz kutlamalarında Türk Bayrağı asılmamasından rahatsız olmuş. Yani çaput bezlerinin ve terörist başı Öcalan’ın posterlerinin asılmasından pek rahatsız olmamış, Türk Bayrağının asılmamasından rahatsız olmuş. Miting alanında tüm yazılar Kürtçe, tek bir kelime Türkçe yoktu. Bu yapılanlardan Kürt vatandaşlarımızın rızalığı yok, onayı yok. Bu bir ayrıştırma, bu bir bölme operasyonudur.
Tam bir tiyatro oynanıyor. Ama bu tiyatronun senaryo yazarı belli değil. Yerli mi? Yabancı mı? Yoksa anonim mi?
Geçiniz bunları Sayın Başbakan, milletin gafletinden bu kadar da faydalanılmaz ki. Bu millet gaflette tamam, ama ihanette değil. Medya ilizyonu ve Toplum mühendislerinizi kullanarak Milleti yönlendiriyorsunuz. Ancak, bu Millet bir gün elbette oynanan bu oyunları çözecektir. Siz de sizden öncekiler gibi tarih olup gideceksiniz. Yaptıklarımızın hesabını Allah’a vereceğiz. Akil adam Allah’ı ve hesap gününü unutmayandır.
Televizyonlarda konuşanlar, gazete köşelerinde yazanlar çizenler, Abdullah Öcalan’ın açıklamalarında cımbızla kelimeler arıyorlar. “Silahlar susacakmış, fikirler konuşacakmış.’’
Hâlbuki Öcalan ABD’nin güdümünde kendisine biçilen rolü oynuyor. “Bu mücadeleyi bırakmak değil, daha farklı mücadeleyi başlatmaktır” diyor. Daha ne desin, ABD o kadar söylemesine müsaade ediyor. Bizim cenah da o kadar anlıyor. Daha doğrusu o kadar anlamalarına müsaade ediliyor. Burada karar mekanizması ne Türkiye ne Öcalan ne de PKK’dır. Karar mekanizması ABD ve İsrail’dir. ABD ve İsrail istedi, taşeronlar ve kuklalar yerine getirdi. Ortada kahraman aranıyorsa bu Öcalan değildir, AKP hükümeti hiç değildir. Yani ortada kahraman falan yoktur. ABD ve İsrail’in menfaatleri vardır. Konjonktür gereği ABD ve İsrail çözüm süreci diyor, analar ağlamasın diyor.
Bu sürecin uygulayıcısı kim olacak. AKP’ye göre Hükümet, BDP’ye göre Parlamento. Sizce kararı kim verecek? Tabiî ki ABD ve İsrail verecek.
Bu bağnazlıklar tartışılırken, gündemi değiştirmek için: İsrail’in 9 insanımızı şehit etmesi olayından tam 3 yıl sonra özür dilemesi, senaryonun yazarlarının ABD, İsrail ve onların yerli işbirlikçilerinin olduğunun kanıtıdır. Obama ile telefonda görüşen Sayın Erdoğan bu sefer eşeği sağlam kazığa bağladık diyor. Kazık Sayın Obama da, eşeğin kim olduğunu pek anlayamadım doğrusu. Sahi Eşek kim?
Çünkü Cumhuriyet döneminin en büyük ihaneti ile karşı karşıyayız. 5000 yıllık Türk Milleti ayrıştırılıyor. Bu uğurda İsrail kendi menfaati uğruna her şeyi yapıyor. Özür de ne demek? Yolda Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan var. Bu yolculukta kendisine yardımcı olanları kıracak değil ya. Atalarımızın bir sözü var: “Kaz gelecek yerde tavuk esirgenmez.”
Gelecek kaz değil, Arz-ı mevuttur. Büyük Ermenistan, Büyük İsrail’dir.
Çözüm süreci, İsrail’in özür dilemesi, akil adamlar projesi aynı maksadın kareleridir.1920 yılında Sevr’i kabul ettiremeyen ecnebi ordusu, şimdi farklı aktörlerle aynı oyunu oynamaktadır.
Bu oyunu bozmak için: Büyük fotoğrafa bakmak yeterlidir. Ancak küresel güçlerin gözlüğünden değil, çeyrek asırdan beri Milletle yatıp Milletle kalkan, Milletin dertleri ile dertlenen Prof. Dr. Haydar Baş’ın gönül penceresinden olaylara bakmaktır.
Mehmet Garaçoğlu / diğer yazıları
- Akil adamlar projesi ve Sevr / 08.04.2013
- Tarih şuuru ve milli kahramanlarımız / 17.03.2013
- Gerçeklerle yüzleşmek / 22.12.2012
- NATO, Rasmussen ve George Sabra / 01.12.2012
- Çözümün adresi AKP değildir / 07.10.2012
- ABD’nin aracıları / 15.08.2012
- Sayın Başbakan Graham Fuller’i dinle! / 29.07.2012
- ABD açısından AKP iktidarının önemi / 19.07.2012
- Akil ve akılsız adamlar / 26.06.2012
- Tarih şuuru ve milli kahramanlarımız / 17.03.2013
- Gerçeklerle yüzleşmek / 22.12.2012
- NATO, Rasmussen ve George Sabra / 01.12.2012
- Çözümün adresi AKP değildir / 07.10.2012
- ABD’nin aracıları / 15.08.2012
- Sayın Başbakan Graham Fuller’i dinle! / 29.07.2012
- ABD açısından AKP iktidarının önemi / 19.07.2012
- Akil ve akılsız adamlar / 26.06.2012