'Körler memleketinde görmek suçtur'

On yıllardır bizi biz yapan değerlerin mücadelesini verip dini, milli, iktisadi, içtimai topyekün her konuda önümüze ışık tutan bir gönül ve fikir adamını Allah bu millete ihsan etmişken 'Düşünenlerin yalnızlığı ilahi bir kader mi?' demekten kendimizi alamıyoruz. Hz. Ali'nin 'Haklı isen korkma. Hak seni korur' düsturu ile bu topraklarda hesabı olan haçlı ve yerli taşeronlarına zerre taviz vermeyen, hakkı söylemekten bir an olsun geri durmayan, tarihte yapılan hataları gün yüzüne çıkartıp o hatalardan ders almamız gerektiğini defaatle söyleyen bir gönül erine yüz çevirdiğimiz müddetçe gerek maddi gerek manevi bunun bedelini ödeyeceğimiz aşikar. Dinlerarası Diyalog fitnesinin, AB'nin ve sözümona bazı hoca kılıklıların maskelerini düşürdükçe Prof. Dr. Haydar Baş'a, ciğerlerindeki pis koku ve kafalarındaki kıt akılla ipe-sapa gelmez, şeytanı imrendirecek ifadelerle saldırmaları çok tabii bir Hak-bâtıl mücadelesinin göstergesidir.İçinde bulundukları ihanet sadece kendilerini değil, milletimizin değerlerini ve inancını kapsadığı için bu durum ciddi bir tehlikedir. Elbet bir Molla Kasım da çıkacak ve hesap soracaktır.Peki Prof. Dr. Haydar Baş'ın hiçbir hizmetini, istisnasız hepsinde haklı çıktığı uyarı ve tespitlerini, on yıllardır bu vatana armağan ettiği her biri 'bu çökük harabeyi yükseltecek tek el' olan gençliği, dünyaca ünlü ekonomistlere taş çıkartan Milli Ekonomi Modeli'ni iki satırla gündem etmeyen, aksine örtbas etmek için elinden geleni yapan adresler, ne oluyor da bir anda her biri aynı yerden sipariş verilen emirle sürmanşet Prof. Dr. Haydar Baş'a saldırıya geçiyorlar? Son günlerin ilgi odağı İskilipli Atıf Hoca (!) hani 1926 yılında İstiklal Mahkemesi tarafından 'Devrim Karşıtlığı' suçlamasıyla, hiç acımadan idam edilen zavallı ve mazlum Atıf Hoca (!)Bir ülke düşünün ki işgal altında? Halk son nefesine kadar mücadeleye hazır. Birkaç hoca kılıklı da İngilizlerle içli-dışlı olan, Kuva-yı Milliye karşıtı Teali İslam Cemiyeti'nin yönetim kurulu üyelerinden! Teali İslam Cemiyeti'nin başkanı Mustafa Sabri Efendi... O da İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin kurucuları arasında. 11 Nisan 1920'de başta M. Kemal olmak üzere Kuva-yı Milliyecilerin idam fetvasını kaleme alan kişi? Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in idamına fetva veren odur. Sevr'i imzalayan hükümette de Şeyhülislam!İskilipli Atıf Hoca işte bu M. Sabri Efendi ile beraber Teali İslam Cemiyeti'ni bizzat yönetmiştir. Şimdi bu cemiyetin M. Kemal ve arkadaşları hakkındaki bildirilerinden birini okuyalım;"Yazık ki halkımız Talat, Enver, Cemal ve M. Kemal gibi 5-10 eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için gereken fedakârlığı yapmıyor. İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Şimdi usulca oturup yenilginin sonuçlarına katlanmak yerine Yunanlılarla harbe tutuşuyorlar. Bu eşkıya ve asileri en kısa zamanda bertaraf etmek hepimize farzdır. Harp yıllarında sizleri cephe cephe sürükleyen ve din kardeşlerinizin suçsuz yere ölmelerine sebep olanlar arasında M. Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de vardı. Siz bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız bu fetva Allah'ın emridir, padişah fermanıdır. Sizler bu katil canavarları daha fazla yaşatmamakla mükellef ve görevlisiniz. Bunların vücutlarını külliyen ortadan kaldırmak Müslümanlık için farz olmuştur!"Evet şaşırtıcı ve az bir kısmını buraya aldığımız bu fetvanın altında Said Nursi ve İskilipli'nin imzaları da vardır. Daha detaylı bilgi ve belgeler için sn. Muharrem Bayraktar'ın 'Çan Kulesindeki Müslümanlar' adlı eserini ve 28 Nisan 2005 tarihli 'Bir Başka Açıdan Said Nursi' ve 19 Mayıs 2005 tarihli 'Alçak Bildiri ve Said Nursi' yazılarını incelemenizi tavsiye ederim.Tüm bu yapılan icraatlara rağmen İskilipli Cumhuriyet'in ilanından sonra çıkarılan afla kurtulmuştur. Ancak ne hazindir ki savaştan sonra İngilizlerin yardımıyla Yunanistan'a sığınan, Cumhuriyet'e ve Türk milletine 'Müslüman barbarlar' diye saldıracak kadar gözü dönmüş olan M. Sabri ile ilişkisini sürdürmüştür. En nihayetinde kıyafet devrimine karşı 'Frenk Mukallitliği ve Şapka' isimli bir kitapçık ele almış, 'Şapka giymenin küfür ve dinsizlik olduğu' propagandası yapmıştır. İstiklal Mahkemesi tarafından tutuklanan İskilipli 4 Şubat 1926'da idam edilmiştir.Şimdi aynı döneme şahit olmuş bir başka hoca?  'İstiklalsiz Din olmaz' diyerek ülkemizde ilk defa Ulukışla ilçesinde oluşturulan Kuva-yı Milliye teşkilatı içinde görev almış, işgalin bir haçlı saldırısı olduğunu söyleyerek yedi düvele karşı milli mücadeleyi başlatmış Ulukışla Müftüsü Mehmed Bahaddin Efendi'den söz edelim. Devlet işgale baş eğmeyi emrederken hükmü kalmamış padişahın fetvasını hükümsüz bulmuş, Şeyhülislam Haydarizade'ye, "İstifa etmiyorum. Ben Ulukışla halkının müftüsüyüm. Halkımın, Kuva-yı Milliyenin yanındayım" demiştir. M. Kemal Paşa ve Ankara hükümetine destek olunması için fetva vermiş, mücadeleye destek veren gazetelerin ilçede okunmasını sağlamıştır. El konulan her şeye Kuva-yı Milliye için alındığına dair belge verdirmiş, hiçbir usulsüzlüğe meydan vermeden kayda geçirmiştir. İşgal güçlerinin ilçeye girmesini isteyen padişah yanlısı kaymakamı tutuklattırarak ilçeden uzaklaştırılmasını sağlamıştır. Adana, Antep, Maraş ve Urfa'nın işgalinde halkı tepkiye teşvik etmiş, şehit olanlar için ayrı ayrı mevlidler okutmuştur. Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonra müftülüğe devam eden Bahaddin Efendi, her vaazında "Anadolu Müslüman-Türk'ün son vatanıdır. Bu vatanı koruyun ve kıymetini bilin" diye telkinlerde bulunmuştur.Demek ki Atatürk bütün hocaları, imamları değil, İngiliz sevdalısı, Milli mücadele düşmanı sözümona hocaları astırmıştır! Geçmişte yapılan hataları gün yüzüne çıkartıp ona göre geleceğimize yön vermek lazım gelir. Prof. Dr. Haydar Baş'ın derdi de budur. Bunu yaparken de ne kişi ne kurum kimseden sakınmamak gerekir. Ki hak yerini bulsun.