Bağımsız Türkiye Partisi'nin tertiplediği "Kuşatılan Türkiye'' programları dalga dalga ülke sathına yayılmağa devam ediyor. Bu programları tertip edenleri canı gönülden kutluyorum. Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i de saygı ile selamlıyorum.
Bu yazıyı kaleme alırken tarafsız biri olarak değil de taraf olarak yazıyorum. Evet tarafım diyorum çünkü: Vatanın bölünmez bütünlüğü, dinimizin mukaddesatının ayaklar altına alınması söz konusu olunca insan taraf olmalıdır. Taraf olduğu fikri savunmaktan öte dava edinmelidir. Bir fikrin dava edinilmesi o kişinin fedakarlığıyla ölçülür. İnsan, davası için vaktini, malını ve hatta canını bile verebilmelidir. Milli şairimizin dediği gibi: "Toprak, üğrunda ölen varsa vatandır." Ülkeler bağımsızlıklarını ancak bu şekilde kazanmışlar ve koruyabilmişlerdir.
Güzel ülkemin nasıl bir kuşatma altında olduğunu maalesef insanımız bilmemektedir. Bunda kartel medyasının, hortumcu patronların ve küresel kan emicilerin rolü büyüktür. Uçurulan balonlar, yalan haberler, pembe tablolar milletimizi adeta uyuşturmuş vaziyettedir. Açlık ve yoklukla çaresiz olan insanımız, geçim derdine düşürülmüş, çevresinde dönen dolapları göremez olmuştur. Onu ve geleceğini bekleyen tehlikeleri sezemez olmuştur. Yani bu millet kasten ve hile ile hasta durumuna düşürülmüştür.
Sınırlı imkanlarla gerek ulusal, gerek bölgesel bazı medya gruplarının dışında kimsenin gerçekleri duyurma diye bir kaygısı olmadığı için, halkın bilgilenmesi engellenmektedir. O zaman iş başa düşmüştür deyip yollara çıkıp, insanımızın bizzat bilgilendirilmesi gerekmektedir. Manzara kurtuluş savaşı öncesi ülkemin durumunu arz etmektedir. Tam bu sırada soylu bir ses çıkmış "Durun! Buralar çıkmaz sokak" diye feryat etmektedir. Ülkenin kuşatma altında olduğunu haber vermek adına gece gündüz demeden kar-kış, soğuk-sıcak demeden gayret etmektedirler.
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkarak başlattığı Kuva-yı Milliye hareketi ile BTP kadrolarının ve yiğit lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın gayretleri tıpa tıp aynıdır. Söylemler aynı: İlla vatan, illa vatan... Bitmek tükenmek bilmeyen bu gayretinin, enerjisinin imanından olduğuna yakinen şahidim. Her zeminde "Mandacı değil bağımsızlıktan yanayım, şövenist değil milliyetçiyim, fundamantalist değil dindarım" diye haykırıyor. Dindarlığının gereği de vatanını seviyor. Onun inandığı dinin Peygamberi: "Vatan sevgisi imandandır" buyurmakla iman-vatan ilişkisini açıkça ortaya koyuyor.
O'nun, gücünü nereden aldığını buradan anlamak mümkün.
Meydanlarda, salonlarda, köylerde, kentlerde "Vatan kuşatma altındadır''? diyor.
"Fiili işgale ramak kaldı, gerek dış gerek iç borçlar ödenmez hale geldi. Dış güçler meclisimize kadar uzanıp istedikleri kanunları çıkartıp egemenliğimizi devretmeğe hazırlanıyorlar. Eğitimimizi milli olmaktan çıkarıp gençlerimizi ifsat ediyorlar. Kırmızı çizgilerimizi siliyorlar. Askerimizin başına çuval geçirilmesine sessiz kalıyorlar. Yavru vatan Kıbrıs'ımızı ana vatandan ayırıyorlar. Yunan, bayrağımı yakıyor, küçücük bir özürle avunuyorlar. Dinlerarası diyalog hainliği ile dinimi ifsat etmeğe çalışıyorlar. Kutsal yurdumun topraklarında harıl harıl kiliseler açtıkları yetmiyormuş gibi, dinler bahçesi adı altında projelerle hahamlara, papazlara, fitne odaklarına zemin hazırlıyorlar. Kuşatmadan dinimiz de nasibini almaktadır. Eğer böyle devam ederse ne din, ne iman, ne de vatan kalır?'' diyor.
Gel de kulak verme! Gel de taraf olma!
Aziz milletim! Eğer bu programları ve muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i anlamaz, O'nunla birlikte taraf olmazsak, gelecekte ancak tarih kitaplarında okunur destanımız!
Eğer bu yazılanları okuyup, söylenen sözleri duyup hala kalbimizde bir umursamazlık duyuyorsak; bizim vatan diye bir derdimiz yok demektir. Hz. Mevlana buyurur: "Neyi arıyorsan osun sen! Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, can arıyorsan cansın sen..."
Bu yazıyı kaleme alırken tarafsız biri olarak değil de taraf olarak yazıyorum. Evet tarafım diyorum çünkü: Vatanın bölünmez bütünlüğü, dinimizin mukaddesatının ayaklar altına alınması söz konusu olunca insan taraf olmalıdır. Taraf olduğu fikri savunmaktan öte dava edinmelidir. Bir fikrin dava edinilmesi o kişinin fedakarlığıyla ölçülür. İnsan, davası için vaktini, malını ve hatta canını bile verebilmelidir. Milli şairimizin dediği gibi: "Toprak, üğrunda ölen varsa vatandır." Ülkeler bağımsızlıklarını ancak bu şekilde kazanmışlar ve koruyabilmişlerdir.
Güzel ülkemin nasıl bir kuşatma altında olduğunu maalesef insanımız bilmemektedir. Bunda kartel medyasının, hortumcu patronların ve küresel kan emicilerin rolü büyüktür. Uçurulan balonlar, yalan haberler, pembe tablolar milletimizi adeta uyuşturmuş vaziyettedir. Açlık ve yoklukla çaresiz olan insanımız, geçim derdine düşürülmüş, çevresinde dönen dolapları göremez olmuştur. Onu ve geleceğini bekleyen tehlikeleri sezemez olmuştur. Yani bu millet kasten ve hile ile hasta durumuna düşürülmüştür.
Sınırlı imkanlarla gerek ulusal, gerek bölgesel bazı medya gruplarının dışında kimsenin gerçekleri duyurma diye bir kaygısı olmadığı için, halkın bilgilenmesi engellenmektedir. O zaman iş başa düşmüştür deyip yollara çıkıp, insanımızın bizzat bilgilendirilmesi gerekmektedir. Manzara kurtuluş savaşı öncesi ülkemin durumunu arz etmektedir. Tam bu sırada soylu bir ses çıkmış "Durun! Buralar çıkmaz sokak" diye feryat etmektedir. Ülkenin kuşatma altında olduğunu haber vermek adına gece gündüz demeden kar-kış, soğuk-sıcak demeden gayret etmektedirler.
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkarak başlattığı Kuva-yı Milliye hareketi ile BTP kadrolarının ve yiğit lideri Prof. Dr. Haydar Baş'ın gayretleri tıpa tıp aynıdır. Söylemler aynı: İlla vatan, illa vatan... Bitmek tükenmek bilmeyen bu gayretinin, enerjisinin imanından olduğuna yakinen şahidim. Her zeminde "Mandacı değil bağımsızlıktan yanayım, şövenist değil milliyetçiyim, fundamantalist değil dindarım" diye haykırıyor. Dindarlığının gereği de vatanını seviyor. Onun inandığı dinin Peygamberi: "Vatan sevgisi imandandır" buyurmakla iman-vatan ilişkisini açıkça ortaya koyuyor.
O'nun, gücünü nereden aldığını buradan anlamak mümkün.
Meydanlarda, salonlarda, köylerde, kentlerde "Vatan kuşatma altındadır''? diyor.
"Fiili işgale ramak kaldı, gerek dış gerek iç borçlar ödenmez hale geldi. Dış güçler meclisimize kadar uzanıp istedikleri kanunları çıkartıp egemenliğimizi devretmeğe hazırlanıyorlar. Eğitimimizi milli olmaktan çıkarıp gençlerimizi ifsat ediyorlar. Kırmızı çizgilerimizi siliyorlar. Askerimizin başına çuval geçirilmesine sessiz kalıyorlar. Yavru vatan Kıbrıs'ımızı ana vatandan ayırıyorlar. Yunan, bayrağımı yakıyor, küçücük bir özürle avunuyorlar. Dinlerarası diyalog hainliği ile dinimi ifsat etmeğe çalışıyorlar. Kutsal yurdumun topraklarında harıl harıl kiliseler açtıkları yetmiyormuş gibi, dinler bahçesi adı altında projelerle hahamlara, papazlara, fitne odaklarına zemin hazırlıyorlar. Kuşatmadan dinimiz de nasibini almaktadır. Eğer böyle devam ederse ne din, ne iman, ne de vatan kalır?'' diyor.
Gel de kulak verme! Gel de taraf olma!
Aziz milletim! Eğer bu programları ve muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Bey'i anlamaz, O'nunla birlikte taraf olmazsak, gelecekte ancak tarih kitaplarında okunur destanımız!
Eğer bu yazılanları okuyup, söylenen sözleri duyup hala kalbimizde bir umursamazlık duyuyorsak; bizim vatan diye bir derdimiz yok demektir. Hz. Mevlana buyurur: "Neyi arıyorsan osun sen! Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, can arıyorsan cansın sen..."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (A) / diğer yazıları
- Niçin organik cilt ürünlerini tercih etmeliyiz? / 01.06.2014
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012
- Ali Ekber ARAS / 17.12.2013
- İbretlik ve dramatik bir olay: Yassıçemen Savaşı / 15.10.2012
- Savaşsız işgal ya da kaldırım taşlarını yemek / 12.10.2012
- Gavur Kadı / 21.09.2012
- Doğru söze ne denir? / 14.09.2012
- Süslü cümleler.... / 14.09.2012
- Çözümün önünden çekil! / 07.09.2012
- 2011'de neler olmadı' (Hüsamettin Çalışkan) / 04.01.2012
- Ölçülerden uzaklaşıldı (Harun KAYACI) / 01.01.2012