AKP hükumeti, "bu kadar da olmaz" dedirten icraatlara devam ediyor.Haftalardır Türkiye gündemi "Kürt açılımı", "Demokratik açılım", "Kardeşlik projesi" gibi konularla meşgul edilirken bir anda karşımızda Ermenistan açılımını bulduk.Ne hikmetse hükumet, Ermenistan açılımı konusunda hiçbir mutabakat, ortak akıl arama ihtiyacı hissetmedi ve direkt, bodozlama imzaları attı. Hatırlarsanız, daha önceki bir yazımda, Kürt açılımı tartışmaları tozu dumanı içinde saman altından nice sular yürütüleceğini ifade etmiştim.Yani hükumet sağ gösterip sol vurma hamlesini sürekli yapıyor.Gündemde tutulanla asıl gündem oldukça farklı olabiliyor.Bir gündem, muhalefetin de yardımıyla sürekli ön planda tutulurken, gizli gizli işler çevrilebiliyor. Bir de bakıyorsunuz kucağınızda farklı ve büyük bir taviz.Türkiye ve Ermenistan'ın, İsviçre'nin arabuluculuğunda İmzaladıkları iki protokolde dikkatimi çeken iki önemli nokta var:Birincisi, Ermenistan sınır kapısının 2 ay içinde önkoşulsuz olarak açılması;İkincisi, kurulan tarih komisyonu ile sözde soykırımın masaya yatırılması.Birinci mevzuyu ele aldığımızda, Ermenistan sınırının kapanmasının sebebi Ermenistan'ın Azerbaycan topraklarını işgal etmesi ve katliam yapmasıydı. Sınırın açılması ise Ermenistan'ın işgal ettiği toprakları Azerbaycan'a geri vermesi şartına bağlanmıştı.Böyle bir şey oldu mu? Hayır. Dolayısıyla Türkiye hem tükürdüğünü yalamış oldu, hem de üst düzeyde dost Azerbaycan'a verdiği sözü çiğnemiş oldu.Dostu sırtından hançerledik, bütün düşmanlarımız ise bayram ediyor. Bu büyük bir dış politika zaafiyetidir, mağlubiyetidir.İkinci konuyu ele alırsak, birinci mevzuda zaafiyet gösteren, haklı davasından geri adım atan Türk siyasilerin ikinci konuda Türkiye lehine başarılı olmaları asla mümkün değildir. Eğer niyetleri ve hedefleri zaten Türkiye'yi ve Türk milletini mahkum ettirmek ise o zaman maalesef onlar adına ve düşmanlarımız yararına bir başarıdan söz etmek mümkün.Kurulacak tarih komisyonunda Ermeni tarihçiler, Türk tarihçiler ve tarafsız olduğu iddia edilen ama asla tarafsız olmayacaklarını bildiğimiz tarihçiler yer alacaktır.Hatta daha ilgincini söyleyeyim, bizden seçilen tarihçilerin de Türkiye'nin tezini ortaya koyacağından şüpheliyim.Sözde soykırım yalanlarına karşı duran tarihçilerimizin tek tek resmi görevlerinin son verildiği bir gerçek. Siyasilerimiz ABD ve AB uğruna her türlü tavize vermeye müsait. Ayrıca komisyonun üyelerini seçecek olan siyasilerin İstanbul'da yapılan sözde soykırım konferansına verdikleri destek ortada...Bütün bu gerçekler dikkate alındığında sözde soykırım için oluşturulacak komisyonda maalesef asla Türkiye temsil edilmeyecektir.Tek taraflı bir komisyonun da vereceği karar Türkiye'yi ve Türk milletini mahkum edecektir. Ardından tazminat ve toprak talebi...Tabii Türkiye, iktidar ve muhalefetin Kürt açılımı tiyatrosuyla meşgul edilirken sadece Ermenistan açılımı yapılmadı. Hatırlarsanız birkaç gün önce alınan bir kararla 100 bin ABD askerinin Türkiye üzerinden geçişi onaylandı.Süreç sözde bu Aralık başlayıp 2011 yılına kadar sürecek. ABD'nin girdiği bir yerden kolay kolay çıkmadığı gerçeği ve İncirlik ABD üssünün süresi dolmasına rağmen sözde Ermeni Soykırımı bahaneleriyle sürekli uzatıldığı misali dikkate alındığında ABD'ye böyle bir iznin büyük bir güvenlik riski olduğunun altını çizmeliyiz.Bu arada Başbakanın da ifadelerine bakılırsa Kıbrıs açılımı, azınlık açılımı gibi açılımlar da hızlanmış durumda.Yani anlayacağınız AKP hükumeti teröriste açılım yapıyor, Rum'a, Ermeni'ye açılım yapıyor, ABD'ye AB'ye, Yunan'a, İsrail'e açılım yapıyor ama konu Türk milleti olunca kapılarını sonuna kadar kapatıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025