Benim kızlar, her akşam eve geldiğimde sokaktaki korona tablosunu anlatıyorlar ve "şu şu binalarda korona var baba" diyorlar hatta çocukça, "baba, bizim apartmanda yok" diyerek bir sevinç yaşıyorlardı.
Ama tehlike belli ve yakın zamanda bizim binayı ve de hanemizi yoklayacağı kaçınılmaz gerçekti. Öyle de oldu.
Cuma akşamı eve gittiğimde büyük kızım odasında halsiz, cenin pozisyonunda yatıyor. Ateş 38. Evladı o halde görmek bile tarifsiz bir acı.
Annesi doğal gıdalarla besledi ve bir günde (hamd olsun) kızım normale döndü ama bu sefer anne aynı duruma düştü. İkinci gün bir buçuk yaşındaki oğlumda benzer halsizlik ve ateş belirtileri başladı.
Ne yapacağımızı da biliyoruz, ne yapamayacağımızı da alt kattaki komşumuzdan öğrendiğimiz için biliyoruz.
Komşumuz beş gün önce rahatsızlanıyor. Test yaptırıyorlar; pozitif. Bir sürü ilaç eve geliyorlar. İlaçlar da dokunuyor, akşam rahatsızlığı artıyor. Hastaneleri arıyorlar, ambulans gönderemeyiz, kendi imkanlarınızla geleceksiniz, diyorlar. (Ha! Bunları telefonla konuştuk)
Ne öğrendik? Ekranlarda anlatılan ve komşunun anlattığı belirtiler bizim evde de görüldüğüne göre test yaptırmaya gerek var mı?
Hadi yaptırmak istedik! Çocuklar küçük. Aracım yok. Devlet hastanesine nasıl gideceğiz? Toplu taşımayı kullansan başka insanların hastalığına sebep olabiliriz. Özel hastaneye gitsek kişi başı 250 TL'den bin 250 TL. Nasıl vereceğiz?
Kendi kendimize sokağa çıkma yasağı koyduk. Ama bu sefer temel gıda maddelerinin teminini nasıl sağlayacaksınız, sorusu önümüze geldi. Gerçi o sorun da değil. Çünkü bizim aile ev çapında değil Türkiye çapında.
Ne yapıyoruz?
Maddi olarak değerli abilerim Dr. Hakan Özkul ve Dr. Şenol Şensoy tavsiyeleri doğrultusunda doğal antibiyotik kullanımını yoğunlaştırdık. Dışarı çıkmıyoruz, işe gitmiyorum.
Tabi işin manevi boyutu da var. Temel kulluk görevlerimiz içinde her gün bir Fatiha, 3 İhlas okuyup, bağışlıyoruz.
Ardından, 'günde 18 defa ölümü düşünüyorum' diyen Hz. Peygamberin (s.a.a.v) sözünü emir telakki edip ölümü ve Allah dostlarını düşünüyoruz.
Ardından en az 100 defa günahlarımıza tövbe (estağfurullah) nimetlere hamd (elhamdülillah) diyoruz.
Ardından, 'Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım' muhatabı olan Hz. Peygambere ve Ehl-i Beyt'ine 100 defa selat ve selam gönderiyoruz.
Hemen ardından, "dünyadaki bütün hayırlı işler, ameller terazinin bir kefesine, diğer kefesine de 'la ilahe illallah' lafzı konulsa, 'la ilahe illallah' ağır gelir" hadisine binaen 100 defa 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyoruz.
Ardından, 'en güzel isimler O'nundur' hakikatine binaen 100 defa 'Allah' diyor, bir Fatiha, üç İhlas okuyup, maddi ve manevi taleplerimizi Yüce Allah'a arz ediyoruz.
Haliyle manen çok rahat ve huzurluyuz. Maddi rahatsızlık ve sıkıntılar ise geçicidir ve geçecektir de.
Gelelim bam teline
Diyanet, taşıyıcıların sokağa çıkmasını ve diğer insanlara bu virüsü bulaştırmasını kul hakkı olarak değerlendirdi. Kul hakkını Allah (c.c) affetmez.
Ey Diyanet! Tedbir alması gerekenlerin, almadıkları tedbirler yüzünden ortaya çıkan ölümler ve sıkıntılar da kul hakkı mıdır?
Arkadaşlar! Bugünlerin geleceği geçen yıl Mart ayından belliydi. O oldu, bu oldu, şu oldu, geçtik. Eylül geldi, havalar da soğumaya başladı.
Belli olan tehlike kapıya dayandı. Avrupa'nın, Amerika'nın, Afrika'nın hali ortada.
Kapıyı bu virüse kapamanın, toplumu ve ülkeyi işgal etmesinin en etkili yolu da belli ve bilindikti.
Ama karar makamındakiler o kapıyı kapamak yerine adeta rakamlarla, medyadaki haberlerle, bilim insanlarıyla oynaştılar. Ardından hala vatandaşın anlamadığı bir takım kısıtlamalar getirdiler.
Ama çözüm olmadı. Oysa BTP Lideri Hüseyin Baş bir ay önce 'en az bir ay, olmasa en az 15 tam kısıtlama, toplumun tam izalasyonuna' dikkat çekerek, virüsün ülke sathına yayılmasının önüne geçilmesi, gerektiğini dile getirmişti.
Neden yapmadılar. İktidarın bu millete 15 gün bakacak parası yok mu?
Tam izolasyon yapılsaydı sen, ben, o, bizler, sizler, onlar bu virüse yakalanır mıydık? Virüs her hanenin kapısını çalar mıydı?
Buyurun cevap sizlerin!
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025