Çiftçi ağlıyor, esnaf ağlıyor, vatandaş ağlıyor. Aslında sahipsizlikten ötürü Anadolu ağlıyor, toprak ağlıyor.
Bakın! Konya'nın yüz ölçümü 38 bin kilometrekare, nüfusu ise 2 milyon 250 bin. 2018 rakamlarına göre Konya nüfusuna kayıtlı olduğu halde başka şehirlerde yaşayan Konyalı sayısı 800 bin civarında.
Şimdi dikkat edin! Hollanda, Konya'dan sadece 3 bin kilometrekare daha büyük (41 bin kilometrekare). Onu da denizi doldurarak büyütmüşler. Topraklarının %40'ı deniz seviyesinin altında. Hollanda'nın nüfusu ise 17,5 milyon kişi.
Şöyle bir denklem kursak! Hollanda'dan daha fazla tarım arazisine sahip Konya ilimiz iki milyon 250 bin kişiyi doyuramayıp, göç veriyor.
Ama Hollanda 17 milyon kişiyi doyurup, üstüne 95 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ediyor.
Bu denklemi ülke bazında ele alırsak! Her ne kadar son yıllarda çiftçi toprağını terk etse de yine de 23 milyon hektarlık tarım arazisine sahip Türkiye, tarımda ithalatçı pozisyonuna düşerken, ekilebilir alanı sadece bir milyon hektar olan Hollanda, tarım ihracatında 95 milyar dolar ile dünyada ikinci.
Bu nasıl olur? Ne ile izah edilebilir? İklim kuşağı olarak tarımın merkezindeyiz. Toprak dersen, var. Güneş var. Nehir, deniz, göl, baraj her şey var. O halde neden üretemiyoruz?
Hükümete göre sorun yok. Rakamlar veriyor, istatistikler açıklıyor, eski Türkiye kavramı üzerinden büyüklük gösterisi yapıyor.
Bunu, yeni doğum yapan bir filin, aslanlara yavrusunun ebatlarını göstererek büyüklük taslamasına benzetiyorum. Oysa aslanlar, o yavruyu yalnız yakaladıklarında anında parçalıyorlar. Çiftçimizin hali de budur.
Düşünün! Konya'nın adını Hollanda olarak değiştirmişiz! Hollanda'nın tarım politikası uygulansın. Kuzey Avrupa'da güneş görmeyen coğrafyada 95 milyar dolarlık ihracat yapan bir tarım yönetimi, Konya'da neler yapmaz ki?
Sadece Konya mı? Hani şu Suriye sınırında İsrail'e 49 yıllığına verilmek istenen mayınlı araziler vardı ya! O arazilerin büyüklüğü de, bereketi de Konya'nın iki katı.
Ya Çukurova, ya Harran, ya Malazgirt, ya Muş, ya Iğdır ovaları. Kızılırmak, Yeşilırmak, Gediz, Aras, Menderes deltaları.
Ya Trakya, Samsun, Çorum, Çankırı, Ankara, Niğde, Nevşehir, Manisa, Muğla, Denizli… Hülasa Anadolu demek, bereket demektir. İyi de nerede bereket?
Bereket bir yere gitmedi. Merhum Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın bir tabiri vardı; "Hazine üzerinde dilenci." Evet, tarımda da bereket üzerinde açlık çeken (ithalatçı) bir Türkiye var.
Başka bir pencere açayım! Dünyanın en büyük silah tüccarı kim? ABD. Peki, en büyük tarım ve tekstil ihracatçısı kim? Cevap yine ABD.
Yani okyanus ötesindeki ABD, insanları giydiriyor, yediriyor, eline silah verip savaştırıp, öldürüyor. Kandan besleniyor, diyoruz ya, işte o hesap.
Bizim inancımızda insanları öldürmek yok. Giydirmek var, doyurmak var, yaşatmak var. Evet, Türkiye sadece tarımda bırakın milletimizi, insanlığın umudu olabilirdi.
Nasıl? Ekonomide her şeyin başı milli para. Milli paramız, nasıl olur? Prof. Dr. Haydar Baş'ın, 'Milli Ekonomi Modeli' ile olur.
O modeli açtığınızda milli tarım politikaları başlığı karşınıza çıkar ve başlıklar şöyle sıralanır;
* Tahditler, kotalar kaldırılacak.
* Devlete ait topraklar uzun vadeli, sembolik ücretler karşılığında kiraya verilecek.
* Ürün fiyatları çiftçiler tarafından üretici kooperatif üzerinden belirlenecek. Hem devlet desteğini, hem de iç piyasa fiyatını beraber alacak.
* Devlet, üreticinin yetiştirdiği ürünün yüzde 50'sine en az 6 ay evvelinden avans verecek.
* Çiftçiye emeklilik desteği ve doğal afetlere karşı sigorta desteği sağlanacak.
* İthal ürünlere karşılık yerli üreticinin korunması devlet garantisinde olacak.
* Tarım içim gerekli olan finansman elde edilen üretim karşılığı senyoraj geliri ile karşılanacak.
* Devlet tarıma bağlı sanayi üzerine yatırım yapmak isteyen girişimcilere, 'proje mukabili sıfır faizli krediler' ve 'gerekirse geri ödemesi üretim veya ürün' olacak türden kredi verecek.
* Devlet ürünlere pazar garantisi verecek.
* Gübre ve tarım ilaçları konusunda yatırımlar teşvik edilecek.
Şimdi tarlada ağlayan çiftçi kardeşime, markette, manavda fiyattan şikâyetçi vatandaşlarımıza soruyorum; Ağlamaktan, şikâyetten bıkmadınız mı? Çözümden, bereketten neden kaçıyorsunuz?
Sayın Baş madden aramızda olmayabilir! Ama ruhen, fikren hep aramızda. BTP Lideri Hüseyin Baş, O'nun fikir ve projelerini uygulamak için ant içti ve bunları gerçekleştirecek her donanıma da sahip. Sen de hakkına sahip çık.
- Bu devlet ‘bebek katilinin’ himmetine muhtaç değildir / 02.01.2025
- Yeni yıla ve rahmet aylarına Ehl-i Beyt ile girmek / 01.01.2025
- Türkiye’deki cinayetlerden kim sorumlu? / 30.12.2024
- Peygamberimiz hayattayken de adına yalan söylenmişti / 29.12.2024
- Emekliler de Saray sofrasında çarpıldı / 28.12.2024
- Hüseyin Baş tabuları yıkıyor, ezberleri bozuyor / 27.12.2024
- Hüseyin Baş’tan Atatürk duruşu / 26.12.2024
- Türkiye’yi batırdı ama Suriye’yi ayağı kaldıracak! / 25.12.2024
- Bu sorumluluğu tarih değil ABD yükledi / 23.12.2024