Milli şairimiz M. Akif Ersoy, İstiklâl Marşı'nda, Batı medeniyetini "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyerek tanımlıyor. Anayasamızın 3. maddesinde "milli marşımızın İstiklâl Marşı" olduğu, hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre, batı medeniyetine, çok rahatlıkla canavar medeniyeti diyebiliriz. Gerçek de böyledir. Başka bir deyişle, Batı medeniyetini evrensel bir medeniyet kabul edenler ve ona ulaşmayı Türk milletinin önüne bir ideal olarak koyanlar, Anayasamızla ters düşüyorlar. Bu ters düşüş, Anayasayı ihlâl suçu oluşturur mu, oluşturmaz mı? Bunun tartışmasını hukukçulara bırakarak geçelim.
Hıristiyan birliği kurmak isteyen Avrupalılar, baktılar ki biz ne desek diyelim, Türkiye'de bir grup insan, "İlle de Avrupa Birliği'ne gireceğiz" iddiasında. Bundan dolayı, AB'nin ne olduğunu açıkça söylemeye karar verdiler. Nihayet Avrupa'da Hıristiyan Demokratlar toplandılar ve şöyle bir karar alıp, ilan ettiler: "AB bir medeniyet projesidir. Türkiye ile Avrupa arasında medeniyet farkı olduğu için, Türkiye'nin bu birlikte yeri yoktur". Keşke demez olsaydılar, AB bağımlıları da ağız değiştirdiler. Onlarda, AB'nin bir medeniyet projesi olduğunu, oraya giremezsek medeniyet varoşlarında kalacağımızı söylemeye başladılar.
Hal böyle olunca, medeniyet ve Avrupa medeniyeti üzerinde birazcık durmak şart oldu. Birazcık duralım ki, bazı gafiller belki uyanırlar. Batılı Eliot, "kültür, dinin vücut bulmuş şeklidir" der. Merhum Cemil Meriç'de, "her kültürün kendine göre bir medeniyeti vardır. Kültürün kaçınılmaz akıbetidir medeniyet" der. Bu tesbitlerden hareket ederek, şunu söyleyebiliriz: "Medeniyet eşittir dindir". Her dinin de kendine has bir akidesi vardır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Batı medeniyetinin temeli "teslise", Türk milletinin medeniyeti de "tevhide" dayanır". Yani Batı medeniyeti ile aramızdaki fark, ak ile kara, gündüz ile gece gibidir.
O, halde, "AB bir medeniyet projesidir, ondan kaçmak medeniyetten kaçmaktır" diyen siyasi parti liderleri, ne demek istiyorlar? Ne demek istediklerini bu millet çok iyi biliyor. Onlar, Batı medeniyeti evrensel bir medeniyet olarak görüyorlar. Halbuki Batı medeniyeti, evrensel değil, bir çok medeniyetten yalnızca biridir. Dahası, bir medeniyet başka bir medeniyete asla dönüşemez. Hatta bir medeniyet, başka bir medeniyetin kavramlarıyla bile anlatılamaz. Bu gerçeği Batılılar kabul ediyor, fakat bizdeki devşirilmiş beyinler reddediyor. Bakınız, bir Batılı olan Mermadyuk Begsül, Türk ve Batı medeniyeti hakkında ne diyor: "Türk medeniyeti ruh ve imana dayanır. Batı medeniyeti ise ruhsuz ve imansızdır". Bir Batılı kadar bu farkı göremeyenlere yazıklar olsun!.
Esasen Batı veyahut Avrupa, çoğrafi bir kavram değildir. Peki ya nedir? Fransız gazeteci Emmanuel Berl; "Atilla'dan Timur'a Avrupa ve Asya" adlı kitabında diyor ki: "Avrupa bir fikir ve idealler bütünüdür. Bu idealler içinde kalanlar Avrupalıdırlar, dışında kalanlar ise Avrupalı kabul edilmezler". Örnek mi istiyorsunuz işte örnek, Balkanlar'da yaşayan Müslümanlar. Eğer onlar Avrupalı kabul edilselerdi, katliama maruz kalırlarmıydı?.
Avrupalılar, geçmişten günümüze hep "ben merkezli" düşünmüşlerdir. Çoğrafi bölgeleri bile, bu anlayışa göre isimlendirmişlerdir. Örneğin, yakındoğu, uzakdoğu, ortadoğu... derler. Hiç sormayız, "bu ülkeler neresi merkez alınarak, bu şekilde isimlendiriliyorlar?". Uzakdoğu diye isimlendirilen ülkelerin biraz doğusuna gidilince, o ülkeler batıda kalmıyor mu? Bu da, Batı'nın çoğrafi bir kavram olmadığını gösteren başka bir delildir.
Bütün bunları bilip de, hâlâ "AB bir medeniyet projesidir, bu proje içerisinde mutlaka yer almalıyız, almazsak batarız" diyenler varsa, onlara sormak gerek: "Siz kimsiniz, kim adına konuşuyorsunuz?". Verecekleri cevap çok da önemli değil. Önemli olan Türk milletinin milli duruşudur. İftiharla ifade edelim ki, milletimiz her zaman olduğu gibi, bu duruşu, bugün de gösteriyor.
Hıristiyan birliği kurmak isteyen Avrupalılar, baktılar ki biz ne desek diyelim, Türkiye'de bir grup insan, "İlle de Avrupa Birliği'ne gireceğiz" iddiasında. Bundan dolayı, AB'nin ne olduğunu açıkça söylemeye karar verdiler. Nihayet Avrupa'da Hıristiyan Demokratlar toplandılar ve şöyle bir karar alıp, ilan ettiler: "AB bir medeniyet projesidir. Türkiye ile Avrupa arasında medeniyet farkı olduğu için, Türkiye'nin bu birlikte yeri yoktur". Keşke demez olsaydılar, AB bağımlıları da ağız değiştirdiler. Onlarda, AB'nin bir medeniyet projesi olduğunu, oraya giremezsek medeniyet varoşlarında kalacağımızı söylemeye başladılar.
Hal böyle olunca, medeniyet ve Avrupa medeniyeti üzerinde birazcık durmak şart oldu. Birazcık duralım ki, bazı gafiller belki uyanırlar. Batılı Eliot, "kültür, dinin vücut bulmuş şeklidir" der. Merhum Cemil Meriç'de, "her kültürün kendine göre bir medeniyeti vardır. Kültürün kaçınılmaz akıbetidir medeniyet" der. Bu tesbitlerden hareket ederek, şunu söyleyebiliriz: "Medeniyet eşittir dindir". Her dinin de kendine has bir akidesi vardır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın deyimiyle "Batı medeniyetinin temeli "teslise", Türk milletinin medeniyeti de "tevhide" dayanır". Yani Batı medeniyeti ile aramızdaki fark, ak ile kara, gündüz ile gece gibidir.
O, halde, "AB bir medeniyet projesidir, ondan kaçmak medeniyetten kaçmaktır" diyen siyasi parti liderleri, ne demek istiyorlar? Ne demek istediklerini bu millet çok iyi biliyor. Onlar, Batı medeniyeti evrensel bir medeniyet olarak görüyorlar. Halbuki Batı medeniyeti, evrensel değil, bir çok medeniyetten yalnızca biridir. Dahası, bir medeniyet başka bir medeniyete asla dönüşemez. Hatta bir medeniyet, başka bir medeniyetin kavramlarıyla bile anlatılamaz. Bu gerçeği Batılılar kabul ediyor, fakat bizdeki devşirilmiş beyinler reddediyor. Bakınız, bir Batılı olan Mermadyuk Begsül, Türk ve Batı medeniyeti hakkında ne diyor: "Türk medeniyeti ruh ve imana dayanır. Batı medeniyeti ise ruhsuz ve imansızdır". Bir Batılı kadar bu farkı göremeyenlere yazıklar olsun!.
Esasen Batı veyahut Avrupa, çoğrafi bir kavram değildir. Peki ya nedir? Fransız gazeteci Emmanuel Berl; "Atilla'dan Timur'a Avrupa ve Asya" adlı kitabında diyor ki: "Avrupa bir fikir ve idealler bütünüdür. Bu idealler içinde kalanlar Avrupalıdırlar, dışında kalanlar ise Avrupalı kabul edilmezler". Örnek mi istiyorsunuz işte örnek, Balkanlar'da yaşayan Müslümanlar. Eğer onlar Avrupalı kabul edilselerdi, katliama maruz kalırlarmıydı?.
Avrupalılar, geçmişten günümüze hep "ben merkezli" düşünmüşlerdir. Çoğrafi bölgeleri bile, bu anlayışa göre isimlendirmişlerdir. Örneğin, yakındoğu, uzakdoğu, ortadoğu... derler. Hiç sormayız, "bu ülkeler neresi merkez alınarak, bu şekilde isimlendiriliyorlar?". Uzakdoğu diye isimlendirilen ülkelerin biraz doğusuna gidilince, o ülkeler batıda kalmıyor mu? Bu da, Batı'nın çoğrafi bir kavram olmadığını gösteren başka bir delildir.
Bütün bunları bilip de, hâlâ "AB bir medeniyet projesidir, bu proje içerisinde mutlaka yer almalıyız, almazsak batarız" diyenler varsa, onlara sormak gerek: "Siz kimsiniz, kim adına konuşuyorsunuz?". Verecekleri cevap çok da önemli değil. Önemli olan Türk milletinin milli duruşudur. İftiharla ifade edelim ki, milletimiz her zaman olduğu gibi, bu duruşu, bugün de gösteriyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018