Ötelerin ötesinde dertler vardır. Öyle büyük dertler ki hiç buradakilere benzemez. Sıkıntılar vardır, öyle büyük sıkıntı ki hiç burayla mukayesesi yapılamaz. Ne geçim sıkıntısına benzer, ne hastalığa ne de açlığa. Bir önceki yazımızda sur-a üfürülüşün mahiyetinden bahsetmiştik, bugün ise mahşerin durumundan ve her insanın başına gelecek gerçeklerden söz edeceğiz. Hangi aşamalardan geçeceğimizden bahisle yazımıza devam edelim. Dirilme olayından sonra insanlar çırçıplak, yalın ayak ve sünnetsiz olarak mahşer yerine doğru kimileri yürüyerek, kimileri sürünerek, kimileri yüzü koyun birbirlerine karışıp yollara dökülürler. Mahşer arazisi bembeyaz dümdüzdür. Ne çukur, ne de tümsektir. İnsanların gizleneceği bir vadi yoktur. İnsanlar bu araziye bölük bölük getirilirler. Peygamber Efendimiz o arazinin bugünkü dünya arazisi ile karşılaştırıldığında isim benzerliği dışında bir benzerlik yoktur, buyurmuştur. Nitekim ayeti kerimede Cenab-ı Hak şöyle buyurur: Yerin başka bir yerle, göklerinde başka göklerle değiştirildiği her şeye üstün gelen tek Allah'ın huzuruna çıktıkları günde, sakın Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma, doğrusu Allah güçlüdür, öç alandır (İbrahim Suresi, Ayet 47 ve 48). İbni Abbas bu ayetin yorumunda şöyle der: "Gümüş renkli bir arazidir, üzerinde ne kan dökülmüş ne de günah işlenmiştir. Güneşin, ayın ve yıldızların ışıkları söndürülmüştür." Peygamber efendimiz şöyle buyurur: "İnsanlar yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşr olunulur. Ter, kendilerini gemlemiş kulak memelerine ulaşmıştır." Bu hadisi rivayet eden Hz. Sevde annemiz şöyle söyler: "Ya Resulullah, böyle bir durumda birbirimize bakmaz mıyız." Resulüllah, şöyle cevap verir: "O gün herkesin derdi kendine yeter, insanlar birbirlerine bakmazlar." Nitekim Cenabı Hak bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurur: "O gün bunlardan herkesin yeter bir işi vardır (Abese, 37). Peygamberimiz şöyle devam eder: "Kıyamet günü insanlar 3 gurup olarak haşr olunur. 1) Binitli gurup 2) yayalar gurubu 3) Yüzleri üstü sürünenler grubu. Adamın biri sorar: "Ya Resulullah, yüzleri üstü nasıl yürüyebilirler." Peygamberimiz şöyle cevap verir: "Onları ayakları üzerinde yürüten Allah, yüzleri üzerinde de yürütmeye kadirdir."Mu'az İbn-i Cebel (r.a.h) da Peygamber Efendimiz'e sorar: "Ya Resulullah o günde İsrafil (A.S) surunu üfler, ölülerin hepsi mezarlarından doğrulup kalkarlar. Acaba bu hal o gün nice olacaktır." Peyamberimiz şöyle cevap verir: "Ne azim günden sordun ya Muaz. Mübarek gözlerinden yaşlar akıtarak devam eder. Siz o gün kabirlerinizden kalkıp muhtelif cemaatler halinde bir yere varırsınız ki o yerin adı SAHİRE'dir. Benim ümmetim on bölük olur ve her biri bir suretle mahşer yerine gelirler. Kim dolunay gibi yüzü nurlu, kimi maymun domuz suretinde bulunur. Kimileri baş aşağı ve yüzleri yerlerde sürünerek gelirler. Bir kısmı dillerini çiğneye çiğneye, göğüsleri üzerine sarkmış, ağızlarından irinler akarak gelir. Kimisi elleri ve ayakları kesik ateşten ağaçlara asılmış gibi ve köpek leşinden daha fena kokar halde gelir. Kimi sağır olarak, kimisi de katrandan cübbeler giymiş halde gelirler. Bu surete dönenler de sizin gibi La İlahe İllallah diyen, beş vakit namaz kılan, yılda bir ay oruç tutan, Cuma namazını ve bayram namazını kılan, hacca giden insanlardır. Fakat kötü huyları onların ibadetlerini hiç etmiştir."Buradan çıkaracağımız netice şudur: istediğin kadar ibadet yap, ahlaki güzelleştirmezsen hiç biri kabul olmaz. Allah korusun! Ahirette suretin değişir. Güzel ahlak o kadar önemli ki Cenabı Hak sevgilisini bu aleme güzel ahlakını tamamlamak için göndermiştir. Ve şu tespiti yapmak gerekir ki, ahlakımız ne kadar uğraşsak da düzelmiyorsa o zaman ibadetlerimiz kabul olmuyor demektir. İhlasla yapılan ibadetler zamanla insanın kötü ahlakını iyiye çevirir ve sen o eski sen olmaktan çıkar, yerine bambaşka biri oluverirsin ve Peygamberimizin suretleri değişen ümmeti hakkındaki açıklamalarına dönelim. Yüzleri ayın on dördü gibi nurlu ve parlak olan buraklara bindirilen önlerinden ve arkalarından melekler koşan, tekbir ve salavatlarla mahşer yerine getirilenler peygamberler, hak velileri ve muhlislerdir. (Yani ibadetlerini ihlas ile yapanlar ve ihlastan hiç ayrılmayanlardır.)Maymun yüzüne dönmüş olanlar dedikoduculardır, domuz yüzüne dönmüş olanlar haram yiyenler, baş aşağı ve yüzleri yerlerde sürünerek getirilenler parasını faize verenlerdir yani faiz yiyenler, iki gözleri kör olarak getirilirler hükmünde zulmederek haksızlık edenlerdir. Bunlar ister evlerinde haksızlık etsin, ister dışarda hüküm aynıdır. Zalim muamelesi görür. Kulakları sağır olarak getirilenler yalnız kendi amellerini görüp beğenen ve kendisini iyi bir insan olarak tanıyan ve (benim gibi kişi nerede vardır?) diyenlerdir. Dillerini çiğneye çiğneye getirilenler halka nasihat ettikleri halde kendileri tutmayanlar, sözleri işlerine uymayanlar, garez üzerine yanlış fetva verenlerdir. Elleri kesik olarak getirilenler komşularını incitenlerdir, ateşten ağaçlara asılı halde getirilenler halkı insanları alaya alıp herkesle eğlenenlerdir, köpek leşi gibi kokarak getirilenler nefislerine uyanlardır ve nefsinin muradını gözetip malının zekatını vermeyenlerdir, katran cübbe giydirilip getirilenler kibirlilik edenlerdir. Ve bu insanların her biri cehennem derelerine sürülüp orada azap görmelerini Allah (cc) buyurur. (O gün insan, kardeşinden, ana ve babasından kaçar Abese 34-35). Bu ayetin mealini Şeyh Abdülkadir Geylani şöyle yorumlar: İnsanların suretleri değiştiği için evlatlar anasını ve babasını tanımazlar. O günde Allah yardımcımız olsun. Ama bunun için çok çalışıp gayret etmek gerekir. Bu dünya oturma, eğlenme ve zevk yeri değildir. Bilakis mümininin zindanıdır. Eğer keyifler çok iyi ise kendinden şüphe et. Keyif yoksa sabret ve ibadet et. Ve Cenabı Hakk'ın bu çilelere karşı büyük bir ecir vereceğini unutma! Şimdi bunları okudun, neler yaşanacak hatırladın. Dert sıkıntı keder kaldı mı? Bu dünya ile ilgili kaygı var mı, hepsi bir tefekkürle gidiverdi. Allah bu halimizi daim eylesin. Amin.
Hayriye Bektaş / diğer yazıları
- Askerlik, bu kadar ucuz mu? / 26.11.2011
- Zilhicce bereketinden gafil olmayalım / 12.11.2010
- Ölümden sonra başımıza gelecek haller / 23.07.2010
- Allah aşkı / 24.10.2008
- Fakirliğin fazileti / 16.10.2008
- Tevekkül / 10.10.2008
- Mahşer yeri / 29.05.2008
- Sur'a Üfürülmesi ve Kıyamet günü / 25.05.2008
- İstiğfarın fazileti / 15.05.2008
- Zilhicce bereketinden gafil olmayalım / 12.11.2010
- Ölümden sonra başımıza gelecek haller / 23.07.2010
- Allah aşkı / 24.10.2008
- Fakirliğin fazileti / 16.10.2008
- Tevekkül / 10.10.2008
- Mahşer yeri / 29.05.2008
- Sur'a Üfürülmesi ve Kıyamet günü / 25.05.2008
- İstiğfarın fazileti / 15.05.2008