Lübnan'a asker gönderme meselesi millete sorulmalıdır

Günlerdir tartışılan Lübnan'a asker gönderilme meselesine bir de başka açıdan bakmak istedik. Siyasi iktidarlar önceden elde ettikleri bazı yetki ve sorumluluklar çerçevesinde, bazı konularda kendilerini yetkili olarak görebilirler. Ülkemizde ve dünyada çok çabuk değişen şartlara ayak uydurulamadığı takdirde, önceden alınmış bazı yetkiler; yetersiz ya da tehlikeli olabilir. İktidar sahiplerinin millete rağmen "yetkim var, yaparım" gibi davranmaya, ulusal çıkarlarımız açısından bakıldığında; hakkının olmadığı görülecektir. "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözünün kanunlaştığı bir ülkede, mademki hâkim olan unsur milletin kendisidir. O zaman milleti ilgilendiren önemli durumlar mutlaka millete sorulmalıdır. Bunun için vekiller, sadece seçilmek için değil, sürekli millete gitmelidirler. Gelişen şartların milletçe mutlaka değerlendirmesine başvurmalıdırlar.Lübnan'a asker gitmeli mi? Gitmemeli mi? Bu konuda herkes kendi penceresinden bakarak olayları değerlendirebilir. Herkesin görüşü kendinedir. Ama maalesef ateş çemberine yollanacak olana soran yok. Ateş çemberine yollanacak olan milletimizin evlatlarıdır. Millete; "evladını Lübnan'a göndereyim mi?" diye sorulmadan olamayacak bir iştir. Tarihi sorumlulukları ve vebali olan bir iştir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp "Başka ülkelerin ulusal çıkarlarını korumak zorunda değiliz. Başka ülkelerin güvenlik sorunlarını çözmek bizim görevimiz değil. Kendi sorunumuz varken, başkalarının sorununu çözmek bizim görevimiz değil" diyor. Ve asker göndermeye sıcak bakmadığını açıkça beyan ediyor. İktidar sahipleri itiraz ediyor. Meclis başkanı Bülent Arınç; "Türkiye'nin çok uluslu BM Barış Gücü'ne eğer asker göndermesi gerekiyorsa bunun gereğini hükümet takdir edecektir, ikinci aşamada bu talebini TBMM'ye iletecektir. TBMM toplanacak ve bu talebin yerinde olup olmadığına karar verecektir. Anayasamızın 92'inci maddesi gereğince böyle bir durumda, hükümet asker gönderme izni isteyecekse, bunu meclisten talep edecektir. Bu aşamada Cumhurbaşkanı'nın bir yetkisi ve sorumluluğu yoktur. Meclis'in alacağı karar Resmi Gazete'de yayınlanacaktır. Cumhurbaşkanı'nın imzasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hiçbir zaman veto edilecek ve Anayasa Mahkemesi'nde iptali için dava açılacak bir karar olmayacaktır. Prosedür böyle. Anayasa'nın 92'inci maddesi çok açıktır. Kim ne derse desin sonunda bu maddeye göre işlem yapılacaktır" diye konuşuyor. Sayın Arınç, önceden alınmış bir yetkiye dayanarak böyle konuşabilir. Ancak; asırlara dayanan bir milletin geleceği oldubittilere kurban edilmemelidir.Hafta sonunda Bağımsız Türkiye Partisinin Eskişehir'de düzenlediği başkanlık divanı toplantısında çeşitli konularda önemli açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Haydar Baş, Lübnan'a asker gönderme konusunda; Cumhurbaşkanının görüşünün "milletin görüşünü" yansıttığını, dile getirmiştir. Son söz olarak diyoruz ki; Meclise verilen yetkinin bu konuma gelebileceği bekli de yetki verilirken düşünülememiş olabilir.  Millete bu konunun bütün detayları anlatılmalıdır, kamuoyunda çok ciddi bir vaziyette tartışılmalıdır.  Sonrada; milletin geleceğini ve vatan evlatlarının hayatlarını ilgilendiren bu konunun mutlaka millete sorulması lazımdır. "Lübnan'a evladını gönderelim mi? " diye referandum yapılmalıdır. Millete sorulmayacaksa, milletin vekillerinden AKP'li ve taraf olanlar, ilk saflarda Lübnan'a gönderilmelidir!