İslâm dünyasına kurulan küresel tuzak, "Büyük Ortadoğu Projesi"dir. Bu proje, ilk defa 2003'te ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Marc Grosman tarafından duyuruldu. Projenin ana hedefi özetle şöyle açıklanmıştı: "Ortadoğu ülkelerinde demokratikleşmeye, ekonomik gelişmeye katkıda bulunmak, teröre destek veren ülkelerle savaşmak ve kökten dinci İslâm yerine ılımlı İslâm anlayışını egemen kılmak."
Büyük Ortadoğu Projesi, daha sonra 2004'te Davos'ta, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheny tarafından da tekrar izah ve ilân edildi. Maalesef dönemin Başbakanı Erdoğan, ABD'nin bu yalanına aldandı ve projenin eş başkanlığını üstlendi. Söz konusu aldanış, çok büyüktü ve peş peşe başka aldanışlarını da beraberinde getirdi. FETÖ/PDY, Irak, Libya ve Suriye aldanışları, bunların başında yer alır.
Ortadoğu'da yaşananları doğru okuyabilmek için, Birinci Dünya Savaşı'nın sebep-sonuç ilişkisini ve hedeflerini yeniden düşünmek durumundayız. İkincisi ABD'lilerin inancını ve o inancın Yahudilikle ilişkisini çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Bunlar olmazsa, ABD'li yetkililerin yalanlarına aldanmak ve küresel tuzağa düşmek kaçınılmazdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatasını görmüş olacak ki, "Allah affetsin, milletimden özür dilerim" beyanlarında bulunuyor. İyi, güzel de, böyle demekle hata kapanmaz, zarar telâfi olmaz ki. Yapılması gereken, bugüne kadar uygulanan politikalardan dönmek ve tam tersini hayata geçirmektir.
Özellikle Suriye politikasından kesin dönüş şarttır. Suriye ile kesilen diplomatik ilişkiler yeniden kurulmalı ve Fırat Kalkanı Operasyonu Şam yönetimi ile koordinasyon içinde yapılmalıdır.
Çin Amirali Şam'a gidip Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşüyor. Çin Hava Kuvvetlerinin Suriye'de konuşlandırılması konuşuluyor. Hindistan Dışişleri Bakanı Şam'da temaslarda bulunuyor. Türkiye, kapı komşusu Suriye ile ilişkileri koparmış, ÖSO ile iş görmeye çalışıyor.
Şu gerçek artık açık seçik ortaya çıkmıştır: Suriye sorunu, sadece bölge sorunu değil, bir dünya sorununa dönüşmüştür. Onun içindir ki, büyük devletlerin hepsi, Suriye ile öyle veya böyle yakın bir ilişki içerisindedir.
ABD'nin akil adamları, Büyük Ortadoğu Projesi'yle, Ortadoğu'da "Yapıcı Kaos" veya "Yapıcı Yıkım" düşündüklerini ayan beyan dile getiriyorlar. İki zıt kelimenin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bu kavramlarla neyi anlatmak istiyorlar? Acaba kafaları böylesine karışık mıdır? Hayır, amaçları, Müslümanların kafalarını karıştırmak, gözlerine perdeler çekmek, akıl ve izanlarını felç etmektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet, tüm bu yanlışları görmüş ve doğru analiz etmişse, Büyük Ortadoğu Projesi'ne bundan böyle karşı duracaklarını deklere etmelidirler. Ardından da Hakk'ın rızasını esas alan ve İslâm dünyasını kapsayan alternatif bir proje hazırlamalıdırlar. Aksi halde ABD'li yetkililerin her an değişen eylem ve söylemleriyle uğraşmak ve yolumuzu, yönümüzü kaybetmek zorunda kalacağız.
Büyük Ortadoğu Projesi, daha sonra 2004'te Davos'ta, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheny tarafından da tekrar izah ve ilân edildi. Maalesef dönemin Başbakanı Erdoğan, ABD'nin bu yalanına aldandı ve projenin eş başkanlığını üstlendi. Söz konusu aldanış, çok büyüktü ve peş peşe başka aldanışlarını da beraberinde getirdi. FETÖ/PDY, Irak, Libya ve Suriye aldanışları, bunların başında yer alır.
Ortadoğu'da yaşananları doğru okuyabilmek için, Birinci Dünya Savaşı'nın sebep-sonuç ilişkisini ve hedeflerini yeniden düşünmek durumundayız. İkincisi ABD'lilerin inancını ve o inancın Yahudilikle ilişkisini çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Bunlar olmazsa, ABD'li yetkililerin yalanlarına aldanmak ve küresel tuzağa düşmek kaçınılmazdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatasını görmüş olacak ki, "Allah affetsin, milletimden özür dilerim" beyanlarında bulunuyor. İyi, güzel de, böyle demekle hata kapanmaz, zarar telâfi olmaz ki. Yapılması gereken, bugüne kadar uygulanan politikalardan dönmek ve tam tersini hayata geçirmektir.
Özellikle Suriye politikasından kesin dönüş şarttır. Suriye ile kesilen diplomatik ilişkiler yeniden kurulmalı ve Fırat Kalkanı Operasyonu Şam yönetimi ile koordinasyon içinde yapılmalıdır.
Çin Amirali Şam'a gidip Suriye Devlet Başkanı Esad ile görüşüyor. Çin Hava Kuvvetlerinin Suriye'de konuşlandırılması konuşuluyor. Hindistan Dışişleri Bakanı Şam'da temaslarda bulunuyor. Türkiye, kapı komşusu Suriye ile ilişkileri koparmış, ÖSO ile iş görmeye çalışıyor.
Şu gerçek artık açık seçik ortaya çıkmıştır: Suriye sorunu, sadece bölge sorunu değil, bir dünya sorununa dönüşmüştür. Onun içindir ki, büyük devletlerin hepsi, Suriye ile öyle veya böyle yakın bir ilişki içerisindedir.
ABD'nin akil adamları, Büyük Ortadoğu Projesi'yle, Ortadoğu'da "Yapıcı Kaos" veya "Yapıcı Yıkım" düşündüklerini ayan beyan dile getiriyorlar. İki zıt kelimenin bir araya getirilmesiyle oluşturulan bu kavramlarla neyi anlatmak istiyorlar? Acaba kafaları böylesine karışık mıdır? Hayır, amaçları, Müslümanların kafalarını karıştırmak, gözlerine perdeler çekmek, akıl ve izanlarını felç etmektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet, tüm bu yanlışları görmüş ve doğru analiz etmişse, Büyük Ortadoğu Projesi'ne bundan böyle karşı duracaklarını deklere etmelidirler. Ardından da Hakk'ın rızasını esas alan ve İslâm dünyasını kapsayan alternatif bir proje hazırlamalıdırlar. Aksi halde ABD'li yetkililerin her an değişen eylem ve söylemleriyle uğraşmak ve yolumuzu, yönümüzü kaybetmek zorunda kalacağız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018